VI | t a r u m a r

131K 8.1K 7.5K
                                    


 Empyrium - The Ensemble Of Silence

HÜKÜMRAN

6

"TARUMAR"

Yanlış duyduğuma inandığım kelimeler zihnimin içinde dans ediyor, kötü düşüncelerin doğurduğu ihtimaller, kaburgalarımın arasındaki huzursuzluğu yeşertiyordu. Bu oyuna dahil olduğum gün bir piyon olduğum gerçeği kazınmıştı hafızama, karşı çıkmak için tüm gücümü koymuştum ortaya... Lakin bir yararı yoktu. Haklıydı; ne kadar direnirsem direneyim buradan kaçıp kurtulmanın, ona istediklerini vermeden hayatından defolup gitmemin imkânı yoktu.

Kendimi kapattığım odada geçirdiğim dakikaları sayamamıştım. Timur'un gelir gelmez hayatımı mahveden Raşit'ten ve onu tanıyan bir adamın varlığından bahsetmesi, sonrasında Aybars'ın benim o adamı tanıyor olabileceğimi söylemesi boğazıma bir yumru oturmasına sebep olmuştu. Ben kimseyi tanımıyor ve tanımak istemiyordum. Bu evde olmak, Aybars'ın planlarına dahil olmakta istemiyordum. Onunla yürüyeceğim tüm yollar geçmişime çıkıyordu. Dört yıl öncesinde yaşadığım her şeyi, mahkûmiyetimle birlikte geride bırakmıştım.

Geçmiş, acı demekti. Onun derdi sadece geçmişti. Oysaki geçmiş, çoktan geçip gitmişti.

Şimdi ne Aybars'ın sesini duyuyordum ne de Timur'un. Bulunduğum odada, dizlerimi karnıma çekmiş bir vaziyette yatağın üstünde oturuyor ve kara kara neler olacağını düşünüyordum. Düşündükçe ise aklımı kaybedecekmiş gibi... Saat akşamın onunu gösteriyordu, Aybars bu gece bir yere gideceğimizi söylediğinden beri diken üzerindeydim.

Yatağımın içine giresim, yorganı kafama kadar çekesim ve öylece uyuyasım vardı. Kimse beni rahatsız etmesin istiyordum. Gözlerimi açtığımda sabah olduğunu görmeyi, onun hayatına hiç dahil olmadığımı, aslında her şeyin kötü bir kâbustan ibaret olduğunu bilmeyi istiyordum. Fakat bu mülteci isteğim hiçbir zaman gerçekleşmeyecekti.

Zira o beni kendi kafesine hapsetmişti.

Ve ben, artık onun benim için çizdiği sınırların içindeydim. Yaktığı ateşin tam ortasında, düşürmek istediği çukurun batağında...

Düşüncelerim ve korkularım tarafından alaşağı edildiğim dakikaların sonunda Aybars odama geldi. Kafam öne eğikti, yüzünü göremiyordum. Birazdan neler olacağını tahmin ediyormuş gibi gergin görünüyordu. Gitmemiz gerektiğini söyleyecekti, bense diretecektim ve sonunda kızılca kıyamet kopacaktı. Kimin kazanacağı ise belirsizdi... Hayır, bu defa bunların hiçbirisi olmayacaktı. İtiraz etmeden ona istediğini verecek ona onunla gitmemi istediği yere gidecektim. Oyunu bir an önce bitirmek istiyorsam, piyon olmayı kabul etmekten başka çarem yoktu.

Adımları yatağımın kenarında son bulduğunda dahi kafamı kaldırıp yüzüne bakmadım. Ne söyleyeceğini az çok tahmin edebiliyordum, sözlerinin sinirlerimi harap etmesine izin vermeden ansızın konuştum. "Seninle nereye gelmemi istiyorsan, oraya geleceğim."

Sustum, vereceği tepkiyi bekledim. Ukala ukala konuşmasından ziyade ne söyleyecekse söylesin ve gitsin istedim. "Akıllı kızmışsın," dedi Aybars, cebinden telefonunu çıkardığını görüyordum. "Direnerek kurtulamayacağını anlaman güzel."

Avazım çıktığı kadar haykırmak, ona ağzıma gelen her şeyi saydırmak istesem de sustum. Bazen savaşmaktan, karşı koymaktan ve güçlü olmaya çalışmaktan yoruluyordum. Yine o anlardan birindeydim ve istemediğim şeyleri yapmaya kendimi mecbur bırakıyordum. Kimsenin zoruyla değildi, bu sefer yenilgiyi ben kabulleniyordum.

HÜKÜMRAN Where stories live. Discover now