*Run Boy Run*

462 33 14
                                    

Öncelikle, burada seçtiğim bazı karakterler kesinlikle İngilizlerin "Adding more fuel to the fire*" (Türkçede zaten kötü olan bir durumu daha da kötüleştirmek diye açıklanabilir.) deyişine tam uyuyor. Hikaye şimdilik size izlemenizi önereceğim film ile neredeyse aynı gidiyor, her ne kadar orada yarışmanın sebebi falan farklı olsa da... Battle Royale'i izlemenizi mutlaka öneririm, sanırım Yeppudaa'da Türkçe altyazılı versiyonu var. 15 yaş ve altındakilere biraz vahşi gelebilir, o konuda baştan uyarayım. Bu ilk bölüm de bir nevi geçiş bölümü sayılır aslında. İyi okumalar! :D

                                                                           -Episode 1 : Run Boy Run-

Seul'de yaşayan çoğu kişi için normal bir sabahtı, öğrenciler suratlarında uykulu, bezgin ifadelerle okulun yolunu tutmuşlardı. Yetişkinler ise ya pazartesi trafiğinin korna sesleri ve küfürleri arasında ya da metroda sıkış tepiş bir pozisyonda işlerine gitmeye çalışıyordu. Fakat, bu insanların hiçbiri idol değildi. Hepsi normaldi. Herkes kendi dünyasında kendi derdindeydi. Bazıları için bugün farklı bir gündü, belki de bir daha asla yaşamak istemeyecekleri, silip atmaya çalışacakları bir gündü bu.

46 grubun maknaesi iki otobüste toplanmıştı, biri kızlar diğeri erkekler için olmak üzere. Genç idoller birbirleriyle şakalaşıyorlardı sanki günün sonunda bir daha gülemeyeceklerini biliyormuş gibi. Şirketler ve gruplarının diğer üyeleri neler olacağından haberdardı. Bazıları için maknaelerini böyle bir kadere terk etmek kolay olmamıştı, bazılarıysa sadece ufak bir vedalaşmayla uğurlamıştı. Her ne kadar maknaeler bir program çekimine gidiyoruz zannetseler de, programın aslında ne olduğunu bilmiyorlardı. Bu yüzden çoğu üyelerden bu kadar ilgi gördüğüne şaşırmıştı. BTS'in yurdunda, hyungları Jungkook'u mutlu etmek için favori yemeklerini yapmış,birlikte oturup yemek yemiş ve film izlemişlerdi. Daha sonrasında ise hep beraber yurdun salonundaki büyük kanepede uyuyakalmışlardı. SHINee yurdunda da benzer bir hava vardı. O gün Taemin'e prens gibi davranmışlardı, ardı ardına gelen yastık savaşları ve kovalamacalar sonunda yorgun maknae, Key'in yatağa saçılmış kıyafetlerini umursamayarak orada uyuyakalmış ve Kibum her ne kadar çığlık atıp kıymetlı, özel tasarım kıyafetlerini buruşmaktan kurtarmak istese de maknae'yi uyandırmak istememişti. Ufaklığı uyandırmayıp sessizliği yaşamasını istedi, ardından gelecek fırtınadan bihaber olarak. Bu yarışma sadece kötü olaylara değil iyi olaylara da yol açmıştı. DBSK üyeleri yeniden bir araya gelmişti, SM buna izin vermişti çünkü sonucunda iki üyeden ya ikisinin de ya da sadece birinin dönmeyeceğini biliyorlardı. O gece TVXQ'nun yurdunda uzun zamandır bir araya gelmeyen kardeşler son kez sarıldılar. Maalesef her yurt, bu kadar sıcak vedalaşmalara şahit olmamıştı. Birkaç gün önce dağılmış olan KARA'nın yurdunda eşyalarını toplayan Youngji, o geceyi tek başına geçirmişti. Miss A'nin yurdunda ise üyeler Suzy'e olacakları bildikleri halde tek kelime bile etmemiş, onsuz salonda sakince drama izlemişlerdi. Çoğu maknae yurtlarından sevgiyle uğurlanmıştı. Teker teker sırt çantaları,pahalı kıyafetleriyle birlikte onlar için gelen otobüse binerken, herkes mutluydu. Mnet tarafından yayınlanacak olan sadece maknaelere özel bir program çekeceklerdi ve sonrasında herkes yurtlarına dönecekti. Kulağa gayet masum geliyordu tüm söylenenler. Aslında korkulması gereken bir şey varsa, o da masumiyettir. Masumiyete güvenemezsiniz, masumiyet gizlenmiş mayını örten toprak gibidir çünkü. Sadece görüntüdür, gerçeklik değildir. Hayatın akıntısına kapılmış bu gençlerin, böyle kötü olasılıkları düşünme gibi bir lüksü yoktu. Hiçbir şeyden şüphelenmeyip, otobüslere bindiler ve yola koyuldular.

