1.Bölüm "Orses'in Prensesi"

46 7 1
                                    


1.Bölüm "Orses'in Prensesi"

             Bir yanlış anlaşılma ne kadar da çok şeyi değiştirmişti, ne kadarda çok hayatı etkilemişti. Bir prensesin kendisinden büyük bir sırrı saklamak zorunda olmasını, iki kız kardeşten birisinin kardeş acısı çekmesine diğerinin de sürgün edilmesine yol açmamış mıydı? Açmıştı. Ne kadar acı olsa da açmıştı. Yanlış anlaşılmalar yüzünden çok fazla şey yapıyorduk, Belki sonra pişman olsak da.

Fortuna hanedanının genç prensesi Celestia, artık büyümüştü. Neredeyse on sekizini tamamlamıştı. Bir prenses olmak o kadar kolay değildi. Hem de saklamanız gereken çok büyük sırlarınız varsa. Ne yazık ki sorumluluklarımız bizi, mecburiyetlerimizi umursamıyordu. Her sihir gücüne sahip prens ve prenseste olduğu gibi reşit olduktan sonra, asilzadelerin gittiği o meşhur okula gitmek zorundaydı. O okul sihir güçlerinde uzmanlaşmalarını sağlıyordu. Çok eskiden annesinin, teyzesinin, anneannesinin hatta beklide büyük büyük anneannesinin bile gittiği bu eski okula şimdi o da gidecekti. Saraydan neredeyse hiç çıkmamıştı ki. Bütün eğitimini şatoda özel öğretmenle görmüştü. Aslında bütün prens ve prenseslerde eğitimlerini kendi saraylarında görürlerdi ama onlar dışarıya çıkar kameralara pozlar verir, gezer, her yeri tanır arkadaşlıklar kurarlardı. Şimdi bu durumunu hem heyecan verici hem de korkutucu buluyordu. Nasıl heyecan verici olmasındı. O kadar yıl sonra ilk defe birilerinin arasına katılacak arkadaşlar edinecekti. Şu ana dek tek arkadaşı çiçekler ya da hayvanlar olmuştu. Kim olsa heyecanlanırdı ve elbette ki korkardı da. Bunlar çok normaldi. Asıl anormal olan bir prensesin sonsuz hayatında bu sırrı gizlemeye mahkûm olmasıydı. Celestia "Bir şey olmayacak. Kimse Camilla'nın geri dönüş yolunun ben olduğunu bilmeyecek. Sadece Elenor'un güçlerinin kanımdan dolayı bana geçtiğini sanacaklar. Sakin olmalıyım. Hiçbir şey olmayacak, her şey yolunda gidecek. Bende sıradan bir prenses olabilirim. Herkes gibi. Ne kadar zor olabilir ki." diye odasında tek başına kendi kendine konuşuyordu.

Elenor, Fortuna hanedanının çok eski bir kraliçesiydi. Bu kraliçede asıl önemli olan doğuştan element güçlerine sahip olmasıydı. Kılıcıda zaten bir şelalenin yanı başında yapanda yine bu kraliçeydi. Bütün sihir güçlerini kılıca aktarmıştı. Asıl tuhaf olan kılıcın yapımı bittikten birkaç gün sonra ortadan kaybolmasıydı. Bu dedikodu çok hızlı bir şekilde yayılmıştı. Bir süre sonra kraliçenin bulunma umudu da yok olmuştu zaten. Bazıları onun gizlendiğini, bazıları da öldüğünü söylüyordu. Ama bütün periler sonsuz bir yaşama sahipti. -öldürülmediği sürece- Element güçlerine sahip bir peri nasıl öldürülebilirdi ki. Bu yüzden gizlendiği ihtimali daha yüksekti. Belki de tahtından sıkılmıştı ve bırakmanın en uygun yolunu böyle bulmuştu. Çünkü kraliçe anca bir yaştan sonra, o da isterse tahtını devredebilirdi. Yoksa sonsuza kadar tahtta kalma hakkına sahipti. Elbette yeni kraliçe seçiminde prensesin düşüncesi de çok önemliydi. Eğer bir tek çocuğu olan kraliçe tahtı devretmek istiyor ama prenses kraliçe olmak istemiyorsa kraliçe tahtı devredemezdi. Kral da bir şey yapamıyordu bu durumda. Yapabilecek tek şey prensesi ikna etmek oluyordu. Bu gezegenin yasaları kadınları erkeklerden üstte tutuyordu kesinlikle.

Celestia arabanın camından geldiği yere baktı. Az ilerisinde duran büyük yapıt ne kadarda görkemliydi. Aslında Celestia'nın baktığı yerden tam görünmüyordu ama uzaktan bakınca bile göz kamaştırıyordu bu bina. Okula çok yaklaşmak istememişti. Çünkü kesinlikle paparazziler okulun girişinde prensesi bekliyorlardı. Celestia olabildiğince onlardan kaçmıştı ama bu sefer belki kaçamaya bilirdi. Paparazziler Orses'in prensesi hakkında sadece dillere destan güzelliğini, element güçlerine sahip olduğunu ve hiç çıkarmadığın bir tacı olduğunu biliyordu. Bunu da zaten çok zor öğrenmiştiler.

Kraliçe, okulun müdiresi Bayan Greyling ve birkaç hademe ile arka kapıda Celestia'yı bekliyordu. Okulun müdiresi de bir periydi. Neredeyse zaten okulda sihirli gücü olmayan biri bile yoktu ki. Celestia paparazzilere yakalanmamak için böyle bir plan yapmıştı. Hademeler Celestia'nın bavullarını odasına yerleştirmek için aldılar ve kapıdan içeriğe girdiler. Celestia' da annesiyle vedalaşmasından sonra içeriğe girdi. Bayan Greyling ile az önce konuşmuş ve biraz dinlenebileceğini öğrenmişti. Müdirenin tarif ettiği şekilde odasını aramaya koyuldu. Merdivenleri çıkarken hiç beklemediği bir şey oldu ve sert bir gövdeye çarptı. Hem çarpışmadan dolayı hem de topuklu ayakkabıların yarattığı etkiyle yere düşecekti ki beline dolanan eller bunu engelledi. Kafasını kaldırdığında kumral arkaya yatırılmış saçlar, bal rengi gözler ve keskin yüz hatlı birisi ile karşılaştı. Yakışıklı denilebilecek bir görünüme sahipti. Bir prense benziyordu ama kafasında taç yoktu. Prens değilse peki bu okulda ne işi vardı? Bir süre her ikisi de birbirini inceledikten sonra akıllarına bulundukları durum geldi ve bir anda birbirlerinden ayrıldılar. İlk söze giren Celestia olmuştu. "Gerçekten çok af edersiniz. Ben pek önüme bakmıyordum da. İyi misiniz?"

Herkesten SaklaWhere stories live. Discover now