6.Annem !!!

69.5K 3.4K 109
                                    







Herkese mutlu geceler. Çok fazla not yazarak burayı kirletmek istemiyorum. Düzenlemeleri elimden geldiği kadar hızlı yapmaya çalışıyorum ama anca haftada iki bölüm gelebiliyor. O bile benim için açıkçası çok iyi. Haftada bir bölüm demiştim ama hızlı olmak için çabalıyorum. Yine uzatmayım ve keyifli okumalar diyeyim.

6. Annem!

Eylül'den...

Alttan alttan duyduğum ses! Benim güzelim uykumu bölmek için durmaksızın kulağımı talan eden ses! Yeter demek istememe rağmen hâlâ beni uyandırmak için çırpınan lanet ses!

Ah, bu beni çileden çıkaran  ama yine de gözlerimi Japon yapıştırıcısıyla yapıştırmışçasına açamadığım bu tanıdık gürültüyle uyumak istiyordum. En sonunda kesilmeyen ses derinlikten uzaklaştırarak daha yakınıma sokulmaya başladı. Ama ben böyle rahattım ki, uyanmak istemiyordum.

Gözlerimi sonunda açtığımda, kırpıştırıp beynimin yerine gelmesini bekledim. Duyduğum o ilahi sesin kapı zilim olduğunu anladığımda yataktan fırlayarak, zilimi katleden kişinin karşısına çıkma çalıştım. Yalnız sadece ve sadece çalıştım... Kardeşimin terliğine takılan ayağımla yeri boylamadan hemen önce... "Bu terliği buraya koyan geri zekâlı!" Gerisi yaş sınırına girdiği için ve evde daha reşit olmayan kardeşim olduğu için yoktu. Harbi o nerede ya?

Ayağa kalkıp susmayan kapıma gittim. Kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle önce bir şaşkınlık yaşadım. Sonra da karşımda annemi görmemin verdiği mutlulukla çığlığı bastım. Onu çok özlemiştim.  "Anne!" dediğimde uykum aniden açılmıştı. Hatunumu gerçekten özlemiştim.

Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Annemle öyle iyi anlaşan kızlardan değildim aslında ama o annemdi. Onun bir sarılışıyla kendimi daha iyi hissettiğim gerçeği vardı. Araya mesafe girince ve özlem de üzerine eklenince, bir saatlik de olsa normal anne-kız olabiliyorduk."Deli kız boğacaksın beni," dedi şaka olduğunu düşünmek istediğim bir halde. Tamam, kabul bir saate bile bazen kalmıyordu. Bizim yarım dakikalık özlemimiz vardı.

Annemden ayrıldığımda elinden tutup onu içeri soktum. Elindeki valizi kenara atıp montunu çıkarmasını bekledim ve portmantoya astım. Şimdi hürmet etmezsem eve gittiğinde babamın başının etini yerdi.  "Şimdi gel sarılayım," dedi kollarını sonuna kadar açarak. Gözlerinde de gizleyemediği özlem vardı. Beklemedim ve açtığı kollara kendimi attım.

Ondan yarım adım uzaklaştığımda, "Anne neden haber vermedin geleceğini?" diye sordum, aklıma onun kendi geldiğini düşüncesi gelirken. "Ben almaya gelirdim seni." Hayırlı evlat olmanın ilk kuralları: anneye ve babaya ama özellikle anneye düşünceli davranmak ve onu düşündüğünü ona fazlasıyla hissettirmek olmalıydı.

"Sürpriz yapmak istedim. Ayrıca yorgun oluyorsunuz diye kendim geldim. Gerçi iki saat kapıda bekleyeceğimi bilsem haber verirdim de," dedi beni süzerken. Gözlerimi bana çarptığı lafla devirdim. Hafta sonu da mı uyumak yasaktı?

"Geç içeri hadi ayakta kaldın," dedim onu daha fazla ayakta bekletmemek için. Ha birde lafı uzatıp, birbirimize girmek istemiyordum. En iyisi misafir perver evlat modeline bürünüp annişkomun sinirlerini zıplatmamaktı.

"Hmm..." dedi bir anda. Ona baktığımda gözleri evimi didikler bir halde, eşyalarımın üzerinde geziniyordu.

"N'oldu anne?" diye sordum. Sonuçta kesin bir şey görmüştü. Boşuna o korkutucu sesi çıkarmış olamazdı.

"Evin düzenli ve temiz..." dediğinde nefesim rahatlatmak için ciğerlerimde dansa başladı. Ah anne ahh! Sırf bu yüzden bana haber vermeden gelmişti. Kadın milletini değil miydi!

Morlar Kraliçesi Where stories live. Discover now