Yalandan gülümseyerek, "Annecim ben ne zaman düzensiz ve pasaklı oldum?" diye gözlerimi kırpıştırıp sordum. "Ayrıca evimde sınava girecek bir insancık var. Kendimi düşünmüyorsam bile onu düşünmek zorundayım." Annemin hoşuna gitmesini istediğim için değildi bu söylediklerim, gerçekten böyle olması gerekiyordu. Düzen ve temizlik bana göre insanın psikolojisi için en önemli etkendi. En azından benim kendimce fikrim bunu doğruluyordu. Çok olmasa da düzenli, tertipli ve en önemlisi temiz bir insandım.

"Tamam, şaka yaptım," dedi sonunda salona tam anlamıyla girdiğinde. "Egemen dershane de mi?" Güzel soruydu. Egemen neredeydi? Bu gerçeği tam olarak idrak ettiğimde saate bakma ihtiyacı hissettim; on bire geliyordu. Egemen'in dershanesi dokuzda başladığına göre evde yoktu.

"Evet, anne dershanede. Sen otur da ben çay koyup geliyorum," dediğimde sözlerimi doğrulamak için mutfağa girdim. Annemin tansiyonu vardı, şimdi aç kalırsa ayılır bayılırdı. Bu başımıza gelmemesin diye de annem için hemen kahvaltı hazırlamaya başladım. İlk gündü ve bugün misafir sayılırdı. Sonraki günler zaten ben istemesem de kendi yapacaktı.

****

Annemle kahvaltımızı güzelce yaptıktan sonra salona geçerek yayıldık. Televizyondaki magazin haberlerini bakarken, annemin konuşmasıyla ona baktım. "Aslında buraya gelme amacım Emel Teyzenin kızının nişanı."

İşte bu tehlikeydi. İşte bu bir baş ağrısı nedeniydi. İşte bu... İşte bu annemin yeni versiyonlu bir evlilik baskının özellikli konusuydu. Hayır, yine başlayacaktı. Başkalarının nişanı, düğünü olunca ayrı bir boyuta geçiyordu ve beni o boyutta öldürmek istiyor sanıyordum. Bana ne insanların evlenmesinden!

"Hımmmm," dedim söylediklerine tepki olarak. Bu konulardan nefret ediyordum. Açık ve net! Bende mahalle baskısından çok anne baskısı vardı. Kadın okulu bitirir bitirmez bu konudaki baskısına başladı. Evet, hâlâ da bu baskıyı sürdürmeye devam ediyordu.

"Hımlama artık. Yaşın geçiyor kızım." Daha kaç yaşındayım ki! Yirmi beş yaş gayet küçüktü. En azından benim için.

"Anne lütfen başlama. Benim önceliklerim var." Külliyen yalandı! Sadece hayatımın aşkını arayan kızlar kategorisine özeniyor olabilirdim. Ee birde korkularımda vardı.

"Kızım daha ne önceliği? Okudun, işini de eline aldın. Artık yuva kurma zamanın." Gözlerimi devirmeden edemedim. Bu kadın beni güldürmekten öldürecekti. Ben ve yuva kavramını nasıl bir araya getirebiliyordu hâlâ anlayamıyordum. Beni alacak kocayı buldum da yuva kurmam kaldı. Bir de bu gerçek vardı. Beni alacak koca!

"Anne bu dediğine kendinde inanıyor musun?" diye sordum gerçekleri idrak etmesini umarak.

Bana inanmıyorum bakışı atsa da kendini toparlaması kısa sürdü."Neden inanmayayım? Seni ben yetiştirdim." Kadın bana değil de kendine güveniyordu. Ah anne Ah!

Annemle daha fazla bu evlilik zımbırtısını konuşmamak için işimin olduğunu söyleyip odama kaçtım. Zaten yol yorgunu olduğu için Egemen'in odasında dinleneceğini söyledi. Kendime, aklımdaki düşüncelerin misafirliğinde hafta sonu bakımı geçtim. Boş zamanlarımda kendimle uğraşmayı seviyordum. Bana göre çirkin kadın yoktu bakımsız kadın vardı. Ve biz kadınlar maalesef ki tembelliğimiz yüzünden kendimize bakmıyorduk.

Kapının çaldığını duyduğumda sabahkinin aksine daha dikkatle kapıya koştum. Egemen yorgun ve bitik bir sınava hazırlanan öğrenci misali karşımda dikiliyordu. Annemin geldiğinden haberi yoktu Şok yaşasın da canlansın biraz diye ona hemen söylemedim."Hoş geldin balböceğim." Ah, nasılda canlı, düşünceli bir ablaydım!

Morlar Kraliçesi Where stories live. Discover now