Ellerimi yıkarken, suyun tenimi adeta bir bıçak gibi kesen soğuğuyla irkildim. Bizim çeşme ne kadar açık kalırsa su aynı derecede soğuyor ve soğumaya devam ediyordu. Ellerimin soğuktan kıpkırımız olduğunu gördüğünde yüzüme baktı.

"Çok mu soğuk senin için?"

Kafamı omzuma doğru eğerek başımı salladım. Bu sırada vücutlarımız neredeyse birbirine değecek haldeyken, başına buyruk saçlarım kayarak Tim'in koluna dokundu. Çekmek için uğraşmadım görüşümü kısıtladığı halde. Sadece ona bu şekilde temas etmek; saçlarımı vücudunda görmek beni buruk bir şekilde gülümsetmişti.

Koluna değen saçımı ya görmedi ya da umursamadı. Sıcak suyu açarak suyun ılımasını bekledi. Bir süre sonra önce kendi elini suyun altına tutarak kontrol etti. Kalbimin sıvı olup ellerime aktığını hissettim sanki. Bana bakıyordu.

"Sanırım şimdi oldu," dedi daha çok kendi kendine.

Ellerimi suyun altına götürdükten sonra yüzüme bakarak ellerimdeki baloncukları bir bir temizledi. "Şimdi daha iyi mi?"

Kafamı sallayıp, "Teşekkürler," diye fısıldadım.

Belki de asıl söylemem gerekenler, benimle ilgilenmene gerek yok, ben yaparım, sen git gibi şeyler olmalıydı. Ona git demeye de kal demeye de cesaretim yoktu. Şimdi, şuan olduğumuz gibi kalsak uzun ama çok uzunca bir süre, bana yeterdi. Çünkü öyle savunmasızdık ki ikimiz de, tek bir yanlış kelimemiz ikimizden birini kaçırmaya yetebilirdi. İnce bir ipin üstünde yürüyorduk. Ve Cambaz olan oydu. İşi en iyi bilen o... Layıkıyla yapıyordu.

Boyanın tenimde bıraktığı silik izlere dalgınca baktım. Bir vardılar, şimdi yoklar. Tıpkı Tim'in hayatımdaki yerine benziyordu. Benim için uzunca bir süredir vardı. Haberi olmadan da hayatımın kocaman, ışıltılı bir parçasıydı. Birkaç gün önce sıcak kucağından ayrıldığım gün bir daha olmayacağını düşünmüştüm. Bir daha göremeyeceğimi... Şimdi ise ne olduğumuz belli değildi. Biz ikimiz, bir vardık bir yoktuk.

Duvarda asılı olan sarı havluyla ellerimi, kollarımı ve yüzümü kuruladı. Nefesimi tutmuş, sürekli ve nazikçe hareket eden koluna bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Arada bir kendini sıktığını, kolunda beliren şişkin damarından anlıyordum. Göze sadece güzel ya da hoş değil; muhteşem gelen bir yanı vardı. Hatta daha çok büyüleyici... Efsunlu...

Yüzümden boynuma doğru yavaşça kayarak inen damlaları izledi. Gözleri onları takip ederken ben de onunkileri takip ediyordum. Arzu kendini saklamaktan vazgeçmiş, bir güzel vals tutuyordu. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştım. Dikkatimi yeniden toplamaya... Yüzümü kurulayan havlu, sıra boynuma geldiğinde kalakalmıştı. Aramızdaki cinsel tansiyon git gide artarken daha fazla seyirci kalmamayı seçtim. Elini sıkıca kavrayarak havluyu boynuma yanaştırdım. Hareketimle beraber sanki derin bir uykudan uyanmış gibi gözlerini kocaman açtı. Ben havluyu boynuma sürttükçe ve yer açmak için boynumu geriye doğru attıkça, kontrolü eline almaya başladı. Yine de elimi çekemedim. Biraz daha sıcağında kalmak istedim. Elimin altında fokurdayan gücü hissetmek istedim. Diğer eliyle saçlarımı boynumdan geriye ittirdi. Yemin ederim; parmakları boynuma sürttüğü an kendimi tutamayacak ve inleyeceğim sandım. Dokunduğu yerde küçük şimşekler çakmaya devam ediyordu.

Havluyu ait olduğu yere asarken rahatlama olduğunu düşündüğüm bir hisle nefes verdi.

"Teşekkür ederim, Timuçin," dedim. Adını tam olarak sık kullanmazdım kendi içimde bile. Ona Tim demeyi seviyordum diğer herkes gibi. O da onu duymayı seviyordu. Fakat aramızdaki gergin elektrik ve sabah yaşananlar, ne olursa olsun bir mesafeyi hak ediyormuşuz gibi hissettiriyordu.

Efsunlu Adamlar Kod Adı: Cambaz (Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin