1 | Elleri Yanmış Melek

8.9K 522 144
                                    

| Elleri Yanmış Melek |
Bölüm Şarkıları | i hold you • the way |

Rüzgâr zihnimi yakıp, yıkacak kadar güçlüydü. Bir o kadar da sarsıcı. Zihnimde yeşeren düşünceler üst üste bindiğinde her anım onunla dolup taşıyordu. Bundan sadece birkaç yıl önce her şey daha da farklıydı. Umut vaat eden cinsten güzel ve eşsizdi. Lâkin hiçbir şey aynı kalmamıştı, zaman içinde körelmiş bıçak başka bir bıçakla keskinleşiyordu. Acının üstüne acı biniyor, yaralar kapanmak bilmiyordu. Burası geçmişin üstünden yellerin estiği tek yerdi. Belki de sonsuza kadar tek olacaktı.

Bilemiyordum.

Dudaklarımın arasından sızan sigara dumanını içime çektim. Bu öyle bir çekişti ki ciğerlerim yıllar sonra ilk kez ziyafet çekiyor olmalıydı. Zamanla ilacımın elimdeki illet değil de daha acı verici şeyler olduğunu keşfetmiştim. Ojelerimin siyah kısmından kalan yerleri silinmiş, tırnaklarım daha da uzamıştı. Kenarları ise yolunmuştu. Zaman size her şeyi unutturabilirdi ama burnunuzdan da getirebilirdi. Her şey rus ruletine bağlıydı. Geçmişi her gün yeniden soluyordum. Karşıma dikilmiş adam, gözlerimi diktiğim şeyin tırnaklarım olmasıyla içten içe kuduruyordu. Buna adım kadar emindim. Üstümdeki deri ceket, havanın giderek daha da bunaltıcı bir hal almasıyla tenime yapışmıştı ve midemi bulandırıyordu. Havanın bu mevsimde bu kadar değişken olması rahatsız ediciydi. Yazı geride bırakıp, sonbahara kucak açmıştık. Ağaçlar yapraklarını dökmeye çoktan başlamıştı.

"Hakan," elimdeki sigarayı yere atıp, siyah topuklu botumun ucuyla ezdim. Ardından kollarımı sıkıntıyla göğsümün önünde birleştirdim. Göğüs kafesim artık daha da daralıyor, beni kalp hastası gibi hissettiriyordu. Aldığım nefes yetmiyordu, acı çekiyordum. "Sence de burası benim anlattığım yere benziyor mu? Daha klas ve gözle görünmeyecek kadar ücra bir yer olmasını istedim." Kafamı kaldırıp beni getirdiği yere ve işlek caddeye baktım. Aldığım nefesi vermeden konuşmaya devam ettim, "Sana dediğim yerle buranın yakından uzaktan alakası yok. Ben dükkan açmayı planlamıyorum, atölye açacağım. Anladın mı? Tek istediğim her şeyini yeniden dizayn edebileceğim, dört duvarı olan, kahrolası bir atölye."

Dişlerimi sıktım ama söylediğim her kelimede sakinliğimi korudum. Hakan'ın havaya kalkmış kaşları ve pörtlek mavi gözleri bir süre yüzüme baktıktan sonra yola kaydı. Aldığı sesli soluğu işittim. "Pekala, bir yer daha var. Belki beğenirsin, orayı da görelim. Ha? Ne dersin?" Kafamı sıkıntıyla sallarken, aldığım soluğu sinirle verdim. Hakan hayatımda gördüğüm en salak adamlardan biriydi. Bu işi yıllardır yapıyordu ve hala batırmamıştı. Bu fazlasıyla mucizevi bir şey olmalıydı, berbat bir emlakçıydı. Hatta emlakçıların yüz karası olmalıydı. Siyah arabası petrol istasyonlarında verilen iğrenç spreylerden kokuyordu. Terli bir bedene parfüm sıktığınızda o kokuyu gidermek yerine daha berbat kokmasını sağlarsınız ya, öyleydi işte. Hakan'ın hemen yanına, yolcu koltuğuna oturup, arabayı çalıştırmasını beklerken pencereyi açmak için yanımdaki tuşa sertçe parmağımı bastırdım. Pencere yavaş yavaş aşağı doğru kayarken içeriyi kaplayan havayı derin derin soludum.

Harika.

"Gideceğimiz yer tam olarak nerede kalıyor?" Hakan gözlerini yoldan ayırmadan, "Samanlı yolu üzerinde, Darağacı caddesi." dediğinde kafamı onu onaylarcasına salladım. Orayı biliyordum. Aslında insanların pek uğramadığı sıradan bir caddeydi. Merkezden bir hayli uzaktı. İdeal bir yer olmasa da istediğim şeyi sağlıyordu. Kuş uçmaz kervan geçmez... Yol boyunca Hakan'ın biraz daha zaman verirsem daha iyi yerler bulacağı ile alakalı konuşmasını dinledim. Gözüm yolda, ellerim ise telefondaki oyundaydı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 01, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ABELLAWhere stories live. Discover now