Annen, Tatyana Hataway.

Mektubu okumayı bitirdiğimde kelimenin tam anlamıyla hıçkırıklara boğulmuştum. Kağıdın üzerinde olan nokta izleri annemin de bu mektubu yazarken ağladığının bir işaretiydi. İki dakikalık hıçkırıklı ağlamanın arkasından kendimi biraz olsun sakinleştirdiğimde günlüğün içinden düşen ikinci bir mektubu elime aldım.

Benim güzel prensesim,

Şu an sadece bir yaşındasın ve bu mektubu okuduğunda muhtemelen beni hiç hatırlamıyor olacaksın. Ayrıca bu mektubu okuduğuna göre hafızanı tazeleyecek bir dakikamız bile olmamış demek. Sen benim hayatımın en güzel parçasısın prensesim. Annen mektubunda ne yazdı bilmiyorum ama eminim ki Ashton denen adamdan bahsetmiştir. O adam çok karanlık bebeğim, hem de tahmin bile edemeyeceğin kadar karanlık. Senden özür dilemek istiyorum Alexandra. Seni bıraktığım için ama bana tüm kalbinle inanmalısın ki bunu isteyerek yapmadım. Bulunduğumuz dönem çok karanlık bir dönem ve senin böyle bir dönemde ölmene göz yumamam. İstersen seni bıraktığımız için beni ve ya anneni hiç affetmeyebilirsin. Ne olursa olsun ölü bile olsam yaptığın her hatada, her tökezlediğinde senin yanında olduğumu, olduğumuzu bilmelisin. Seni bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum ve seninle gurur duyuyorum, Prensesim.

Baban, Cristopher Hataway.

Babamın mektubuyla azalmış olan göz yaşlarım çoğaldı. Kimi hakkı vardı onları benden almaya? Kim böyle canice bir şey yapabilirdi? Bu yaptıkları canilik değil de ne? Henüz bir yaşındaki bir bebeği anne ve babasından ayırmak, bu dünyadaki en büyük haksızlık bence. Ama size söz veriyorum anne ve baba intikamınızı alacağım. Size söz veriyorum ki o Ashton denen pisliğin hayatını kendi ellerimle alacağım. Hıçkırıklarım yavaş yavaş iç çekişlere yerini bırakıyordu. Derin bir nefes aldım ve kendimi toparlamaya çalıştım. Aklıma annem gelince kendimi toplama çabam boşa gitmiş oldu. Yaklaşık on beş dakikalık hıçkırıklarla dolu ağlamamın ardından zorla da olsa kendimi durdurabilmiştim. İç çekişlerim devam ederken dizlerim titreye titreye kendimi banyoya attım. Yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki dağılmış kıza baktım. Kırmızı ve şiş gözler, dağılmış saçlar ve ağlamaktan kızarmış, akmaya mecali kalmayan bir burun. Bir süre aynadaki yabancı ile bakıştım.

Kendimi toparlamam gerektiğine karar verdiğimde, hıçkırıklarım ve göz yaşlarım firar etmeyi bırakmışlardı. Kendimi banyoya attım ve kendime gelebilmek için soğuk suyla bir duş aldım. Asamla saçımı kuruttuktan sonra gevşekçe topladım. Üzerime ne olduğunu bilmediğim bir şeyler geçirdim ve normal göründüğüme karar vererek odadan çıktım. Bir süre koridorlarda nereye gittiğimi bilmeden dolaştım. Sonunda durabildiğimde ayaklarımın beni getirdiği yerin okulun kütüphanesi olduğunu gördüm. Yavaş adımlarla içeriye girdim. Sık kullanılmayan ama etkili büyüler hakkında bir kitap alıp kütüphanenin gözden en uzak köşesine geçtim. Bir daha uzun bir süre günlüğü açmaya cesaretim olmayacağını çok iyi biliyorum. Bu sürede de diğer kitaplardan okuyarak vaktimi geçirebilirim.

**************

Elimdeki kitabı aldığım rafa geri yerleştirdikten sonra kütüphaneden çıktım. Yemek saatinin geldiğini anladığımda adımlarımı yemekhaneye yönlendirdim. Sıraya girip kan, pilav, çorba ve biraz da ekmek aldıktan sonra gözümle yemekhaneyi taradım. Ashley ve Buria'yı görünce yanlarına ilerleyip masaya oturdum.

"Nasılsın?" diye sordu Buria.

"İyi sayılırım." dedim içimi çekerek.

"Günlükte üzücü bir şeyler mi yazıyordu?" diye sordu Ashley. Günlükte değil de mektupta yazanları hatırlayınca tekrar ağlayacak gibi oldum ama kendimi toparladım.

"Bu konuyu bir süre konuşmasak? Hem kızlar nerede?" diye sordum.

"Tamam canım sen nasıl istersen." diye anlayışla cevap verdi Buria. Çok deli dolu biriydi ama yeri geldiğinde bir anne kadar anlayışlı olabiliyordu.

"Loretta kantinden bir şeyler alıp odaya çıktı. Şu saçma iksir dersinden yaklaşık sekiz sayfalık bir ödev cezası aldı. Lyandra da sürüyle ilgili bir şeyler söyleyip gitti. Açıkçası pek dinlediğim söylenemez." dedi Ashley diğer soruma cevap vererek.

"Tamam." dedikten sonra tabağımdakileri yemeye başladım. Bizim için sessiz geçen bir yemekten sonra tabaklarımızı bırakıp odalarımıza ayrıldık. Uzun bir süre kızlarla sohbet ettikten sonra aklıma kızlardan alıp geçirmeyi unuttuğum astronomi ödevi geldi. Masanın başına geçtim ve bir satır Ashley'in bir satır Loretta'nın ödevini alarak ortaya güzel bir ödev çıkardım. Bazı cümlelerde ana konuyu bozmadan ufak değişiklikler yaptım. Ödev bitince yarın hem çanta hazırlamakla uğraşmak istemediğim için hem de unuturum düşüncesiyle ödevi çantama koydum. Hazır çanta hazırlamaya başladım düşüncesiyle de diğer gerekli şeyleri koydum. Biraz daha muhabbet ettikten sonra Profesörlerin gazabına uğramamak adına yatıp uyuduk.

Kehanet; Melez Prenses (Tamamlandı)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu