6 (Kanarya 2)

291 46 26
                                    

Gözlerim karanlık bir odada açılmıştı, ellerim bağlıydı. Korkmaya başlamıştım, beni kim kaçırmak isteyebilirdi ki? Benim gibi masum bir insanı...

Biliyorum, klişeydi. Ama benim sorunum değildi ki, bir zahmet beni kaçıranlar ilgilensin bununla. Sonuçta burada mağdur olan ben değildim. Böyle garip yöntemlerle itibarlarını zedeleyen birkaç yapılı adamdı mağdur olanlar. Ve bana soracak olursanız, gayet eğleniyordum.

"Hey, biri gelsin ve o klasik sıkıcı konuşmasını yapsın artık." diye boşluğa bağırdım ve duyduğum tek sıkıcı konuşma sesimin yankısı olmuştu. 

Bir süre boyunca düşüncelerime dalıp, o güzel rüyamın geri kalanını görmeyi umuyordum. Ama sonunda beklediğim kötü adam kahkahasını duymuştum.

"Louis, Louis, Louis... Bu umursamazlığına hayranım." dedi birkaç metre ötemdeki kendini korkutucu sanan adam. Fakat ilgimi çeken tek şey kel kafası olmuştu.

Bu adamı çok iyi tanıyordum.

"Profesör Moore! Dünya ne kadar küçük bir yermiş..." Evet doğru duydunuz, bizim John Moore'un ta kendisi karşımda daha önce görmediğim türden kıyafetlerle birlikte duruyordu. Bu duruma artık ne diyebileceğimi bilmiyordum.

"Evet evet, öyle çocuğum... Bu küçük dünyada insanlar karşımıza kolayca çıkabiliyor." 

"Oyunculuğunuz çok iyi, aktörlüğü düşündünüz mü?" 

"Felsefe Öğretmenliğini hiçbir şeyle değişmem çocuğum."

Durumun giderek anlaşılmaz olduğunu söylemiş miydim? Anladığım tek şey vardı ki o da " felsefe hocanız sizi kaçırırsa ne olur?" sorusuna artık cevap verebilecek olmamdı.

En iyisi dalga geçmeyi bırakıp da ciddi olmak, bu gidişle hiçbir şey değişmeyecekti çünkü.

"Pekala benden ne istiyorsunuz?" 

"İstediğim sen değilsin Louis." Gözlerimi devirdim. 

"Ben de onu soruyorum zaten."

John "çok yakında öğreneceksin" gibi şeyler mırıldanıp ortadan kaybolunca artık bu duruma ne diyebileceğimi çözmüştüm. 

Bence biz şu an aksiyon-komedi filmi içindeydik.

**

Rüyamda yüzlerce kanarya etrafımda uçuşturuyordu. Tam önümde de kocaman bir kanarya vardı. Bilge gibi duruyordu. Bana rüyamın sonlarına doğru "Dikkat ol, senin için gelecekler." demişti.

Anladınız değil mi? Bu filmlerde gösterilen saçmalık dediğimiz türden bir şeydi. Ve ben de bu saçmalığı yaşıyordum.

Ben daha ne olduğunu anlamadan garip bir ışık gözümü almış, John küfürler etmeye başlamıştı, bir de patlama sesleri vardı. İşte böyle birkaç garip olaydan sonra kendimi kıvırcık tarafından çekilirken bulmuştum. Tam, şu anda. Kıvırcık elimden tutmuş beni sürüklüyordu.

"Ne olduğunu açıklamak ister misin?" diye sordum ukalaca, hiç de korkmuyordum. Harry önüne çıkan her şeyi öldürebilecek kadar kızgın görünüyordu ama ben korkmuyordum. Aniden gelen bu cesaret kesinlikle kanaryalarla ilgiliydi.

"Hayır soru sorma." Doğru düzgün cevap beklerken hata yaptığımı biliyordum. Neyse, eninde sonunda açıklamak zorundalardı zaten.

Beni tuttukları yerden çıkmıştık. Burası eski bir fabrika alanıydı. Girilmez tabelaları ile birlikte etraf demir tellerle kaplıydı. Kısaca özetleyecek olursam, burası kurgular da kaçırılan kişiyi getirdikleri az bilinen klişe yerlerdendi.

Harry beni arabasına bindirirken arkaya dönmüştü. Ben de baktığı yere gözlerimi çevirince beş altı adamın peşimizden geldiğini gördüm. Sonrasında açıklayamayacağım bir şey oldu. 

Harry ateş saçmıştı. Ve bu mecaz anlamda olanından değildi.

Biliyorum kafanız allak bullak oldu. Hepsi açıklığa kavuşacak inşallah. Kurguyu oluşturdum bile zaten eminim birkaç bölüme kalmaz bir oh çekeceksiniz sonra da gelsin feelslık momentlar.

Bu arada bölümün kısalığı için üzgünüm, ablam bu aralar bilgisayara oturmama izin vermediğinden hemen yazıp paylaşayım dedim.

Votelar ve yorumlar için teşekkür.. Ve diğer larry hikayem Freedom'a bakarsanız daha çok teşekkür.

-Yüzsüz Yazar Yui

All the Love xx


Love Birds // l.sWhere stories live. Discover now