Bölüm 1

195 28 0
                                    

A week ago he said to me
Do you believe I'll never be too far
-----------------

Harry sıranın sonunda kendini ipek yastıkların arasında buldu. Yemek zamanı gelmişti. Harry sabah kahvaltısını bekliyordu. Ve ardından gümüş tabaklarda Cornish Böreği verildi.

Tabakların kenarındaki kabartmalı süsler çiçek şeklindeydi, çok güzellerdi. Gümüş olduğu için ölüler gibi solgun görünümlüydü ama yine de kabartmalar sayesinde dinç görünüyorlardı. Asker gibilerdi. Ölseler de bize güçlü görünüp direnç vereceklerdi.

Burada gördüğü her yeni şey Harry'nin daha bilinçli olmasını sağlıyordu.

Börek çok lezzetli görünüyor, altından kıymaları tek tük dışarı çıkıyordu. Kıyma ile pişmiş hamurun buharı mükemmel koku eşliğinde burunları dolduruyor ve de aç hissettiriyordu. Üstü ise nar kadar kızarıktı.

Harry çatalını sol eline alıp sağ eliyle ufak bir parça keserek onu zarifçe ince ama dolgun pembe dudaklarına götürdü. Üstü çıtır çıtır altı pamuk gibi eti ise haşlanmıştı ve bu da eti lokum kıvamına getiriyordu.

Harry açlıktan zarafeti unutmuş, hızlı hızlı yiyordu. Önünde gördüğü küçük ayaklar ile kafasını yukarı kaldırdı. İnce dudakları, kumral saçları, okyanus gözleri ve kahve kokusu onu fazla eşsiz bir hale büründürmüştü. Düzensiz, yeni çıkmış seyrek sakalı, ufak kulakları, inci dişleri, fındık burnu onu daha asil gösteriyordu. Ve sesi büyüleyiciydi.

Harry'nin gözleri o dudaklarda kalmış ve tadlarını beyninde hayal etmeye çalışıyordu. Şeftali ile damla sakızının harmanlanmış halini düşünüyor ve "hayır, daha lezziz olmalı..." diye geçiriyordu. Ve genç adamın sesi yeniden duyuldu.

"Efendim?" sorar bir eda ile söylemişti ve Harry bunu pek anlayamamıştı.

"Ha?" dedi Harry. Dedi ama ne dediğini biliyor muydu? Ne dediğinin farkına varamıyordu. Başı dönmüştü resmen.

"Yavaş ye! Boğulacaksın." dedi kumral genç göz kırparak. Ve de uzaklaştı.

Bu da neydi böyle? Ahh kesinlikle o harikaydı. Görkeminden kafası durmuştu Harry'nin...

**********

Harry sıranın sonunda yerine geçmişti. Kenarı köpük kartondan dolayı zede görmüş ve kıvrılmıştı. Yemek bir börekti. Hamuru pişmemişti ve peynirleri hala diriydi. Ama Harry ona özenle bakıyordu.

Harry böreğe bakıyordu açlıktan. Louis ise Harry'e...

Harry beyaz plastik çatalı ve bıçağı elinde titreterek tutunca Louis'in kalbi acıdı.

Harry'nin elleri çok güzeldi. Aslına bakarsanız Harry çok güzeldi. Bukle bukle omuzlarının bir kaç santimetre altındaki kahverengi saçları aradaki ufak pencereden süzülen güneş ışığı ile sarılaşmıştı. Yeşil gözleri ışık ile derinliğini kaybetmeyerek saydamlaşmış açık maviye yaklaşmıştı. Hele Louis o dolgun dudakları kafasından atamıyordu.

"Bay Tomlinson, bu da sizin." görevli kadın elindeki tabağı Louis' in eline tutuşturup aceleyle gitti.

İçinden Harry'e yardım etmek geçse de bu düşünceden hemen arınıp yerine oturdu.

Harry hızla yemeye başlayınca Louis cidden endişelenip onu kontrole gitti. O sırada ise Harry onu süzüp bir şeyler mırıldanmaktaydı. Louis anlamadığı için sordu.

"Efendim?" diyerek kahkahasına engel olamaya çalışıyordu. Harry'nin suratındaki ifade çok tatlı görünüyordu.

"Ha?" diye bir cevap işittiğinde gülümsedi ve Harry salakken bile çekici olabiliyordu.

"Yavaş ye! Boğulacaksın." diyerek göz kırptı. Bir dakika göz mü kırpmıştı? Mimiklerini inanamayan Louis kontrolsüz Tomlinson uzaklaştı. Tabii arkasında şaşkın bir Harry bırakarak...

^^^^^^^

Merhabaaaaa geri geldim 1 okuyucum var ve onu seviyorummmm ♡ umarım artarsınız teşekkürlerrr

Walking In The Wind l.sWhere stories live. Discover now