5. Bölüm

13.4K 1.6K 123
                                    

Sonunda tuvalete gidecek cesareti bulmuştum. Uzun süredir ellerimi yıkamaktan beyazlaşmıştı. Stres kalbime giden damarların ısı derecesini yükseltiyordu. Tuvalet camından dışarıya baktığımda ay kendini tamamlamaya çalışır gibi belirmeye başlamıştı. Zamanın durağanlığı parmaklarımın bir kaçını kıtlatmama sebepti. Köpek uğulumaları kulağıma dolduğunda içimdeki korku bir nebze daha artmıştı. Seri ve acemi hareketlerle tuvalet camına uzanarak kapattım. Geçmeyen zaman benim sabrımı yendiği an tuvaletin kapısını yavaşça açtım. Kapıyı yaklaşık bir karış aralıkla açtığımda gözlerim gözlerine kenetlenmişti. Yüzünün yarısının görünmesine rağmen sert duruşunu koruyordu. Bakışlarının hainliği ona bakan gözlerimin pınarını donduracak kadar soğuktu. Bakışlarımı acemice kaçırarak birşey olmamış gibi dışarıya çıktım. Salona yönelecekken kalın kadife sesi durmama neden olmuştu.

- Geleceği merak ediyor musun?

Cümlesinin altında ne barındırdığını merak edercesine ona döndüm. Derin bir nefes alıp hafifçe oturduğu konsoldan kalktı ve karşıma, başını dikleştirerek geçti. Karşıma geçmeden önce sinir soluyan gözlerim o karşıma geçtikten sonra çaresizce kaçmaya başlamıştı. Üniformasının çeketini alttan çekerek dahada düzleştirdi. Koyu yeşilin onda durduğu asaleti başka kimsede görmemiştim. İç çekerek cümlelerini bana çarptırmaya başlamıştı. Derinden gelen sesi sanki ölümü fısıldıyordu.

- Bu kaçmaların daha da ilerleyecek.

        Kaşlarımı çatıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Derince yutkunarak kurumuş olan dudaklarımı ıslattım. Biraz duraksadı ve dudağının kenarı alaycı ifadeyle yukarıya kıvrıldı.

- Her geçen gün biraz daha tedirginlik içini çürütecek. Aynı bir hastalık gibi tüm vücuduna yavaşça yayılacak.

Duygularım, soğuk demirin vücudumda gezdirilmesi gibi his bırakıyordu. Ne demek istediğini zerre anlamamıştım ama buna rağmen dedikleri ile beni çoktan ele geçirmişti. Nefesim ağzımdan ateş gibi çıkarken gözlerimi hızla kırpıştırdım ve beceriksizce gülümsedim.

- Komutan! Hayal gücünüz fazla gelişmiş sanırım.

Dediğime aldırış etmeden ciddi şekilde yüzüme bakıyordum. Gözlerini devirerek yanımdan geçip salona yöneldi. Dış kapıya vardığında kalın siyah paltosunu üzerine asilce geçirdi. Paltosunun yakalarını ensesini kapatacak şekilde yukarıya kaldırdı. Kapı kolunu tuttuğunda ise;

- Gecenin zifirisi birazdan bastıracak. Korkma , yarım saate Jhon burada olur.

Yüzüme bakmadan konuşup kapıyı sertçe çekmişti. Amiralle konuşmuştu sanırım. O dediklerine rağmen haksızlık yaptığımı düşünüyordum. Jhon ve Angel bana emanet etmişti evi ;  ve misafirlerine pek sevimli davranamamıştım. Giderken ise bana bolca düşüneceğim kelimeler bırakmıştı. Derin kuyuda yankılanan ses gibi kelimeler beynimde yankılanıyordu. Kurt sesleri yükseldikçe tüylerim diken diken oluyordu. Kapıyı sıkıca kilitleyip salona geçtim. Boydan boya cam olan pencerenin gri perdelerinin bir kısmını çekip televizyon başına geçtim. Dikkatimi çeken şey ise komutanın unutmuş olduğu kitabıydı. Siyah kap ile çevrili kitapta kaldığı yeri açtım ve kitabın cümleleri dudaklarımdan dökülmeye başladı.

Sadece zevk uğruna açılırdı bu kapılar. Sadece çığlıklar duvarları tırmalardı ve sadece göz yaşı bulurdu sert zemini...
       Gözleri çağrılar savururdu. O çağrılar yüzüme her vuruşunda aklımda kıpırdamalar olurdu. Sadece tek bir bakış bütün hayatını çalardı elinden. O bakışın cilvesiyle bulurdu belasını. Peki ya cehennem? Cehennemin cilvesi olmasaydı herkes cennete gitmez miydi? ...
Tam cennete kavuşacakları an kulaklarına fısıldardım;
- "KAÇIŞ YOK" diye...

KURT ÇETESİWhere stories live. Discover now