-Tamam! Orda olacağım.Yeter ki abime bir şey yapmayın.

-Tamam güzelim,patron sensin."

Dedi ve telefonu kapattı.Şimdi ne yapacağım ben?

•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°

"Eylül oraya tek başına gidemezsin."

Diye atladı Can.Telaşlı bir şekilde bir oraya bir buraya gidip geliyordu.

"Can,söz konusu abim."

Deyince hızla yanıma geldi ve kolumu tutup

"Eylül! Oraya tek başına gitmeyeceksin! Duydun mu beni? Oraya.tek.başına.git-me-ye-cek-sin.Sana zarar vermelerine izin vermeyeceğim.Hiç kimsenin!"

Kolumu elinden kurtardım ve sert bir ifadeyle yüzüne bakarak konuştum

"Bana şuan en çok sen zarar veriyorsun Can! Benden uzak dur!"

Diyerek montumu aldım ve dışarı çıktım.Koşarak parka ilerlerken yanımda bir arabanın durduğunu fark etmem uzun sürmedi.Arabanın sürücü koltuğunun camı açıldı ve bir adam başını uzatarak

"Eylül sen misin?"

Başımla onayladım ve arabaya binmek için hareketlendim.Ama o sırada birinin kolumdan tutmasıyla sarsıldım.

"Gözlerini bağlamadan olmaz küçük hanım."

Adamlardan diğeri siyah,uzun bir bezle gözlerimi,kalın,beyaz bir iplede ellerimi bağladı.Şuan tam anlamıyla çaresizdim.Yaklaşık yarım saat-bana 2 saat gibi gelen-yolculuktan sonra araba durdu.Oturduğum koltuğun kapısı açıldı ve biri kolumdan tutarak beni arabadan çıkardı.Gözlerimdeki bez bir anda yanımdaki adamın eline düşerken arkamda bir adam olduğunu ve bezin düğümünü çözdüğünü gördüm.

Gözlerim uzun süre ardından güneşle buluşunca,görmem netleşene kadar gözlerimi kırpmaya başladım.Nihayet net bir şekilde görmeye başladığımda şuan arabanın yanında değil de bir deponun içinde olduğumuzu gördüm.

Bir sandalye,tanımadığım 40'lı yaşlarda bir adam ve abim.Abimi görür görmez yanına koştum.Fakat adamlardan biri önüme geçip beni durdurdu.

"Bırakın beni!Abi iyi misin?"

Abim yarı baygın olduğu için sesimi duyunca gözlerini açtı.Yorgun ve endişeli bir sesle

"Ey..lül,git bur..burdan."

"Abi!Abi iyi misin?"

"İyiyim güzelim.Hadi git artık."

Dedi ve kuvvetli bir öksürük patlattı.Kaşlarımı çattım ve

"Abi sen olmadan asla gitmem."

Abim buna karşı başını tepesinde dikilen adama çevirdi.Dört'e.

"Kusura bakma küçük hanım.Abin ve sen bir süre misafirimizsiniz."

°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

"Eylül,niye geldin buraya."

Abimin güçsüz çıkan sesinden sonra verecek cevap bulamadım.Çünkü aynı zamanda sinirliydi ve bu beni daha da korkutuyordu.

"Eylül! Niye geldin dedim."

"Abi,ben seni..."

"Ne Eylül? Kurtaracak mıydın yoksa? Peki nasıl? O adamlar seni bir kurşunda indirirler!"

Abimin bu sert çıkışı karşısında gözyaşlarımı tutamadım.Bir yandan da abimin haklı olduğunu biliyordum.Çünkü buraya hangi akılla,ne yapacağımı bilemeden geldim.Ve şuan ikimizinde tam anlamıyla eli kolu bağlıydı.

Ben cevap vermemeye devam edince abim sakinleşmiş olacak ki

"Güzelim bak,sana zarar gelmesini istemiyorum.Bağırdığım için de üzgünüm ama burada olan her şey benim suçum ve benim yüzümden sana zarar gelirse dayanamam."

Gözleri yerdeki bir noktaya takılmıştı.Konuşurken gözlerime bile bakmıyordu çünkü yaptığı şey her neyse ikimizi de belaya sürüklemişti.

"Biliyorum abi.Ama sen benim için çok önemlisin,sana bir şey olmasını istemiyorum.O adam beni aradığında şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim."

"Ya sana zarar vermek için yalan söylemiş olsaydı?"

Dediği şeyin şaşkınlığıyla ona döndüm.

"Abi,eğer dediği şeye inanmasaydım sen belki de şuan...ölmüş olacaktın."

"Ama ölmedim! Bak Eylül yaşıyorum.Ve senin başına neler açtım.Her şey benim yüzümden."

Sandalyeye bağlı ellerini ve ayaklarını ipten kurtarmak için tepindi ama ipler o kadar sıkıydı ki sadece abimin açıkta kalan kollarını aşındırdı.

"Abi bak ben her zaman senin yanındayım.Ölmediğim sürece de bu böyle kalacak."

"Eylül bana ölümden bahsetme.Zaten şuan içinde bulunduğumuz durumun verdiği pişmanlıkla kıvranıyorum..."

"Abi olan oldu artık.Yapacak bir şey yok."

Sözümün bitmesiyle kapının açılması bir oldu.

"Oo demek abi kardeş sohbet ediyorsunuz ha? Ama ben sohbetinizi bölmek zorundayım.Güzellikle biraz işimiz var."

Dedi ve başıyla beni işaret etti.Abimin gözleri sonuna kadar açılırken olduğu yerde kıvranmaya başladı

"Bana bak orospu çocuğu,eğer Eylül'e bir şey yaparsan senin gelmişini geçmişini..."

"Şşt küfür çok ayıp bir şeydir evlat.Hem hep Can'mı eğlenecek? Biraz da biz işimizi görelim."

Bu sefer gözleri ardına kadar açılan ben olmuştum.Bir adam yanıma gelip ipleri söktü ve beni ayağa kaldırdı.Uzun süre oturmaktan olacak ki ayağa kalkınca sendeledim.

"Hadi biz gidelim.Kendine iyi bak evlat."

Dedi ve beni tutan adama işaret verip dışarı çıktı.Ben adamın elindem kurtulmak için çabalarken nam-ı değer Dört önde saçma sapan şeyler söylüyordu.Ve inanın bunlar hoş şeyler değillerdi.

Bir odanın önüne geldiğimizde beni tutan adam kapıyı açtı ve beni içeri ittirdi.Ben ellerim üstünde yere düşerken yatakta duran yarı çıplak adam beni izliyordu.Dört ise kapıyı kapatacakken kafasını içeri uzattı ve

"Size iyi eğlenceler."

Deyip dışarı çıktı.Ben korkarak karşımdaki adama bakarken bana yaklaşmaya başladı.Ben ise geri geri sürünerek kaçmaya çalışıyordum.Ama nafile.Koluma uzandı ve beni bir kerede havaya kaldırdı.

"Eylül bu sen misin?"

"Evet te sen kimsin?"

Sesimde hem korku hem de heyecan vardı.Bu adam beni nerden tanıyordu ki?

"Ben Tuna.Hatırlamadın mı?"

İsmi tanıdık geliyordu ama kim olduğunu bilemiyordum.Gözüm kolundaki dövmeye takılınca her şey yerine oturdu.

"Tuna abi?"

Başını olumlu anlamda salladı ve gülümsedi.Kolumu bıraktığında ise ona sıkıca sarıldım.

"Fıstık seninle bütün gün sarılmak isterdim ama şuan başımız belada."

"Ah evet haklısın."

Diyerek ayrıldım ve devam ettim.

"Peki ne yapacağız? Yani onlar şey diye biliyorlar."

Başını aşağı yukarı salladı ve eliyle sakalını sıvazladı.

"Seni buradan çıkaracağım."

Merhaba ballarım :) Geciktirdiğim için çook üzgünüm.Biliyorsunuz okul var ve sınavlarda başlıyor.O yüzden bazen bölümler gecikebilir.Umarım bu bölümü de beğenirsiniz sizleri seviyorum :*

PatronumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin