BENLİK MECLİSİ

385 18 11
                                    


Üşümem gerekti ama üşümüyordum .. Belki de gecenin örtüsüydü ıslık çalan rüzgarın serinliğinden beni koruyan .. Ya yolumu kaybetmiştim, ya da aklımı .. Belki de ikisi birden ..

Hiç bilmediğim bir ormanda, ürkek adımlar atıyordum, hem de kendimi bilmeden .. Buraya nasıl geldiğimi hatırlayamadan .. Hah ! Şimdi üşümeye başladım işte .. Ne zaman söz konusu bilinmezlikler olsa muhakkak ürperirim .. Şu anda olduğu gibi .. Defalarca kez tekrarladığım soruları bir kez daha hatırlattım kendime .. Neredeyim ? Ve buraya nasıl geldim ? Hani cevap ? Yok ... Bari bir ipucu .. I ıhh o da yok .. Yürüyorum ama nereye ? Üstelik ne garip bir orman burası ..! Gecenin bu vakti hiç mi ses çıkmaz ? Dallar çatırdamaz mı ? Uzaklardan ulumalar gelmez mi ? Yahut gece kuşları konuşmazlar mı aralarında ? Ama yok .. Tek bir çıt sesi bile yok .. Hatta attığım adımlar bile dilsiz, ses çıkarmaz olmuşlar .. Ne kuru dallar, ne yapraklar, ne de orman sakinleri .. Hiç kimseden ses yok ..

Bir tek ıslık çalan rüzgar var .. O da çok hafif bir tonla eşlik etmekte bana .. Belli belirsiz bulutlar ardında ayı görebiliyorum .. Sanki arkamdan dürtüyor ve güven telkin ediyor bana .. ' Yürü be oğlum, bir şey olmayacak ' der gibi .. Yürüyorum zaten .. Nereye gittiğimi bilmeden, gidiyorum sahiden ..

Şimdi duyduğumu sandığım su şırıltısı değil miydi ? Muhakkak yakınlarda bir tür akarsu olmalı .. Duyduğum bu su sesi, ormanın nihayet konuşmaya başlamasından keyif aldığım ilk cümlesi oluvermişti .. Sese doğru yürüdüm .. Az sonra dereyi görebilmiştim .. ' Paçaları da sıvayayım bari ' dedim kendi kendime .. Böylesi bir durumdayken bile espri yapabilme güdüme de ayrıca şaştım .. Dere boyunca yoluma devam ettim .. Her an karşıma bir canlının çıkabileceği beklentisi de ayrıca geriyordu beni .. Tabiat yaşamından pek anlamazdım ama, geceleri orman hayvanlarının su içmek için nehir kenarlarına indiklerinden de haberim vardı ..

Nihayet biraz uzakta, hayvan değil de sanki bir ışık gördüğümü sandım .. Yaklaştım .. Yaklaştıkça ışık sandığım şeyin yanmakta olan küçük bir ateş olduğunu fark ettim .. Başka şeyler de fark etmeye başlamıştım .. Önce kulaklarım, iki ayrı ses tonunun varlığına şahitlik ettiler daha sonra gözlerim de bu şahitliği desteklediler .. Az ötede, hemen ateş başında oturmuş iki insana bakmaktaydım .. Eğer yanılmıyorsam tartışıyorlardı .. Ve yine eğer yanılmıyorsam biri daha çocuktu .. Onlara doğru yaklaştıkça, onlar da konuşmayı bıraktılar ve bana doğru bakmaya başladılar .. Sonunda yanlarına vardığımda, ilk konuşan yaşlı adam oldu.

' Ayakta durma da otur haydi .. ' Sanki bir emir eri itaatiyle oturdum bende ateş başına .. Çocuğu görür görmez tanımıştım .. Bir insanın kendi çocukluğunu tanımaması düşünülemez zaten .. Karşımda duran on, on iki yaşlarında ki ben olmalıydım .. Ömrümün sonuna dek sağ yanağım üzerinde taşıyacağım yara izlerini, ay ışığı altında dahi açıkça fark edebiliyordum .. Doğrusu çocukluğumu ne denli özlediğimi hatırladım bir anda .. Öyle güzel, öyle saf bakışları vardı ki, kalkıp sarılasım geldi o anda ama yapamadım .. İhtiyarın sesiyle irkildim ..

' Belli ki onu tanıdın. Ya beni ? '

Bir müddet hiçbir şey anlamadım .. Baktığım halde görememiş, gördüğüm halde fark edememiştim .. Saçları kısacık kesilmiş ve bembeyazdı .. Alnında ki çizgilerin derinliğine şaşırmamak elde değildi .. Sanki bıçakla derince açılan kesikler gibiydiler .. Tahminimce yetmiş yaşlarında olduğunu düşündüğüm bu ihtiyarın yüzünde de, aynı yara izleri, sağ yanağı üzerinde kimlik numarası gibi durmaktaydı .. Ancak onu asıl tanımama sebep olan şey bakışlarıydı .. Bu bakışlar bana aitti .. ' Sen ..!! Ben misin ? Bu ..! Bu olabilir mi ?!! ' Şaşkınlığım dile gelmişti sonunda .. İhtiyar hemen cevapladı .. ' Zamanın olmadığı bir mekanda olabilir delikanlı .. Ben, senim .. Sende ben .. Ve o da biz .. ' Bunu söylerken parmağıyla, çocukluğumu işaret etmişti .. Bir kez daha sordum .. ' Sen ihtiyarlığım, o da çocukluğum öyle mi ? '

BENLİK MECLİSİ ( TAMAMLANDI )Where stories live. Discover now