"Sol yanımının beklediği gibi..."

Eve döndüğümde kapının önündeki valizleri görmemle kaşlarımı çatıp salona girdim. Hayri amcalar ve annemler salonda oturuyorlardı. Beni görünce annem aceleyle yanıma geldi, "Kızım neredesin sen ?" Sabah ki olay yüzünden kırgınlığım ve kızgınlığım devam ederken geri çekilip, tekli koltuğa oturdum.

"Hoş geldiniz." Dedim Hayri amcaya ve Meltem hanıma bakarak. Hayri amca hafifçe tebessüm ederken, Meltem hanım sadece başını sallamıştı.

"Kapının önündeki valizler kimin ?" Anneme yönelttiğim soruyu, babam cevapladı. "Senin eşyaların. Evine dönüyorsun."

Allahtan sabır dilerken, derin bir nefesi bıraktım. "Anne ! Baba ! Sabahta söyledim, benim evim burası."

"Kızım ne yapacaksın koskoca evde tek başına ?" Annemin sabrı son damlalarını akıtırken, taşmasına az kalmıştı. Ama bende onun kızıydım ! Pes etmeyecektim.

"Tek başıma değilim ! Ezra ile olan anılarımız da benimle bu evde yaşıyor !" Sinirle yerimden kalktığımda babamda ayaklandı.

"Şu an mantıklı düşünemiyorsun, hadi önce evimize gidelim sonra seni psikolog bir arkadaşıma götüreceğim." Babam bileğimi kavrarken, beni kapıya sürüklemeye başlamıştı. O esnada Meltem hanımın sesi durdurdu onu.

"Haldun bey ! Gelinim burada, evinde kalacak. İstemediği sürecede kimse onu bu evden götüremez !" Babam kaşları çatık bir şekilde karşısındaki kadına bakakalmıştı. Ne yalan söyleyeyim bende şaşırmıştım. Sonuçta Meltem hanımdı... Hani soğuk ve benden nefret eden kadın.

"Hira bize oğlumuzun emaneti ! O hâla bizim gelinimiz ve öyle kalacak !" Hayri beyde gergin ortama katıldığında ikisine de minnetle baktım.

"İsterseniz siz de Hirayla kalabilirsiniz, hem gözünüz arkada kalmamış olur." Hayri beyin yumuşak ve anlayışlı sesi ile babamın bakışları bana döndü.

O benim babamdı, kıyamazdı ki bana ! Dolan gözlerimi saklama gereği duymadan gözlerinin içine baktığımda, burun kemerini sıkıp kafasını eğdi.

"Pekala, sen nasıl istiyorsan öyle olsun kızım. Biz ne olursa olsun senin yanındayız, kapımız sana her zaman açık." Anlıma küçük bir öpücük bırakırken, kollarımı vücuduna sardım.

"Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim." Geri çekilip, anneme baktı.

"Sedef, hadi gidelim."

"Ben kızımı almadan hiç bir yere gitmem !"

"Sedef, hadi. Daha sonra konuşuruz bunları." Babam annemin itirazlarına rağmen, evden çıkarmayı başardığında yanıma gelen Hayri beye baktım. Bir elini omzuma koyup, güven verircesine sıktı, "Sen bizim kızımızsın, oğlumun emanetisin." Başımı eğip, kafamı salladım. Ardından gelen adım sesleri ile Hayri beyin de gittiğini anladım. Kafamı kaldırdığımda Meltem hanımla göz göze gelmiştik. O her zaman dik ve yıkılmaz duran Meltem Erdem, şimdi yıkılmış ve eskitilmiş bir harabeyi andırıyordu. Yanına ilerleyip, oturdum.

"Teşekkür ederim." Dedim karşımdaki resim çerçevesinden gözümü ayırmazken. "Ne için ?"

"Babamın beni götürmesine izin vermediğiniz için." Hafifçe gülüp, "Sen oğlumun emanetisin bize. Her ne kadar vaktinde kabul etmesemde gelinimizsin." Dedi.

"Bazı şeyleri kabullenmek için neden geç kalıyoruz ?" Dudaklarında buruk bir gülümseme ile baktığım çerçeveye çevirdi bakışlarını. Sorumu es geçip, "Daha önce onu hiç böyle gülerken görmemiştim ?" Dedi.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin