~1~

117 13 4
                                    

Hayat bir insana bahşedilmiş en değerli şeydir. Bir hayata son vermek ise kişiye verilmiş en büyük ceza. Kim böyle bir cezayı hakedebilir ki? Hakedecek ne yapmış olabilir? Arkasında her şeyini bırakacağını bile bile birini zalimce öldürmek...

Çocuklar büyüklerinden ne görürlerse onu yapar derler. İsteyerek mi yaparlar yoksa yapmaya mı zorlanırlar? Ben ikinci gruptayım sanırım. Ailem bütün günahlarını benim omuzlarıma yüklemek istiyorlar sanki. Bedellerini bana mı ödetmeye çalışıyorlar? Yoksa beni kendi bataklıklarına mı çekmeye uğraşıyorlar? Belki de ben o bataklıktaydım hep. Peki bu birazdan alacağım canın günahını hafifletir mi?

Parmaklarımın arasına sıkıştırdığım sigaradan usulca yükselen dumanda gezdirdim dalgın bakışlarımı.

Bundan sonra hep böyle mi olacaktı hayatım? İlk seferde elin titrer ama sonra alışırsın demişti. Beni de kendisi gibi ruhsuz bir katile dönüştürmeye çalışıyordu. Hangi insan öz kızının hayatını cehenneme çevirmek için canla başla çalışır?

Dudaklarımda soğuk, cılız bir gülümseme peyda oldu. Tabii ki benim babam. Bazen öyle anlar oluyordu ki öz kızı mıyım diye sorgularken buluyordum kendimi.

Kapının tıklatılmasıyla beynimin içinde bana işkence eden düşüncelerime kısa bir ara verdim. "Gel" sesimle birlikte kapı açıldı ve uzun boylu , yapılı bir adam girdi içeri. Küçük bir baş işaretimin hemen ardından konuşmaya başladı. Para insana neler yaptırıyordu böyle? Konuşmak için bile izin alıyordunuz.

"Efendim, çocuğu getirdik. Mahzende kilitli durumda şu anda." Ellerimin titremesini durdurmak adına yumruklarımı sıktım. Çoktan korku ve endişeyi esir almış bakışlarımın önüne her zamanki duvarımı örmüştüm. Demek o an gelmişti. Kendi cehennemimde ateşe ulaşan merdivenlerde bir basamak daha iniyordum. Sesimin titrememesi için önceden hazırlandığım şekilde konuştum " Tamam. Silahı getir."

Adamın çıkmasıyla birlikte gözümden süzülen bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Tepetaklak hayatım daha da çıkmaza sürükleniyordu ve benim elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Daha silahı sahiplenemezken nasıl birini öldürmemi bekliyordu bu adam benden. Beni istediği şekilde kuklaya dönüştürüyordu. Ama bu İzel Kantepe yapamaz ki bunu. Yepyeni bir İzel'e ihtiyacı var o adamın. Canımın yanmaması için can yakmam gerekiyorsa yapacaktım. Geri dönüş yoktu bu yolda. Ya katılaşmış bir kalp ya da ruhsuz bir beden.

Öncelikle yeni bir görünüme ihtiyacım vardı benim. Ara sıra ,kendimi iyi hissetmek için yaptığım makyaj yüzümde kalıcı hale gelecekti artık. Elime aldığım bordo rujla birlikte eski İzel geride kalacaktı.

Dikkkatlice dudaklarıma sürmeye başladım ruju.
Kıyafetlerime dokunmama gerek yoktu. Ruhsuz bir bedene üstümdekilerin zıttı olarak çiçekli, rengarenk görünüm yakışmaz sonuçta.

Zaman geçtikçe değişimim de tamamlanmıştı. O sırada çalınan kapıyla her an karşıma dikilebilecek vicdanımı sonsuza kadar susturdum. Benim için yeni bir hayat başlıyordu artık.

Boğazımı temizleyip seslendim."Gel."Az önceki adam elinde siyah deri bir çantayla içeri girdi.
Yanıma yaklaştı ve başımla onaylamam sonucu çantayı açtı.
Babamın adamlarında gördüğüm tabancalara benziyordu ama Allah bilir nasıl kullanılıyordu.
Adamın hala bana baktığını hissedince bakışlarımı silahtan çekip adama baktım. "Çıkabilirsin."

Ama hala karşımda durmaya devam ediyordu bu adam. Ne istiyorsun anlamında başımı salladığımda tekrar konuştu." İzel hanım babanızın emri var 2 saat içinde işi halletmeniz gerekiyor. "

Beni Aya FısıldaWhere stories live. Discover now