∞ 3 ∞

1.3K 171 37
                                    

Güneş ışıklarının benden uzakta olmalarına rağmen yüzüme vuran yoğun sıcaklığı hissetmiştim.İnsanların anlamsız bakışlarına karşılık olarak, yerde solmak üzere olan çiçek demetini elime alıp ölen kişinin yanına yaklaştım. Tabutunun üzerinde eski bir resmi duruyordu.Yüzüne dikkatli baktığımda sahip olduğu ışığının sonsuza dek söndüğünü gördüm, tıpkı gökyüzünde onu bekleyen yıldızının ki gibi. Gözlerimde oluşan küçük su tanelerini sildikten sonra, solmuş çiçekleri yanına bıraktım.

 Gözlerimde oluşan küçük su tanelerini sildikten sonra, solmuş çiçekleri yanına bıraktım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yaşlı adam tereddütlü bakışlarını üzerimden çekip,konuşmasına devam etti;

''Aranızda bir şeyler söylemek isteyen var mı?'' Aslında anlatmak istediğim o kadar çok şey vardı ki, ama anlatacaklarımın dünyanın sonunu getirmesinden korkuyordum.

''Peder, izin verirseniz ben konuşmak istiyorum." Bu ses!

''Elbette Evan, lütfen yanıma gel.'' Ayağa kalktığında öldüğünü sandığım kişi olduğunu gördüm. Tanrım kesinlikle benim hakkımda konuşacaktı bu sefer işim tamamen bitmişti!

''İlk olarak bütün bir günümü kilisede geçirmeme izin verdiği için pedere teşekkür etmek istiyorum.Muhtemelen şuan içinizden bu kaçık ta kim? Diyorsunuzdur. Haklısınız tam anlamıyla bir kaçığım.Öyle olmasaydım Tanrıya inanmadığım halde, her gün burada, tanımadığım insanların cenazelerinde ne işim olurdu öyle değil mi? Aslında neden bu konuşmayı yaptığımı bende bilmiyorum, tek bildiğim şey buradayken gerçekten yaşadığımı hissettiğim.''

Bir an duraksayıp, boğazını temizledi.

''Her neyse daha fazla konuşup sizi sıkmak istemiyorum. Ve son olarak sizin gibi mükemmel insanları, kendi cenaze törenimde'de görmek isterim!'' Konuşması bittikten sonra gülümseyerek yerine oturdu.

Dünya ne kadar tuhaf bir yerdi böyle? Kimisi ölenler için üzülüyorken, kimisi de buraya gelip ölmeyi diliyordu. Daha fazla dayanamayıp bende konuşmaya dahil oldum.

"Bayım, ölmeye neden bu kadar hevesli olduğunuzu anlayamadım. Öldüğümde sahip olduğum şeylere ne olacak diye düşünmüş müydünüz?" Şaşırmış bir tavırla tekrar ayağa kalktı.

"Sahip olduğum şeyler mi ? Onların ne olduğunu söyler misiniz yeni bayan."

"Yıldızlar, yıldızlar sahipleri öldüğünde karanlığa mahkum edilirler."

"Yıldızlar mı? Yıldızlara sahip olduğumu hiç sanmıyorum."
Yüzündeki alaycı ifadeyi umursamamıştım.

"Herkes yıldızlara sahiptir. Ama böyle davranmaya devam ederseniz, o da sizin gibi boşluğun içinde sonsuza dek kaybolacak."

Oturduğum sandalyeden hızla kalkıp Kilisenin bahçesine çıktım.Nereye gideceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Kendimi önümde duran sararmış yaprak yığınının üzerine bıraktım. Bu durumda March'ı aramalı mıydım? Hayır, bu iyi bir fikir sayılmazdı. Tanrım lütfen bana yardım et! Yağmur yeniden yağmaya başlamıştı, Etrafa düşen yüzlerce su tanelerinden anladığım kadarıyla, gökyüzü benim adıma epey üzülmüş olmalı.

Neden dünyaya gelmeden önce March'dan telefon yerine sihirli bir değnek istemedim ki?

''Mucizelerin gerçek olması için sihirli bir değnek gerekmiyor.''

''March! Bu sensin! Seni burada görebileceğimi hiç düşünmezdim.''

''Aslında bende kendimi burada göreceğimi düşünmezdim ama oldukça acemi çıktın çaylak.'' Üzgün surat ifademi takınarak devam ettim.

''Sanırım sen haklıydın, uygun yıldız ben değildim.'' March derin bir nefes alıp yanıma yaklaştı.

''Eleadora, öyle olsaydı seni buraya göndermezdim. Hem dünya senin en büyük hayalindi unuttun mu?''

''Bilmiyorum, sence ne yapmalıyım?'' Cevap vermek yerine, bakışlarını arkamızda duran kiliseye doğru çevirdi.

''Ne yani oraya geri dönmemi mi istiyorsun?'' Kafasını salladığına göre bu evet anlamına geliyordu.

''Peki o halde, gidiyorum.'' Ayağa kalkıp kilisenin kapısına doğru ilerledim, March'ın arkamdan seslendiğini duyabiliyordum.

''Ve şu korkunç surat ifadeni değiştir! Cadılar bayramında değiliz!''

Bu sefer yukarı ulaşmak için geniş merdivenleri kullandım ama daha yarısında bile değilken beyaz renkteki mermerlerine gölgenin yansıdığını fark ettim. Kafamı kaldırıp baktığımda, oldukça yaşlı peder olduğunu gördüm.

''Bayan, gittiğinizi sanıyordum.''

''Henüz dünyaya, ne diyorum ben! Yani New York'a yeni geldiğim için nerede kalacağıma karar veremedim. Ve burada vakit geçirebileceğimi düşünmüştüm.'' Pederi gördüğüme o kadar şaşırmıştım ki kelimelerimi bile doğru seçememiştim.

''Tabi ki, istediğiniz kadar durabilirsiniz.'' Kafasını merdiven boşluğundan yukarıya uzattı.

''Aynı zamanda, sizi biriyle tanıştırmak istiyorum.'' Peder iyi bir insana benziyordu, belkide böyle davranmaya mecburdu.

Karşılık olarak sadece gülümsedim.

''Hemen geliyorum.'' Diyerek merdivenlerden çıktı ama çok geçmeden geri dönmüştü.

Pederin yanında durup, bana doğru yaklaşan kızıl saçlı kızı gördüğüm andan itibaren, onu farklı kılan bir şeyin olduğunu anlamıştım. O kesinlikle özel biriydi.

Evan'ın Yıldızı (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now