bölüm 1

9K 252 10
                                    

"Anam sensiz bir yere gidemem bunu yapamam. Bırakma beni lütfen.. Vazgeçme benden. Bilmediğim, dilini anlamadığım ülkede ne yaparım nereye sığınırım?" Genç kız dizlerinin üzerine çökmüş yalvarıyordu. "Daha fazla burda kalamazsın. Artık burası güvenli değil senin için. Ölmene razı gelmeyeceğim Mihrimah. Seni bulurlarsa alırlar benden. Seni solduramam. Sen benim en kıymetlimsin." iki elini kızının yanağına koyup diz çöktü. "Babanı öldürdüler onun acısı tazeyken birde seni öldürürlerse buna katlanamam. Güneşimi kaybettim gündüzlerim karanlık ayımıda kaybedersem yolumu bulamam." genç kız annesinin ellerini tuttu ondan vazgeçemezdi öldürdü ama vazgeçmezdi o sahip olduğu en güzel bahçeydi nasıl olurdu da ondan ayrılırdı. Asıl ölüm buydu. Zaten yetim olmanın acısını tüm benliğiyle hissederken nasıl olurda annesinin yokluğuna alışırdı. "Anam ayrı koyma beni senden varsın öldürsünler beni senin yanında vereyim son nefesimi. Etme eyleme anam kurban olduğum vazgeçme benden." Başını annesinin dizine koydu. "Beni daha fazla üzme kara koyunum üzme beni kurbanın olduğum. Acına dayanamam kurtların önüne atamam seni kıymetlim." Genç kızın artık dermanı kalmamış ağlamaktan gözleri kıpkırmızı son kez annesine baktı. "Bırakma anam vazgeçme benden kurbanın olayım sensiz eyleme beni. Gidiceksek ikimiz gidelim kalıcaksak ikimiz kalalım eyleme anam dayanamam sensizliğe." "Ben seni Allah'a emanet ettim kuzum. O seni korur. Dayanamayacağını düşündüğünde ona sığın O sana yardımcı olacaktır. " genç kız annesinin ellerini uzun uzun öptü sonrada sımsıkı sarıldı. Kokusunu içine uzun uzun çekti. "oraya gideyim ama sende gel benle." " Sen git bakalım ben buradaki kurtları savdım mı gelirim Allah'ımın izniyle İnşallah." "gelirsin dimi anam?" "Gelirim tabi kuzum vazgeçermiyim senden." genç kız gözlerini kapattı sessizce gözyaşlarını akıtırken annesinin ellerini biran olsun bırakmadı. Annesi kızının saçlarını okşuyordu. Kuzusunun yokluğuna alışamayacaktı elbette nefes alması tek dayanağıydı. O sahip olduğu en kıymetli çiçekti solmasına izin vermezdi. Sahip olduğu tek varlıgını sahip olduğu tek Yaradan'a emanet etmekten başka elinden ne gelebilirdi ki.

"uyan hani kara kuzum. Erkenden yol almamız lazım". Mihrimah gözlerini ovalayarak doğruldu "anam sende gel benle" "gelcem kara kuzum ama ilk önce sen bi git ben burdaki kurtları savdığım gibi gelcem. Şimdi hemen çıkalım Mihrimah." Tedirgin ve hızlı adımlarla genç kız annesinin arkasından gidiyordu yüzleri siyah peçelerin arkasında gizlenmiş hava yeni yeni aydınlanırken ayazdan korunmak için üzerlerine siyah eski bir keçeden pelerin giymişlerdi. Genç kız annesinin kolunu bir an olsun bırakmıyordu onu titreten ne soğuk hava nede düşmanlarıydı annesini burda bırakıp gidecek olmasıydı.
Kıyıya geldiklerinde siyah büyük bir gemi çarptı yaşlı kadının gözüne. Geminin önünde iki erkek konuşuyordu. "Bak kızım ben bu adamları oyalarken sende bu gemiye bineceksin tamam mı kuzum. Bu bohçayı da al sana lazım olacak şeyler var. Yaradan'ım seni korusun güzel kızım." "Peki anam" Genç kız artık gözlerindeki yaşlara engel olamıyordu. "Ssendde eemaanet oll annam" Genç kız annesine son kez sarıldı ve annesinin gidişini izledi. Yaşlı kadın iki erkeğin yanına geldi. Elleri heycandan titriyordu. " Bbbeyimm.." Esmer uzun boylu iki adamda ona doğru döndü. Sağdaki kesin Türktü ama sol tarafında kalan ondan biraz daha uzun olan adam yabancıydı büyük olasılıkla. "Buyur kadın." "Şşeyy benimm beyimm geççen yıl böyle büyük gemiyyle çalışmak içinn gittiydi. Daha gelmedi merakk ettiyydimm beyimm.." "Bu gemi İngiltere'den geliyor kadın. yolcu değil yemeklik, kumaşlıklar taşıyor. " Yaşlı kadın havaya baktı sonrada bağırdı "Uç kara kuşum uçç Allah seni korusun." Genç kız annesinin sesini duyduktan sonra var gücüyle gemiye doğru koştu. Geminin mürettebatı yoğun bir şekilde çalışıyordu genç kız bunu fırsat bilerek etrafına bakınıp saklanabileceği bir yer aradı sonra bir adam onun olduğu tarafa döneceği sırada yakınında bulunan büyük küplerin arkasına saklandı.
İ