Şakalaşmalar devam ederken,kenarda bir kaçı uyumayı şeçmişti. BTOB'nin maknaesi Sungjae , kulaklarından yükselen Red Velvet şarkıları eşliğinde tatlı bir uykuya dalmıştı. Onun yanında oturan Yugyeom da aynı şekilde başını Sungjae'ye yaslamış ve uyuyakalmıştı. Yaşça diğerlerinden büyük olan Kyuhyun ve Changmin de aynı şekilde hareket etmişti. Junhoe ve Taehyun, son model Samsung tabletlerinden film izliyorlardı. Önlerinde oturan sunbaeleri Seungri sessizce müzik dinliyordu. Taemin ve Mir muhabbet etmekle meşguldü. Önlerinde oturan Sungjong ve Jungkook ise tek bir kelime etmiyor, dışarısını izliyorlardı. Sehun, en ön sırada programın MC'si olacak olan Jun Hyun Moo ile sohbet ediyordu. Kızlar otobüsünde ise ortama büyük ölçüde sessizlik hakimdi. Ara sıra duyulan fısıltılar Seohyun ve Hayoung'a aitti. Onun dışında kimse sesini çıkarmıyordu. Ablası gibi ilk bakışta soğuk bir görüntüsü olan Krystal arada sırada Seohyun'a dik bakışlar atsa da çoğunlukla dışarıyı izliyordu. Keşke ablam yanımda olabilseydi düşünürken derin derin içini çekiyor, yanında oturan Yeri'yi de karamsar bir moda sokuyordu. Öte yandan Suzy, hoobae'si Chaeyoung ile müzik dinliyordu, küçüğün müzik zevki hoşuna gitmişti. Fei'nin müzik zevkine çok benziyordu. Artık onunla yurtta zorunlu kalmadıkça göz göze bile gelmeyen Fei... Suzy uzun zamandır gruptan dışlanıyordu, bunun ne zaman başladığını tam olarak hatırlamıyordu ama dışlandığını Jia'nın doğum günü partisine davet edilmediğinde anlamıştı. Nedenini bilmiyordu, soramamıştı da. Dasom müzik dinlemekle meşguldü, zaten yanında oturan Youngji de pek konuşmaya niyetli değildi. Hyeri, elindeki kamerayı aegyo bombardımanına tutmakla meşguldü. Kıza bir süre sonra kızlar otobüsündeki son fısıldaşmalar da kesildi ve hepsi uyuyakaldı. Erkekler otobüsüne de sessizlik hakim oldu. Böylece gereken komutlar verildi, otobüsler Busan'dan bir gemiye bindirildiler. Uyutucu gazı solumamak için maske takmış olan elemanlar, uyanan biri olur diye sürekli koltukları kontrol ediyordu. Gecenin karanlığında, gençleri gözetleyen bu insanlar, o karanlığın içlerine yerleşmesine izin verdiler. Gemiden gelen motor sesleri ve birkaç idolün horlamaları eşliğinde Mara adasının yolunu tuttular.

Maknae All-StarOnde histórias criam vida. Descubra agora