7.Bölüm "Siyah Bere"

9.9K 1.3K 68
                                    

            Herşeyi tek tek süzüyordum. Etraftaki insanlar bakışlarımdan rahatsız olurcasına kıpırdandığında derin bir nefes alıp önüme döndüm. Farkında bile değildim, Patrick elimi tutup beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

- Madra beni korkutuyorsun.

         Kurumuş dudaklarımı ıslatıp:
- Hayır iyiyim. İşte sana bundan bahsediyorum. Benimle birileri oynuyor. Özellikle şüphelendiğim biri.

         Patrick'in aklı iyice karışmıştı. Ona daha açık anlatmam gerekiyordu.

- Bazen izlendiğimi sanıyorum. Bu durumu amirale anlatmaya çalıştığımda telefonuma "hayır!" diye mesaj geliyor.

            Onun da bu durumu sevmediği yüzünün şeklinin değişmesinden belli oluyordu.

- Sonra bir rüya gördüm ama rüyanın başı ne zaman başladı bilmiyorum. Ormandaydım beni iri bir kurt peşledi. O kadar hızlı koştum  başımdaki bere bile yere düştü. Sonra boş arazide tanıdığım birisiyle karşılaştım. Oda bana "kurta yakalanmadığın için pişman olacaksın" deyince yere çakıldım. Sonra bayılmamın ardından uyandığımda odamdaydım.

         Herşeyi tek nefeste anlatmıştım. Patrick'in yüzü iyice değişmişti. Ağzı aralanmış ve kaşları çatıktı. Gözleri ise bana kaygıyı anlatıyordu. İçinde bulunduğum çıkmazı bana korkuyla yansıtıyordu. İki elimi ellerinin arasına alıp:

- Madra kurt ulumalarından çok etkilenmiş olmalısın. Bak ne diyeceğim rüyanda gördüğün kötü insanla bir daha görüşme ve seni tanıdığım bir psikoloğa götürebilirim.

          Benim psikolojim bozuk değildi. Ama korkumun geçmesi için bu yardımı alabilirdim. Cevap vermeden başımı öne eğmiştim. O sırada kahvaltımız gelince Patrick ellerini benden çekmişti. Genelde sevdiğim bitki çaylarıydı ama rahatlayıp kendime gelmem için kahve almıştım. İçimdeki boşluğu dolduramasada kendime gelmem gerekiyordu. Şüpheler sırlar etrafımda kol gezerken ben birşey yapamadan bekliyordum, sonunun kötü olduğunu bile bile bekliyordum. Artık aklımdan geri dönmek bile geçiyordu. Ve kesinlikle amirale oğlunu gördüğümü söyleyecektim. Korku sarmaşık gibi etrafımı sarmış, gün geçtikçe büyüyordu ve beni içine hapsediyordu. Bu olay çıkılmaz hal almadan birşeyler yapmalıydım.

Uzun süre kahvaltının ardından ağzımdaki ekmeği kahvemden aldığım son yudumla ıslatırken;

- Daha saatimiz var. Yürüyüş yapalım mı?

Ağzım dolu olduğu için başımı sallamıştım. Dudaklarımı  peçeteyle silerek ayaklanmaya başladım. Kasaya vardığımızda cüzdanımı çıkarsamda Patrick buna izin vermemişti. Dışarıya çıkarken soğuk aniden yüzüme işlemişti. Paltomun yakalarını kaldırarak bir miktar önleyebilmiştim. Adımlarımız temiz havanın bulunduğu ormana doğruydu. Dallarında tek bir yaprak bulundurmayan ağaçlar karın habercisiydiler. Ormana girdikten sonra yerdeki sararmış yaprakların toprağı örtmesi çok hoş gözüküyordu. Yere eğilerek aralarından birtanesini iki parmağımın arasına almıştım. Parmaklarımı zıt şekilde ileri geri yaparak yaprağın karşılıklı kenarları zıt şekilde aşağı yukarı hareket etmişti. Patrick'in bana gülümseyerek baktığını gördüğüm an yaprağı bırakmıştım. Salınarak yere düşen yaprak sanki benide yere çekiyormuş gibiydi. Çünkü utanmıştım. Gülümseyerek başımı eğdiğimde;

- Temiz havanın iyi geleceğini biliyordum, dedi.

Başımı sallayarak ilerlemeye devam ettim. Ayaklarımın arasında çıtırdayan yapraklar kulağa oldukça güzel geliyordu.

- Annenle babanı ne zaman görmeye gideceksin.

İçimden "böyle giderse pek yakında" geçsede;

KURT ÇETESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin