11 (Aşk Kuşları)

Start from the beginning
                                    

Üzüntülü olmamın başka bir sebebi de vardı. Ailem beni hiç sevmemişti. Belki de gerçeğin farkındaydılar ama sonuçta onlar bana bakan kişilerdi ve onlardan ayrılmak garip hissettiriyordu. Daha yapacak çok işim vardı. Bay ve Bayan Malik'i ziyaret edecek, üniversitede bana tip tip bakan kızla tanışacak, şu hiç bitiremediğim Stephen King romanını okuyacak, ailemi tek tek arayacaktım. Ve en önemlisi kuşlarla aramda olan meseleyi çözecektim. Bunları diğer dünyada yapabilir miydim bilmiyordum ama kuşlarla aramdaki meseleyi şimdi çözebilirdim. Evet, bunu yapabilirdim.

"Aşk kuşları." dedim sessizce. Harry bana baktı.

"Aşk kuşları mı?"


Gece gece bunları dinleyip rüyanda ne görüyorsun sen?" dediğimde yüzünün kızarmasını izlemiştim. Oldukça yavaş bir şekilde ağzını araladı. Ne söylecekse, söyleyeceği şeyden çekiniyor olmalıydı.

"Kuşları." dedi sonunda "Ve de seni." Tam olarak gülünecek bir şey olmamasına rağmen iyi espri mi demeliydim? Yoksa Harry'nin anlatacakları mı vardı?

"Ha? Komik olma Harry." Duvara doğru yaslandı,  yüzünde küçük bir tebessüm vardı. 

"Ben küçükken annem bebek yaşta ortadan kaybolmuş birinden bahsederdi. Kral'ın oğluymuş, bir daha ki tahta geçicekken sırra kadem basmış. Kraliyet ailesi her yerde onu aramış ama çabaları işe yaramamış.

Kasaba pazarında gezerken, kraliyet ailesinin fotoğraflarını satan bir teyzeyle karşılaşmıştım. Kim ne edecekti ki kraliyet ailesinin fotoğraflarını. İlk böyle düşünmüştüm, sonra ayıp olmasın diye tezgahı biraz karıştırmıştım. Ve bir de ne göreyim! Louis William Tomlinson. Küçücük bir bebekkenki resmi. Tabii ki de almadan gitmiştim oradan. O kadar fazla verecek param yoktu. Ama sonradan o fotoğrafı hiç unutmadım.

Cidden hiç unutmadım. Rüyama girdi. 

Kuşlar etrafında uçuşuyordu. Serçeler, güvercinler, hatta kargalar bile. Sense kuşların arasında koşuşuyordun. Birkaç kez öyle rüya daha gördüm ve her seferinde ne kadar güzel olduğunu düşündüm.

Sen kaybolduktan sonra dünyamızda garip şeyler olmaya başladı. Birinin paralel evrenlerde yolculuk yapmaya yarayan yasaklı büyüyü ele geçirdiği son anda anlaşılmıştı maalesef. Loncalar arası toplantıdaydık bu sebepler yüzünden. Zayn, John, Carrie, Cullen. Buraya düşen çoğu kişi oradaydı ya da yakın bir yerlerdeydiler. O an ne olduğunu herkes çok iyi hatırlıyor. Garip büyücünün fısıltısını da herkes duymuştu.

'Louis William Tomlinson. Onu bulun, evinize dönmenizi sağlayacak kişi odur.'

Sanki her yerde karşıma çıkıyordun, bu mutluluk vermişti. En azından delirmediğimi, sadece kaderlerimizin birleştiğini anlamıştım."

Sonuna kadar dinlemiştim ve sanki, havalı bir şeyler söylemek için ilhamımın geldiğini hissedebiliyordum.

Kuşlar kaderlerimizin birleşmesinde bize yol göstermişti. İşte bu yüzden, aşk kuşlarıydı onlar.


"Şu ana kadar olan her şeyin bunun için olduğuna inanmak istemiyorum. Bilge Kanarya bile beni sınıyordu. Nereye kadar dayanabileceğimi falan. Belki de o garip büyücü dediğin Bilge Kanarya'ydı, artık buna bile ihtimal verebilirim." 

Harry şaşırmış göründü, belli ki dediğimi anlamamıştı. "Ha, neyden bahsediyorsun sen?"

Gözlerimi tamamen ona doğru çevirdim. "Diyorum ki, ben yalnızkken, hiç arkadaşım ya da sevgilim yokken, bir çok arkadaşım oldu. Kuşlar aşkı yaşamam için bana bir seçenek sundular."

"Hala anlamıyorum." dedi, açıklamamın gayet açık ve net olduğunu düşünmemin aksine. Cidden, bir iş daha fazla zorlaşamazdı herhalde.

Charles'ın sırıtmasını duydum, şaşırmadım sonuçta o da John'un takipçisiydi. Ama beni asıl şaşırtan açıklama derdine girmesiydi. 

Dediği şeyle Harry'nin şaşkın bakışlarını üzerinde buldu.

"Anlamıyor musun gerizekalı sana aşkını itiraf ediyor." Sözümü geri alıyordum, bu iş zorlaşmaktan çıkıp bambaşka bir seviyeye ulaşmıştı şimdi.

Fakat Harry asla ummayacağım bir tavırda bulundu. "Biz konuşuyoruz, bak Cullen işini bitiriyor sen ona odaklan." 

İstemsizce güldüm, Charles düşen yüzüyle birlikte bizimle olan muhattabını kesmişti.

"Imm," diye mırıldandı Harry, yüzünün tamamına bir gülümse yayıldı.

Cullen sonunda saatten uzaklaştı, el ele tutuşup büyük bir daire oluşturan grubu süzdükten sonra Zayn ve Carrie'nin arasına geçti. Gözlerimizi kapadık, saatten gelen seslerle beraber sarı bir ışık yüzüme çarpmıştı.

Carrie zamanın geldiğiyle ilgili bir şeyler söyledi. Ayrıca "Unutmayın." diye bizi uyardı. "Bu dünyadaki hiçbir insan biz gittikten sonra bizi hatırlamayacak."

Sanırım geri dönüşüm yoktu. Aslında pek fazla kişiyi tanımıyordum ama buradaki ailem Malik ailesi, onların beni unutacak oluşu kalbime bir hançer gibi saplanmıştı. Elimden bir şey gelmezdi. Hem artık yeni bir başlangıç yapmanın zamanı gelmişti. Dediğim gibi, kuşlar benim gibi asosyal ailesi tarafından pek önemsenmeyen arkadaşı olmayan birine bunun için bir şans vermişti. Ve ben, nedense bu şansı kullanmak istiyordum. 

Sarı ışık giderek büyürken Harry'nin sesini duydum. 

Ve o her şeyi öyle güzel özetledi ki o an ağlamak istedim. Canlı hissettim, çünkü artık cidden olmak istediğim konumdaydım. Birkaç kafası bozuk arkadaş ve çoklu kişilik bozukluğu olan bir sevgili. Ve belki de gideceğim yerde beni gerçekten sevmiş olan gerçek ailem. Bunlar, çok güzeldi.

"Artık aşk kuşlarına ihtiyacımız yok demek oluyor bu değil mi?" demişti, haklıydı. Artık kendi yolumuzu çizebilirdik. Benim de şu an yaptığım gibi.

Kalbimin derinliklerinde herkesin bir şansı olduğunu hissediyorum. Sanırım bu hikaye bunun içindi. Oldukça saçma. İlk okullarda anlatılan masallardan ilham alınmış, komik olmasa da komedi kurgusu gibi gösterilmiş zorla romantizm ve aksiyon ekleyerek, birbirinden salak karakterle harmanlanmış bir hikayeydi bu sonuçta. Her ne kadar saçma olsa da araya ciddi bir şey eklenmişti, bu yüzden insan bu hikayeyi ciddiye almaya bile çalışmazdı. 

Ama evet, kalbimin derinliklerinde herkesin bir şansı olduğuna inanıyorum. En umarsamaz olanından en umutsuz olanına, hayattan bıkmış kişilere, ciddi olamayanlara ve mutluluğu yaşayabilenlere kadar. Her tür insanın başına böyle mizahsal şeylerin gelme şansı var. Bu hikayede Louis'ye olan buydu. Sanırım monoton hayatından onu kurtuldu, bir farklılık yaratıldı hayatında. Ve 'Aşk Kuşları' denilen saçma şey başından beri farklı farklı şekillerde karşısına çıktı, o anlamadı. Ama parçaları birleştirdiğinde ise sonuca ulaşıyordu, ne zamandır yapamadığı şeyi başarıyordu.

Tabii belki de Louis bir şizofrendi. Kim bilir?

Derin düşündüm ve bu hikayedeki Louis'ye bir şans vermek istedim. Her ne kadar 10 bölümlük saçma bir hikaye olsa da. Aslında bu olanlar hayatı sıradan, sıkılmış, yalnız birinin karşısına farklı bir şey çıkmasıyla yaşadıklarıydı. Herkesin bir şansı var, aranızda bunları okuyanlardan biri bir gün bir başka evrende kraliçe ya da kral olduğunu öğrenebilir. İmkansız gibi duruyor değil mi? Ben bu imkansızlığı imkanlı kılmaya çalıştım, sanırım bu yüzden bu kadar saçma bir şey ortaya çıktı sdkjfshkjgh Bu hikayeyi seviyorum, yazmak konusunda iyi değildim ama yine de denedim ve yazdım, hatta karşıma çok güzel iyi insanlar çıktı, bu yüzden mutluyum. Belki 2 yıl sonra bunu tekrar yazsam daha güzel olabilirdi ama şimdi bunu yaptım, bunun sayesinde benimde elime o şansın ve farklılığın geçtiğini hissediyorum.

Sizi seviyorum, eminim ki uzun süredir yazmadığımdan okuyan fazla kişi olmaz ama olsun. Kim okuyorsa üstüne alınsın.

Hoşçakalın x



Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now