1.BÖLÜM

160K 3.9K 394
                                    

Altında gölgelendiğim kocaman çınar ağacının dili olsa da konuşsa çektiklerimi, bir bir anlatsa yıllardır dile getiremedikleri mi? 

Hani derler ya her şey insanoğlu için.. İşte aynen öyle. Her şey biz insanlar içindi bu hayatta. Biz insan oğluyduk, düşünmeden yakan, yıkan ve paramparça eden aciz yaratıklardık.Bu hayatta herkese biçilen bir rol vardı. Kimine mutluluk, kimine acı, kimine de çaresizlik. Ben ise bunların hepsinden fazlası ile nasibini alan bir kuldum sadece. 

İsyan mı ediyordum? Haşa. Aksine şükrediyordum yaşamama sebep olan nefesi ciğerlerime doldurabildiğim için..

Düşüncelerimden çıkıp koca çınar ağacının gövdesine sırtımı dayadım ve yirmi haneli köydeki çocukların sesine kulak kesildim...Ama ne fayda, onlar bile bu seslere hasret kaldığımı anlamışlar gibi koca bir sessizlik hakimdi koca köy meydanın da. Ne acı değil mi yalnızlık, kimsesizlik ve en önemlisi de çaresizlik. Bir insanı tüm kötülüklere sürükleyecek nedenlerin en önemli üç faktörü. Ben tüm bunların ne demek olduğunu tam dört yıldır yaşıyordum. Yalnızdım ne annem vardı  başım da, ne de bana bağıracak bir baba.. Babamın kim olduğunu zaten bilmiyordum. Güzeller güzeli annemi ise yirmi iki yaşında kaybetmiştim.

İki göz evde bana yoldaşlık yapan bir annem vardı oda ölmüştü bundan dört yıl önce.. O kadar çok hastaydı ki işte o zaman anlamıştım çaresizliğin tam olarak ne demek olduğunu fakat bu annemi kurtarmaya yetmemiş, kucağım da son nefesini vermesine engel olmamıştı. 

Sonrasın da nemi oldu? Tüm acıma rağmen bembeyaz cansız bedenini kucaklayıp ben yıkamıştım bir sedirin üstünde.Kimseler görmesin diye etrafını bezle çevirip doyasıya bakmıştım ona.Günah olduğunu bile kopamamıştım buz gibi bedeninden.Belki ısıtırım diye sarılmıştım korkmadan. Ben bağlamıştım çenesini, ben taşımıştım kucağımda kınayan gözlere, açlıktan zayıf düşen bünyeme aldırmadan. Ben geçirmiştim köy meydanında utanmazca bakan insanların arasından ağlaya ağlaya.Kimse dememişti halin nedir diye.Kimse dememişti başın sağ olsun diye..Demezlerdi,diyemezlerdi çünkü ben babası belli olmayan bir piçtim.Çünkü ben Vildan yerine orospu vildan dedikleri kadının kızıydım..

Kimse gelmemişti zaten o günden sonra. Kimse sormamıştı aç mı, susuz mu diye. Aslında alışkındım ben bunlara. Yalnızlık benim alın yazım, fakirlik ise yoldaşımdı. Anlayacağınız tek dert ortağım gövdesine dayandığım koca çınar ağacı ve evde doksanlardan kalma küçük bir radyoydu, oda çekerse.

 Bu hayatta yalnız kalacağımı söylerdi hep annem. Önceleri bu söylediklerine anlam veremesem de şimdi çok iyi anlıyordum nedenlerini. Çünkü kimse Orospunun evine gelmez, sohbet etmez sohbeti geçtim kapının önünden bile geçmezdi. Sanki cüzamlıymışız gibi...Alışmıştım parmakla gösterilmeye, bizi gördükleri zaman yol değiştirmelerine.O yüzden artık zoruma gitmiyordu bu tarz şeyler.

Ah hadi ama kimi kandırıyorum hiçte alışmamıştım, sadece annem üzülmesin diye yanında belli etmezdim o kadar!!Küçük aklımla neden böyle davrandıklarını sorduğumda annemin cevapları hiç değişmezdi'' insanların ne düşündüğü değil yukarıdakinin ne düşündüğü önemli. Insanlar neyin ne olduğunu bilmese de o hep görür'' derdi. . 

Aklıma gelen sözlerle hafifçe gülümseyip olduğum yerde iyice kaykıldım ve düşünmeye devam ettim. Görüyor muydu peki yaşadıklarımı, en önemlisi yaşayamadıkları mı? Sınanıyor muydum bende annem gibi, yoksa isyan etmemi mi bekliyordu Mevla'm.. Ama ben ne olursa olsun isyan edenlerden değil her zaman şükredenlerden olmuştum ve nefes aldığım sürece de öyle olmaya devam edecektim.

Gözlerim kapalı,sırtımı yasladığım ağacın altında düşünürken sessiz adımlarla birilerinin gelip karşımda durduğunu hissetmiştim. Gözlerimi açmama bile gerek yoktu çünkü kimse benimle konuşmazdı, hatta beni gördükleri yerde yollarını bile değiştirirlerdi.O yüzden karşımda duran her kimse beni tanıdığında çekip gidecekti.

KUMA'NIN SAVAŞIWhere stories live. Discover now