Dükkânın tek kanatlı dar kapısından geçen Neira hafif acımsı myr telvesinin kendine has kokusunu içine çekerken ahşap tezgâhın arkasında duran beyaz önlüklü orta yaşlı kadına gülümseyerek "İyi günler olsun," dedi ve ekledi. "Şekerli bir telveli içmeye gelmiştim."

"Size de iyi günler olsun küçük hanım," diyen dükkân sahibi başıyla yukarı uzanan merdivenlere işaret etti. "Gece henüz taze olduğu için yukarısı müsait. Buyrun, siz çıkın ben kahvenizi gönderirim."

"Teşekkür ederim," diyen genç kadın aceleden uzak adımlarla merdivene yöneldi. Küçük binanın düz terasına açılan kapı temiz havanın yanı sıra akşam pazarından yükselen sesleri de beraberinde taşıyordu. Neira etrafına attığı hızlı bir bakışla şimdiden tutulmuş iki masadan uzakta bir tanesine yöneldi. Fazla vakti olmayacağını tahmin ediyor olmasına rağmen acelesinin hareketlerine yansımasına izin vermeksizin sessizce oturduğu yuvarlak masada sabırla kahvesinin servis edilmesini bekledi. Mavi işlemeleri olan küçük bir fincanda üstünde dumanı tüterek gelen telveli ününün hakkını verecek kadar lezzetliydi. Kısa sürede tükettiği kahvenin boşalan fincanını küçük daireler çizecek şekilde kendisine doğru hafifçe döndürdükten sonra altlığını ağzına kapatarak ters çevirdi ve servisi yapan delikanlıyı beklemeye başladı.

"Fincanınızı almamı ister misiniz?"

Neira yavaşça başını salladı ve öne eğilerek sır verircesine fısıldadı. "Aslında arkadaşlarım bana burada telve okumayı bilen birisinin olduğundan bahsetmişlerdi. Eğer yakınlardaysa kendisini çağırabilir misiniz?"

Delikanlı, gözlerinden daha kızılımsı bir tona sahip kestane renkli, kısa kesimli saçlarını karıştırırken bir an kararsız göründü. Neira, çocuğun yanaklarına yayılan hafif pembelik ve yüzünde yuvarlak mücevherler gibi ışıldayan gözleriyle, bir oğlandan daha çok genç bir kıza benzediğini düşündü. Biraz dikkatli baktığında delikanlı sandığı çocuğun, kollarını kavuşturduğunda bol kesimli bluzunun altında beliren kabarıklıkların yeni biçimlenmeye başlayan vücudunun işaretlerini verdiğini fark etmekte zorlanmadı. Keşfinin yarattığı şaşkınlığı ustalıkla gizleyen Neira, aslında aradığının genç bir delikanlı değil aksine yeni yetme bir kız çocuğu olduğunu anladı.

Sonunda kararını veren kız utangaç bir tavırla "İsterseniz fincanınıza bakmayı bir deneyebilirim," dedi.

"Evet, elbette lütfen," diyen Neira fincanı karşısındaki boş sandalyeye yerleşen kıza doğru iterken gri mavi gözlerindeki bakış, yüzündeki havai gülümsemeye tezat, oldukça keskindi.

"Siz," dedi elindeki küçük fincanı evirip çeviren genç kız. "Kuzeyli olmanıza rağmen deniz kenarından geliyorsunuz."

Dışarıdan bakan herhangi birinin söyleyebileceği ufak tefek bilgileri sıralarken ürkek bakışları bir an için karşısındaki kadını bulduğunda hafifçe dudağını ısırarak tekrar fincana baktı ve cesaretini toplayarak mırıldandı. "Babanızı da orada kaybetmişsiniz."

Neira'nın güzel yüzünü aydınlatan gülümseme kaybolurken artık kızın, içsel gücü, cevheri, üzerindeki hafif dokunuşlarını hissedebiliyordu. Tahmin ettiği gibi kız bir sızdırıcıydı* ve görünüşe göre yeteneğiyle kişilerin cevherini kendisine aktarmanın yanı sıra anılarıyla ilgili bilgilere de ulaşabiliyordu. Nadide bir özellik olmasına rağmen sızdırıcılığın her türlüsü Andram'da kesin kurallarla yasaklanmıştı ve genç kız yaptığıyla kendisini çok büyük bir tehlikeye atıyordu. Neira, artık Talren ve arkadaşının akşam pazarında ne aradıklarını bildiğini düşünürken fazla zamanının kalmadığını tahmin edebiliyordu. Eski nişanlısının kendisini aramaktan vazgeçerek telveciye gelmesi an meselesiydi...

Genç kadının yüzündeki ifadeyi üzücü anılarının anımsatılmasına bağlayan sızdırıcı mırıldandı. "Sizi üzmek istemezdim."

Neira'nın ince ancak biçimli dudakları hafif bir tebessümle kıvrılırken genç kızın bileğini nazikçe tuttu. İnce uzun parmakları teninde serin, kavrayışı göründüğünden güçlüydü. Dokunuşuyla birlikte daha fazla bilginin sızdırıcının zihnine kayıp gitmesine izin verirken elindeki fincanı hafif bir tıkırtıyla altlığının üzerine düşüren genç kız kocaman olmuş gözlerle kadına baktı.

"Şimdi izin ver de ben sana ve geleceğine dair birkaç şey söyleyeyim," dedi Neira.

"Lütfen..." diyerek yalvaran kız çaresizce bileğini kurtarmaya çalışırken oturduğu yerde kıvrandı.

"Eğer dediklerimi yapmazsan az sonra şu kapıdan içeri girecek olan iki kişi seni alıp götürecek. En iyi ihtimalle yeteneğin mühürlenip Andram topraklarından sürgün edileceksin. En kötü ihtimalle de sana ne yapacaklarını ben bile tahmin edemiyorum."

"İki kişi," dedi sızdırıcı güçlükle soluyarak. "Arayıcılar*..."

Yavaşça başını sallayarak kızın sözlerini onaylayan Neira boştaki elinde tuttuğu bir kâğıt parçasını onun avucuna sıkıştırdı ve "Bu adrese git ve seni Neira Namu'nun yolladığını söyle," dedi. "Söz veriyorum ki güvende olacaksın."



*Cevher: Andramlıların sahip oldukları yeteneklere göre farklı şekillerde kullanabildikleri içsel güç.

*Sızdırıcı: Bir başkasının sahip olduğu cevheri çekip, yeteneğine göre kullanabilen kişiler.

*Arayıcı: Cevher kullanıcılarının sahip olduğuyeteneği belirleyebilen, tanımlayabilen kişiler.

Mühür Kıran (Gael Yazıtları I) / RaflardaWhere stories live. Discover now