Şimdiki zaman.

143 14 1
                                    

Ivylena Rudakoff

Çantamı kaptığım gibi omzuma attım ve dehşet verici sınıfımdan uzaklaştım.

Biyoloji dersindeki otopsiye benzer didiklemeden sonra, midem yeterince bulanmıştı. Kusmaya ihtiyacım var. Özellikle elime neşterin değmesi ile işaret parmağımdan akan yaşamsal sıvı.

Dudaklarımı parmağımdaki kanı emmek için işaret parmağıma yakınlaştırdım.

Bedenimde dolaşan kan , damarlarımda acı verici bir yoksunluk ile akmasını durdurdu.

Kulaklarım uğulduyor, bacaklarım bedenimi taşımak için savaşıyordu, gözlerimin önünden geçen bir hayal gibiydi.

Gördüğüm sanrılar çoğalıyorken, ellerimi yanı başımdaki duvara dayadım.

O koku. Her zaman o kokuyu duyuyordum. Amber ve odunsu bitkilerden oluşan, Orta Çağ'ın usullerine uygun üretilmiş o koku. Bir azizin kullanıp, sokaklarda elindeki tütsü ve haç ile dolanışı gibi.

Tüylerim diken diken olurken, ensemdeki o parmaklar, boynuma doğru yolculuğa çıktı.

Yalnızdım. Yalnızdık. Ama kimse yoktu. Duvarın dibinde öylece duruyor ve onun ruhumu emişini , bedenime hükmedişini tekrar tekrar yaşıyordum.

Sanki bir beden bulmaya çalışıyormuş gibi, boynumdan omuzlarıma yolculuk eden bu eller.. Sıcak ve nasılda yumuşaktı. Gözlerimi açmadan önce, kendimi dokunuşuna ve erkeksi aurasına teslim ettim. Gözlerim minnet ile kapandı..

Çeneme değen eli beni ona yüzüm dönecek şekilde konumlandırdı.

Kuyruklu ceketi, ve üzerine giydiği pelerin ile karanlık ancak, beyaz iç yeleği ve gömleği ile aydınlıktı. Dalgalı saçı o ilahi yüzünü gölgelememesi adına arkaya taranmış, bal rengiydi. Başka bir çağdan zaman yolcuğu ile bana ulaşan yabancı..soylu ?

Gözlerimi ürkerek kırpıştırıypr, çığlık atmamak için dudaklarımı dişliyordum, gözlerim şaşkınlık ve anlam verememezlik ile sonuna dek açılmıştı.

Dudaklarıma değen parmak uçları ile ağırlık ve yer çekimi sona ermişti.

Dudakları dudaklarıma doğru uzanırlen, elleri boynumu nazikçe tutuyordu. Bıraktığı kutsanmışlık hissi ile ellerim titremeye başladı.

Bu ilahi dolgunluk ruhumu besliyordu .Gördüğüm sanrıların gerçeğe dönüşürken, aklımı kaçırışım kahkahalarla uzaklaşan , çalınmış çocukluğum ile tekrar sahne alıyordu. Gözleri beyaz parıltılar ile çok açık maviydi. Ancak rahatsız edici değil, ruhumu kendine düğümleyecek kadar huzur ve teşvik doluydu.

Ellerimi ellerinin üzerine yerleştirdiğimde, gözleri soluklaştı ve ışığı söndü.

Kalbim kuş kanatları kadar hızlı çarpıyor, tenime değen elleri ateş parçası kadar ısınmaya başlamıştı. Boynumdaki kor parçaları gözlerimi yaşlar ile doldururken, dudaklarıma değen dudakları yakıcı hisle haykırmama neden oldu.

Dudakları alev alevdi ve tenimin dağlandığını hissediyordum. Ateşin derimi yakması ile haykırışım onun ağzının içinde kayboldu ve boynumun çevresi, sızlıyor, yanıyor ve acıyordu.

Gözlerini faltaşı gibi açtığında, soluklaşan mavi güçlendi ve göz bebekleri irileşti. Ellerini hızla boynumdan çektiğinde, ellerim iki yanıma savruldu. Yüreğimdeki yanık tenim burnuma buram buram doluyor, olağanüstü sıcaklık ölümü hatırlatıyordu.

Ateş sönmüştü.

Derin derin nefes alarak, acı ile haykırdım. Ellerimin üzerindeki yanıklar, milisaniyede iyileşirken, boynumda kabartılar vardı.

Soğuk hava ile titreyen, ateş ile yanan hücrelerim, sanrılardan sıyrılarak gerçekliğe dönen bilincim ile hızla okul tuvaletlerinin bulunduğu, patoloji binasına girdim.

Aynadaki aksim , boynuma odaklanan gözlerim ile yüzünü buruşturdu ve kabaran yara izinin üzerinde gezinem parmaklarım tekrar acı ile inlememe neden oldu.

Yazı barizdi. Latince ve eski idi. Tıpkı tıp derslerinde adı geçen , Tanrı'yı adres gösteren ilah doktorların yazısına benzer.

Yazıya odaklanan gözleri, benden hızla uzaklaşmasına ve gözden kaybolmasına neden olmuştu. Sözcükler aşikar bir tehditti. Ve bedenimi mühürlemişti. Ona bir mesaj verilmek istenmişti.

Gözyaşlarımı silerek aynaya yaklaştım ve tenime dağlanmış yazıyı okudum.

" Mors indecepta "

"Ölümden kaçış yoktur."

Latincem yeterince , korku ile sarsılmama neden olacak kadar vardı. Buna eminim.

Onu dehşete düşüren bu sözcükler, hat yazısına benzeyen bir yazı tarzı ile nakiedilmişti. Kızarıklık yayılırken, tenimin yüzeyine çıkan ince kılcal damarlarım bir çiçek deseni gibi yayılmıştı.

Aklım seri bir düzende çalışırken, en mantıklı yaklaşımımı yaptım.

Ölümü ben mi temsil ediyordum ? Onun için ?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 14, 2013 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BLACKHEART (Askıya alındı)Where stories live. Discover now