"Ben seni gözlerimin önünde toprağa gömdüler diye, kaç gece uykusuz kaldım biliyor musun ? Kaç gün aynalara bakmadım biliyor musun ? Kaç gün yemek yemedim, kaç gün gülmedim, konuşmadım bunları biliyor musun ? Ama merak etme hepsini öğrenmeni sağlayacağım Ezra, hepsini." Büyük adımlarla yanına ulaşıp kendini geriye bırakmasına fırsat vermeden, hızla belinden yakalayıp kendime çektim. Ufacık bedeni kollarım arasına hapsolurken, hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

Bir yandan ağlayıp, diğer yandan göğsüme indirdiği yumruklarla, "Senden nefret ediyorum ! Senden nefret ediyorum !" Diyordu. Kafamı hasret kaldığım saçlarına gömerken, derin derin nefesler aldım. Ben bu saçları en son, gece onu ziyarete geldiğimde öpmüştüm. O her şeyi hayal sanırken, ben tüm gece onu izlemiştim.

"Onu benden kimse alamaz Haldun bey ! Kimse !" Hiranın koluna uzandığım sırada kendini geri çekti. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktığımda, bomboş bir suratla karşılaştım. Bana nefretle bile bakmasını yeğlerdim , bu boş bakışlar yerine.

"Bundan sonra senin yüzünü bile görmek istemiyorum !" (Yoluma çıkmasan iyi edersin sözlerim sana ağır mı geldi ? Kalbini mi kırdım ? Affedersin ! Demet Akalına sevgiler sjsjsjsjs )

Söyledikleriyle tüm devrelerimin koptuğunu hissederken, kalbimde şimşekler çakmaya başlamış gibi hissediyordum. Haldun bey Hiranın kolunu tutup peşinden sürüklerken, Mira ve bana en kötü bakışlarını zaferle atan Sedef hanım ardından Faruk şerefsizi peşilerinden ilerledi.

Arkalarından gidecekken annemin önüne geçmesi ve suratıma tokat atması bir olmuştu.

Vur anne sende vur !

"Bunu bize nasıl yaptın ! Bana, annene, Hiraya bunu nasıl yaptın ?" Göz yaşları sesini titretirken, elini kalbine koydu. Telaşla kollarından tuttuğumda beni itti.

"Uzak dur benden ! Benim oğlum hangi ara böyle bir adama dönüştü ?" Yüzüme acıyarak bakıp o da çatıdan çıktı. Peşinden Oktayda giderken, onun da kızgın olduğu barizdi. Sinirle ellerimi saçlarıma geçirirken, karanlık geceye bağırdım.

"Sakin ol oğul ! Sinirleri yatışsın herkesin, anlayacaklar neden yaptığını. Anlatırsın herşeyi annene ve Hiraya, o zaman seni affederler." Babam, elini omzuma koyup sıktıktan sonra gitti. Ayhana bakmadan, "Polislere sorunun çözüldüğünü söyle, selamımı da ilet. Sonra Haldun beylerin evinin oraya adam gönder, gizlice izlesinler evi. Adamlarıda topla depoya ineceğiz." Dedim.

"Hallederim şimdi." Bir müddet sessiz kaldıktan sonra, "Ben demiştim demek istemiyorum ama bu işe kalkışmadan önce sana söylemiştim. Hirayı kaybedebileceğini söylemiştim Ezra !" Dedi.

Dişlerimin arasında zar zor toparladığım kelimelerle, "Ayhan, git !" Dedim. Çok geçmeden adım sesleri ile gittiğini anlamıştım.

Kafamı karanlık geceye kaldırıp, gözlerimi kapattım. Hafif esen rüzgarla dans eden saçları, nefretle bakan gözleri, titreyen dudakları canlandı zihnimin karanlığında. 'Yüzünü bile görmek istemiyorum...' Demişti. Onun gitmesine nasıl izin verecektim ? Onsuz bir güne nasıl uyanacaktım ? Ben her şeyi onun için yapmışken, onun benden gitmesine izin veremezdim.

Vermeyecektim de ! Onu benden kimse alamaz !

Hastahaneden çıkıp, kapıda bekleyen arabaya bindim. Ayhanla dikiz aynasından göz göze geldikten sonra, şoföre işaret verdi. Yola çıktığımızda damarlarımda kan yerine, sinir ve hırs akıyordu. Leyl-i Tarık geri dönmüştü ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Araba deponun girişinde durup, kapımın açılmasıyla indim. Yüzümde her zamanki sert ve yıkılmaz duruşum varken, gizli geçitten geçip, depoya bakan merdivenlerin başında durdum. Kumar oynayanlar, bar kısmında kadınlarla eğlenenler, bir köşede uyuşturucu kullananlar... Tüm pis işlerin döndüğü bir krallıktı burası ve ben bu krallığın sahibiydim.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin