18. Bölüm ''Teklif''

Start from the beginning
                                    

Daha fazla direnmeyerek parmaklarımı hafifçe gevşettim ve Mustafa hocanın avucumun içinde büzüşüp kalmış olan karton bardağı almasına izin verdim. Müdür bey beni odasına getirmeden önce kantinden bir çay aldığımı şimdi anımsamıştım. Sanırım, yarın ailemin gelmesiyle okuldan atılacağımı söylemesi de sinirlerimi tetiklemişti.

Okulu sevmiyordum, hiçbir zaman sevmeyecektim ama tek kurtuluşum burasıydı. Bir üniversiteye giremeden, bir meslek sahibi olmadan özgürlüğümü elime almayı nasıl hedefleyebilirdim? Ailem okuldan atılmamın sebebini öğrendiğinde beni bir daha asla okutmazdı. Belki de cezalandırmak için düşünmek bile istemeyeceğim bir sürü saçma yöntemlere başvuracaklardı. Kendimi savunabilmek için elimde hiçbir şey yoktu. Tek bir cümle bile sarf edemeyecek, mantıklı sayılabilecek tek bir savunma bile yapamayacaktım.

Suçlu olduğumu kabul ediyordum çünkü. Bir suçluya ortaklık yaptığımı kabul ediyordum ve bunu destekleyecek itirafları da okul müdürünün gözü önünde yapmıştım.

Nedenini bu sefer biliyordum. Masum bir insanın ölümüne sessiz kaldığım için kendimden nefret ediyordum ve bir şekilde kendimi cezalandırmak istiyordum. İyi bir insandım ben, ta ki o ana kadar. O adamı kanlar içerisinde görüp yine de Aren'i savunmak isteyene kadar.

İçimdeki tüm iyiliği sömürdüğünü bildiğim bir adama karşı var olan hislerimle savaşmak için çok çabalamıştım, hala da çabalıyordum. Ama karanlığın içine gömmüş olduğum yalnızlığım beni her seferinde Aren'e itiyordu. Yalnız olmaktansa, Aren'in kötülüğünün içinde kaybolmayı daha çok istiyordum. Yalnız olmak istemiyordum...

''Şimdi eline pansuman yapacağız, tamam mı, Kayra?''

Yöneltilen soru ile kafamı belli belirsiz salladım. Saniyesinde elime değen soğukluk biraz rahatlamamı sağlamıştı. Sanırım merhem niyetine krem sürüyorlardı. En azından acımın hafiflemesinde yardımı olmuştu.

Birkaç işlemden sonra beyaz bir kremle bulanmış olan elime anlamsız bir bakış attım. Bir süre kullanamayacağımı yeni yeni kavrıyordum çünkü hareket ettirdikçe sızlıyordu. Kaynar suyun hiç umursamadan elime dökülmesine izin vermiş, birkaç dakika da öyle kalmasına izin vermiştim. Derin bir şekilde yaralanmış olmam makuldu. Ama müdürün sarf ettiği iğneleyici cümleler aklıma geldikçe kendimi kaybetmiş olmama hak veriyordum.

Sessizliğimden girişmiş, yaşamış olduğum olayın üzerimdeki derin etkisini benimle tartışmaya kalkışmıştı. Bense orada öylece durup yüzüne anlamsızca bakmayı sürdürmüş, tabiri caizse söylediği her kelimeyle beraber dış dünyayı bir süre bloke etmiştim.

Cevap vermem gerektiğini biliyordum, susmayıp kendimi savunmam gerektiğinin pekala farkındaydım ama suçlu olduğum başka bir taraf vardı ve bu taraf beni susmam gerektiği düşüncesiyle boğup duruyordu. Kişiliğimle alakalı konuşmalarda söz hakkı sahibi olabilecekken Aren sayesinde bundan da muaf kalmıştım. Kendimi savunmaya yüzüm yoktu. Artık okuldan atılmayı da geçmiş, bir yerden sonra olayın aileme aktarılmaması için dua etmeye başlamıştım.

Biliyordum ki aktarılacaktı. Selim bey bile müdahale edecekti. Ama en çok korktuğum şey abimin tepkisiydi. Ailenin en sert ferdi oydu ve bana karşı davranışlarını göz önünde bulundurunca en çok ondan azar işiteceğimi biliyordum. Hatta, büyük ihtimalle iş azar işitmekten çok daha ileriye gidecekti. Korkuyordum. Bu sefer gerçekten ailemden korkuyordum.

''Bak, Kayra.'' Müdürün sesini duyunca başımı kaldırıp ona baktım. Yerinden kalkmış, masasına yaslanmıştı. Yüzündeki ifade eskisi kadar sert değildi fakat yumuşamamıştı da. ''Eğer Erdem isimli öğrenciyle bir bağlantın olmadığını bilseydim senin zorla susturulduğunu düşünebilirdim. Ama telefondaki mesajı gördüm ve sen de onun aleyhine hiçbir şey söylemedin. Arkadaşın olduğunu kabul ediyorsun.''

BATAKLIKWhere stories live. Discover now