ki adamda kadına anlamayan gözlerle baktı. Yaşlı kadının gözleri dolu doluydu. "Deli misin bre kadın ne diye bağırırsın?" "Başka türlü Yaradan'a nasıl duyururum sesimi O korur ancak kuşumu. " Yaşlı kadın yabancı adama dönerek " kol kanat ger kuşuma " deyip koşar adımlarla ağlayarak gitti. İki adamda kadının peşinden baka kaldı. "Siz Türkleri ne zaman anlayacağım acaba." " Osmanlı'cayı öğrendin bayağı." "Ticaret yapıyoruz dimi." "Hadi Allah'a emanet ol Stefan." Stefan adam içten gülümsedi. "Tanrı senide korusun Ahmit." "Ahmet be adam. " diyip koluna hafifçe vurdu. Stefan başını eğip gemisine doğru ilerledi. Aklında yaşlı kadının dedikleri vardı. Mürettebatını başıyla selamladıktan sonra kaptana el hareketiyle hareket etmesini işaret etti.. Yola çıkalı saatler olmuştu genç kızın karnı acıkmıştı ama dışarı çıkamazdı sürekli koşturup duran adamlar bir an olsun bile dinlenmiyorlardı. Midesi artık açlıktan bulanıyordu.. Stefan yükledikleri elma selesinin kenarına oturup bir tane elma alıp Ahmet'in ona hediye ettiği çakıyla bir parça kesip ağzına attı. "Efendim. " "Söyle Edward." "Seleleri aşağı indirelim mi?" Genç adamın birden dikkatini bir hareketlilik çekti. Eliyle sus işareti yaptıktan sonra elindeki çakıyı fırlatmasıyla tiz bir çığlık duyuldu. Stefan sert adımlarla büyük küplerin oraya doğru yürüdü.
Hızla kızın kolundan tutup yukarı kaldırdı. "kimsin?" Genç kız can acısıyla inliyordu. Karşısındaki adam anlamadığı bir dilde birşeyler söylüyordu." konuşsana. ilk önce yanımıza geldin saçma sapan birşeyler konuştun sonra gidiyormuş gibi yapıp bir yolunu bulup gemime girdin hemen söyle kimsin." genç kızın gözlerinden akan yaşlar acıdan değildi çünkü karşısında ki adamın siyah gözlerindeki nefret karşısında ne yapacağını bilemez halde titriyordu. "Konuş gemime nasıl girdin. Sizinle sonra konuyacağım sözde en iyi adamlarımsınız nasıl böyle bir aptallık yaparsınız." "Konuş hemen" bu sefer Osmanlı'ca söylemişti. Genç kız adamın yüzünü şaşkınca izledikten sonra "Bben Mih rrima hhh" "Ne arıyorsun gemimde?" "Benn köttü birrii değiliimm" "O kadını tanıyorsun dimi kim O" "aannemm eeffendimm" "annen demek. Niye gemimdesin?" "Kaçııyordumm." "Kimden?"Genç kız sustu adam tekrar kolunu sıktı "Devam et kimden?" "Bbaabbmı öldürrrenlerrdenn." Genç adam ellerini gevşetti genç kızı kucağına alıp kamarasına doğru ilerledi. "Edward alkol ve temiz bez getir hemen." "Peki efendim" Adam ayağıyla kapıyı ittirip açtıktan sonra içerideki yatağa kızı yavaşça bıraktı. Edward elinde kumaş parçaları ve alkolle içeri geldi bir müddet sonra. "Buyrun efendim başka bir iskeğiniz var mı?" yok çık dışarı" "peki efendim" Adam dışarı çıkıp kapıyı kapattı. Stefan geç kızın bileğini kavrayıp yarasını görebileceği yere koydu. İçkiyi uzatıp " İç birkaç yudum dayanamazsın yaranı temizleyeceğim." "Yok beeyyim iççmemm haarrammdırr " "Haram?. İç.." "İçmem haramm Allah haram kılmış içmem." " Sen bilirsin." dedikten sonra kendisi büyük iki yudum içtikten sonra yarasına alkolü döktü. kız arapça birşeyler mırıldanıyordu. Adam bakışlarını kıza çevirdi canı yanıyordu bu belliydi kız iki elinide göğsüne koymuş arapça birşeyler mırıldanıyordu gözleri kapalı. kafasını tekrar kızın bileğine çevirdi. Çakıyı dikkatli bir şekilde çıkardı ve tekrar alkol döktü. Çakıyı alkolle temizleyip ateşte kızdordıktan sonra kızın yarasına tuttu ve temiz bezle sardı. 'Allah'ım sen bana dayanma gücü ver.' Genç kız yarı baygın gibiydi acıdan beyni bulanmıştı. " İyi misin?" Genç kız konuyamıyordu acıdan. Başını hafifçe salladı. "Karnın aç mı?" "Şükür beyim anam birşeyler verdiydi izniniz olursa bohçamı alabilirmiyim?" Genç adam güverteye çıkıp kızın saklandığı yerdeki bohçayı alıp kızın yanına gitti. "Al." "Sağol beyim." Genç kız bohçayı açtığında içinden yiyecek, annesinin şu zamana kadar biriktirdiği paralar vardı. Genç kız annesini hatırlayınca gözünden yaşlar düşmeye başladı. gitmek istemiyordu anasından ayrılmak istemiyordu ama annesini kurtarmasının tek yolu buydu eğer gittikleri yerde bir iş bulabilirse onuda aldırırdı. Genç adam saatlerce kızı izledi yemek yerken peçesini açmamıştı Osmanlı kadınlarının çoğu peçeliydi bunu hep merak etmişti. Çok az birşey yemiş sonrada paralara bakıp ağlamıştı. Bu kızdan değil casus, düşman bile olmazdı. Ama dayanıklıydı onun yerinde başka biri olsaydı yarasını temizlerken onun gibi dayanamazdı.

Ateş & BuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin