Biraz durdu ve devam etti konuşmasına.

"Püf noktası ne bunun Pınar?"

Pınar sandalyede arkasına yaslandı ve havalı tavırlarla cevap verdi.

"Bir adet Simge, canım. Başına oturut. Dır dır dır konuşarak seni iki deli etsin. Sen makinedeki tostu unut ve bam! Nefis kararmışlıkta tostlar."

Simge gözlerini devirdi.

"Aman. Hem ne alakası var? Ben annemin hep başında dururdum yemek yaparken. Ama bir kere bile yaktığını görm- ay. Evet. Yaktı kız birkaç kere."

Pınar kahkaha atarak mutfaktan çıktı. Cenk'in bu kızla işi zordu.

***

Pınar kapı çaldığında ağır adımlarla kapıya ilerledi. Aslında Simge'ye açtıracaktı ama şimdi Simge'ye  seslenmek zor gelmişti.

"Konuşalım mı azcık?"

Pınar Kaan'a dik dik baktı.

"Ne hakkında?"

"Ne bileyim. Havadan, sudan, tripten, topraktan... gerekirse kolay affedilmenin beş yolu başlıklı maddelerden. Fark etmez yani. Ama konuşalım."

Pınar biraz bekleyip kafasını salladı.

"İyi. Geç."

Kaan içeriye geçip hemen koltuğa oturdu. Pınar da oturunca beklemeden konuştu.

"Şimdi hiç uzatmayacağım, Pınar. Çalışıp geldim. Bir aksaklık olur ise çaktırma, geç. Tamam?"

"Tamam tamam. Konuş hadi."

"Bak, Pınar. Ben öyle özür konuşmalarından falan anlamam. Ha, bu konuşmayı yapmak zorunda mıyım? Hayır. Ama yapacağım."

Kaan derin bir nefes aldı ve ardından konuşmaya devam etti.

"Seni ve diğer kızları, bir insan komşusunu ne kadar tanırsa o kadar tanıyorum. Evet Cenk ve Simge arasında bir ilişki var Emir ve İpek için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Onlar bu tanıma konusunda benden daha öndeler. Senin şaka sevmeyen bir insan olduğunu anlayabileceğim en etkili şekilde anladım, Pınar. Bu kadar uzayacağını, bu kadar takacağını bilemezdim. Ki o gün bende ruhsal açıdan pek iyi değildim. Bunun için senden tekrar ve tekrar özür diliyorum. Birkaç gündür ne desem de şu asık suratından kurtulsak diye düşünüyordum. En sonunda gidip Cenk'le konuştum."

Kaan kısa bir ara verdi ve onu dikkatlice dinleyen Pınar'a bir süre baktı.

"Ona kalsa çicekti, hediyeydi, süprizlerdi... Bunlar bana tabii ki de saçma gelen şeyler. Ama belki affedersin diye yapmayı da düşündüğüm şeyler. Sonra... biraz daha düşündüm. Evet seni yeterince tanımıyorum ama biliyorum ki bu tür saçma şeyler seni etkilemeyecekti. Bıraktım bende hediyeyi falan. Dedim çıkayım karşısına, adam gibi dileyeyim özrümü  bitsin... Beni affedecek misin,  Mavi?"

Pınar durdu. Kaan'ın gözlerine baktı ve söylediği her bir cümleyi tekrar tekrar geçirdi aklından.

"Amma düşünmüşsün ha. Yok oraya gittim düşüdüm, yok buraya oturdum düşündüm... helal be. Affettim Özür Prensi."

"Odun musun, kızım?"

"Var biraz."

"Özür Prensi dediğini duymayayım bir daha."

Kaan kalktı ve kapıya ilerledi biraz daha kalırsa ne olacağı belli olmazdı.

***

Arya son masadaki siparişi aldıktan sonra derin bir nefesi dışarıya salarak oturdu.

Komşum DengesizWhere stories live. Discover now