Bölüm 12 - Sorgu ve Savunma

Start from the beginning
                                    

'Abicim topla artık kendini.'

'Güneş, kapışmayalım kardeşim.' aralarına katılan Emir'le Evrim saçma salak onaylayıcı baş sallamalara girişmişti ama şuan orada değil bir kaç adım ötesindeki dönen muhabbet ilgisini çekiyordu. Hele ki ikizinin cümlesi kızı neredeyse dinlerken düşmesini sağlayacak hale getirmişti.

'Söylediğin her şeyin sahibinin başka kız değilde kendi olduğunu bilseydi bu halde olmazdın.'

'Emir! Biri duyacak.'

'Valla böyle duymazlarsa ben isyan çıkarıp zaten avazım çıktığı kadar bağıracağım. Hatta Ali Ayşe'yi seviyor şarkısını size uyarlayacağım. Tibet Doğa'ya yanık diye.' daha fazla duramamıştı Evrim. Duyduğu cümlelerle çığlık atma evresine gelmişti resmen. İşin aslını öğrenmeden gidip Doğa'ya da anlatamazdı. Arkasındaki masaya hızlıca dönüp Güneş'le, Tibet'in arasına girdiğinde üç adama da kısık gözlerle baktı bir süre.

'Ne yapıyorsun kızım?'

'Çemkirme bana, şit, sakın bana çemkirmeyin koz var elimde. Dökülün.' Tibet'in başı yavaş modda Evrim'e dönerken Güneş ve Emir havalanmış kaşlarla birbirlerine bakmışlardı.

'Ne kozu varmış elinde?' ikizinin zaman zaman bloflerine kurban giden bir Emir Karahan olarak bu kez de öyle bir çıkmaza giremezlerdi doğrusu.

'Siz bütün gerçekleri anlatır mısınız yoksa ben birazdan pasta gelecek yere çıkıp Tibet Doğa'ya tutkun diye çığlık mı atayım?' kızın sinsilikle kısılan gözlerinden sonra Emir anında gözlerini kapatıp avcunu alnına geçirmişti. İşte şimdi tehditin alasını Evrim'den göreceklerdi. Biraz kardeşini tanıyorsa bu bilgi ile üçüne de istediğini yaptırırdı kız.

'Saçmalama Evrim, yanlış duymuşsun. Hem sen nasıl bir hayal dünyasında yaşıyorsun ya?' Tibet'in inkarı ile Evrim'in üst dudağı kıvrıldığında Emir başını sağa sola sallamaya başlamıştı bile.

'Biricisi yanlış duymam mümkün değil çünkü direk sizi dinliyordum ikincisi. Farz edelim araya laf girdi, biri dürttü benim dikkatim dağıldı ve yanlış duydum. Eğer böyle bir şey olsaydı sen Tibet Kasırga inkar evresine girmek yerine kahkaha atardın, sen Emir Karahan alnının ortasına değil anlımın ortasına vururdun ve sen Güneş Samir donmuş gözlerinin yerine kahkahanı tutmaya çalışıyor olurdun. Şimdi sökülüyor musunuz yoksa, boşverin en iyisi masaya çıkmam. Bizim gizlimiz saklımız yok sonuçta.' Evrim gözlerini devirerek yönünü ortadaki masaya çevirdiğinde Tibet anında kolundan yakalayıp durdurmuştu.

'Evrim dur.'

'Bir de eğer yanlış bilgi olsa beni durdurmak yerine git git selamımı da söyle derdin. Yani son açık kapını da kilitledin dostum. Anlat bakalım.'

'Durdurmasam masaya çıkmayacak mıydın?'

'Yooo... Bir kere o masaya çıkmayı bırak yeltensem zaten düşerim. Aklımla zorum ne ki güzelim doğum gününü hastanede sonlandırayım? Dağıtma konuyu, anlat dedim.'

'Duymuşsun işte kızım, ne anlatayım?'

'Mesela ne zamandır kör kütük sevdalı olduğunu anlat, neden ilan etmiyorsun onu anlat, hiç olmadı ne kadar sevdiğini anlat.' Evrim'in sırıtan yüzü üç adamı uyuz etse dahi Tibet beyaz bayrak sallayarak içkisinden bir yudum almıştı.

'Çocukluğumdan beri seviyorum ben onu. Ama olmaz işte kızım. Yani aile gibiyiz biz, Eymen amcam güvenip benimle Amerikaya gönderdi onu, emanete ihanet olur bu. Çok seviyorum, el mecbur unutacağım.'

'Aklıma bir şey takıldı.' Evrim'in buruşturduğu suratı ile Tibet başını ne anlamında sağa sola sallamıştı.

'Bu kız mal mı ki emanete hıyanet olacak? Hem sizin aranızda bir şey olacağı çocukluğunuzdan belli değil miydi? Doğa'nın ilk öpücüğünü sen almadın mı?'

Karanlığın Şafağı |Şafak Serisi|Where stories live. Discover now