Birinci Bölüm.

9.3K 888 267
                                    




Bilirsiniz.. Hasta bir insan gördüğünüzde, bir yakını vefat etmiş birini gördüğünüzde.. Ya da ne bileyim bir derdi olan bir insan gördüğünüzde kötü hissedersiniz. Yerinde olmadığınız için kendinizi şanslı sayarsınız ya da ne bileyim, başınıza gelirse ne yaparım falan diye düşünürsünüz. Yangına kadar bende karşıdan bakan, ne yaşadıklarını bilmediği halde o kişilerin haline üzülenlerdendim.

Sonra diyorum ya; hayatım tepetaklak oldu. Hayatıma çok şey katıldı, çok şey eksildi. Mesela sevgilim vardı, artık yok. Saçlarım da artık yok. Bir de bir dövmem vardı. Gerçi o hala var. Sırt üstü değil de, yüz üstü yatsaymışım belki oranlar tersine dönerdi. Dövmemi kaybederdim, kaşlarım kalırdı. Sevgili her iki türlü de gitmesi iyi oldu. Bilirsiniz, biriyle tanıştığımda kör olsam beni etkileyebilecek mi diye düşünürüm. Suratım böyle olmadan önce ise.. Neyse bu konular biraz saçma. Balzac abimizin bir sözünü iliştireyim şuraya. Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız. Çünkü dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa; yarını kaybedersiniz.

Ben dünleri unutuyorum. Her defasında gözlerimi açtığımda yeni biri olarak uyanıyorum mesela. Tabi bu koltuktan kalkıp banyoya gidene kadar sürüyor. Yoksa sabah uyandığımda her ne kadar kimseyi umursamıyorum desem de kendimi saklamadan dışarı çıkma şansım Galatasaray'ın Fenerbahçe'yi Kadıköyde yenebilmesinden daha düşük bir ihtimal. Mesela şu an olası bir zombi durumunda, rahat bir şekilde dışarıya çıkıp Kız Kulesine karşı çay içebilirim. İnsanlar zombi miyim insan mıyım pek anlamaz.

Demeye çalıştığım şu, bunu okuyan şu anlık Dünya harikası insan; bir gün herkes aynı toprağın altına gömülecek. Ve hiç kimse bir diğerinden daha güzel olmayacak. Çünkü çamur çamurdur.

Yüzlerinizin güzelliği sizin olsun, kalbi güzel olan insanları sevin. Kalbi güzel değilse bile en azından dalağı falan güzel olsun. İç güzellik önemlidir.

Bay Yanık'ın Günceleri. Aralık,2015.

***

Birinci Bölüm:Erkeklik ve Bereket Tanrısı: Yadonis!

Kuzey Çin Parsları, Çin'de yaşayan parsların bir alt türüdür.

Bu şaşırtıcı bilgi karşısında müziğin sesini kısarak televizyonun sesini açıp belgeseli izlemeye başlıyorum. Avlarını saniyeler içerisinde parçalayan bu parslar; geyiklere, yaban domuzundan keçilere kadar çeşitli bir besin yelpazesine sahiptirler.

Kafamı sağa eğip ekranı izlemeye devam ederken, kapı çalınca bir tane bunlardan satın almam gerektiğini düşünüyorum. Kapıya bağlasam, geleni geçeni yese gereksiz insan nüfusunu arttıran bireylerden kurtulurdum. Özellikle üst katımdaki üniversiteli sevgilileri yese, valla tadından yenmezdi.

Laptobu kucağıma alarak, arama butonuna kuzey çin parsını nereden satın alabileceğimi yazıyorum. Önüme saçma saçma siteler açılınca gözlerimi deviriyorum.

Kapı tekrar tıklandığında, umursamayarak araştırmaya devam ediyorum. İlgimi çeken biri olsa, verdiğim kod ile kapıyı tıklatırdı ama kapıdaki her kimse alacaklı gibi vurduğu için oturduğum yerden kalkmaya tenezzül etmiyorum. Alacaklı da olsa evimde alabileceği bir şey olmadığından, oturmaya devam ediyorum.

Kapı inatla çalmaya devam edince, bir müddet durup neden Moğolistan'a taşınmadığımı düşünüyorum. Ya da Papua Yeni Gine'ye falan. Büyük ihtimal internetimin düzgün çekmeyecek olması beni bu fikirden vazgeçiren şey. Bir de zaten evden dışarı çıkmıyorum, neden gidip uçak-vize parası vereyim ki diye düşünmüş olabilirim.

Bay YanıkΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα