25.Bölüm / Part I

Start from the beginning
                                    

"Nereye gidiyoruz ?" Dedi yorgun sesiyle. Heyecanla öne atılıp yanına oturdum. Dergideki Hawaii'nin sahil manzarasını gösterirken "Hawaii !" Dedim.

"Son kararın mı ?" Dedi dudaklarındaki çarpık gülüşle. Başımı aşağı yukarı salladım, "Evet. Hawaiiye gidelim." Dedim.

"Tamam. Hazırlan o halde iki gün sonra Hawaiiye uçuyoruz." Dedi yerinden kalkıp.

"Ama bir şartım var !" Dedim bağırarak. Salondan çıkacakken bana döndü.

"Neymiş o ?"

"Koruma istemiyorum !" Dedim dizlerimin üzerinde doğrulup, dergiyi kollarımın arasına sıkıştırdım.

"Bunu en son söylediğinde, öteki tarafa first classla gidiyorduk. " benzetmesine gülmek istesemde dudaklarımı birbirine bastırıp, tepki vermemeye çalıştım.

"Ben adam gibi, herkes gibi, normal insanlar gibi, özgür bir birey gibi tatil yapmak istiyorum Ezra. Korumalar varsa ben yokum. Sen korumalarınla git Hawaiiye." Dedim kollarımı bağlayıp, koltuğa yaslanırken. Sabır diler gibi kafasını yukarı kaldırdı. Ardından bana bakıp, "Tamam, başımın belası. Tamam. Ama saldırıya uğrarsak bir şey olursa, yok öldüm yok vuruldum demeyeceksin." Dedi sert sesiyle ardından yukarı çıkıp, gözden kayboldu !

Ertesi üç gün boyunca alış veriş yapmıştım. Ezra otel ve uçak biletlerini halletmişti. Evet, özel uçakla gitmiyorduk benim ısrarlarım sonucunda. Geçen sefer gördüğüm rüyanın etkisi hâla saç diplerimin karıncalanmasını sağlıyordu.

Gerekli olan herşeyi valize yerleştirip kapımın önüne bıraktım. Ardından Ezranın valizini hazırlamak için odasına çıktım. Ezra işlerini toparladığı için valizini ben hazırlayacaktım.

Ezranın pamuk tarlasını andıran odasına girmemle içime dolan o sert ama etkileyici kokunun etrafımı sarması bir oldu. İstemsizce aldığın derin nefesler, akıp gittikleri her yeri sarıp, hapis ediyorlardı kendilerine. Bu adamın kokusu bu kadar muazzam olamazdı.

Kendime gelip, Ezranın önceden çıkardığı siyah valizin fermuarını açtım. Odada gardrop göremeyince, odada bulunan iki kapıdan birini kıyafet odası olması umuduyla açtım. Ve tahminim doğru çıkmıştı. Büyülenmiş bir şekilde içeri adımladım. Benimkinden büyük bir odaydı ve iki duvarın tamamı takım kıyafetlerinin ceketi ve gömlekleri ile kaplanmıştı. Pantolonlar özenle askılanmış ve asılmıştı. Diğer kısımda daha rahat kıyafetlere yer verilmişti. Tişörtler, jeenler, şortlar... Kısa keşfim sonucunda ayakkabılarının kutularıyla dolaplara yerleştirildiğini, saatlerinin ve kol düğmelerinin özel şifreli bir cam çekmecede saklandığını gördüm. Pahalı oldukları görüntülerinden bile belliydi.

Valize tişört, şort, jeen ve -yerin dibine girerek- iç çamaşır koyup kapının önüne yerleştirdim. Daha küçük bir valize ise diğer kişisel eşyalarını yerleştirip, diğer valizin yanına koydum. Odaya son kez göz atıp aşağı indim.

Ezra Ayhanla kapının önünde bir şeyler konuşurken mutfağa indim. Çalışanlar masanın etrafında oturmuşlardı. Beni görünce hepsi gülümseyerek saygı ile selam verdiler. Aynı şekilde karşılık verip Edanın oturmam için kalktığı yere oturdum.

"Bıraksaydın da valizleri de biz hazırlasaydık be kızım."diyen Fatma teyzeye gülerek elini tuttum, "Önemli değil. Ben hallettim hepsini."

Havadan sudan konuşurken, onlara ilk günlerde ne kadar kötü davrandığımı hatırladıkça vicdanım sızlıyordu. Böyle iyi ve güzel insanlara kötü davranmak, bana göre bir hareket değildi şimdi daha iyi anlıyordum.

"Hanımım, bana düşmez ama beyimize oradan dikkat edesen." Düşüncelerimden sıyrılıp Sultan ablaya döndüm. Uraflı olduğu için şiveli konuşuyordu.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now