Giriş

377K 14K 4.6K
                                    


Hikayeyi bir şekilde kopyalamak, bunun üzerinden prim elde etmek suçtur.

©Tüm Hakları Saklıdır.

Tür: Komedi, Romantik, Gençlik
Başlangıç: Ekim 2015
Hikaye Şarkısı: Teoman-Papatya

Uyarı: Hikayede adı geçen her şey tamamen hayal ürünüdür. Lütfen gerçek yaşamdaki insanlarla ilişkisini sorgulamayınız.

GİRİŞ

"İngiltere prensi IV. Charles bugün ülkemize giriş yaptı. Prense gösterilen ilgi oldukça fazlaydı. Prens uzun süre ülkemizde kalacak ve eğitim görecek gibi duruyor."

Sıkılıp kanalı çevirdim, cipsimin son parçalarını da ağzıma atıp parmaklarımı yaladım. Kesinlikle peynirli en iyisiydi. Dersimin erken bittiği günlerden birini yaşıyordum. Ve izdivaç programları arasında gidip gelirken garip bir zevk alıyordum.

Üniversite üçüncü sınıf öğrencisi olan sıradan bir kızdım. Ailem İstanbul sevdalısıydı ve bu yüzden orada yaşıyorlardı. Ben de ülkemin tacı olduğuna emin olduğum Ankara'da. Tabi ki onları özlüyordum. Ama üç yıl bazı şeylere alışmamı sağlamıştı. Mesela artık ev yemeği yoktu. Ütü, bulaşık, temizlik hepsi sana aitti. Anneler melek olmalıydı.

"Çabuk söyle."dedi. Telefonu tutamazdım, elim yağlıydı ve iPhone'um değerliydi. "Kafeye gel Papatya."dedi Sevda ve kapattı. Bir şey yapmadan diğer kanala geçtim. Yine aynı haber vardı.

"IV. Charles, İngiltere'nin üçüncü veliahtı Türkiye'de. Prens'in uçağı İstanbul'a iniş yaptı ve buradan Ankaraya geçip, elçilik ve başbakan ile görüşmesi bekleniyor."

Ne prensmiş diye düşünmeden edemedim. Konuşacak onca konu varken bu muydu? O adamın düğmesinin parası kadar maaş alan insanlar vardı. Sinirlenip televizyonu kapattım ve elimi yıkamak üzere mutfağa gittim.

Hızla elimi yıkayıp çantamı ve anahtarımı aldım. Telefonu da unutmayıp evimden çıktım. Burası aileme aitti. Onlar gidince benim olmuştu. Ekonomi okuyan kızlarına güvenleri tamdı. Onları seviyordum. Apartmandan çıkarken onları aramam gerektiğini aklıma ekledim.

Her zamanki gibi Balgat'ta olan evimden Armada'ya yürümeye başladım. Ancak beklemediğim ve her zaman olmayan şey kalabalıktı. Alışveriş merkezinin karşısındaki Calista Luxury Resort'un önü insan doluydu. Bu otel Ankara'nın en pahalı ve lüks oteliydi. Tuvaletlerin 24 ayar altınla yapıldığını okuduğumu anımsıyorum. Dışı bile zengin işi olduğunu bağırıyordu.

Birkaç kişiyi itip ilerlesem de yeterli değildi. Birkaç kişiyi uyarıp ilerledim ve hala aynı yerde gibiydim. Millet delirmiş gibiydi. Bir fotoğrafçıyı durdurdum ve, "Burada ne var?"dedim. Adam bana cahil biriymişim gibi baktı. "Prens burada kalacak."

Önce ona sonra otele bakıp kaşımı çattım. Yine mi prens?! Armada'ya gitmem için karşıya geçmem gerekiyordu, bunun için de üst geçide ulaşmam. Ama imkansız gibi duruyordu. Yoldan geçmeyi düşündüm ama arka arkaya gelen arabalar öleceksin der gibiydi. Evden hiç çıkmamalıydım!

Birkaç kişiyi daha geçip durunca uzun, siyah bir limuzin geldi. Bir adam koşa koşa kapıyı açtı ve ünlü prens arabadan indi. Tam bir ingilizdi. Düzgün fizik, güzel gülüş, yakışıklı yüz ve emin olduğum kibar dil. Ne bekliyorlardı ki? O bir asildi, motorcu gibi giyinip bali çekecek hali yoktu. Aksine siyah beyaz kareli bir takım elbise giymişti. İlginç bir şekilde güzel duruyordu.

Prens herkese el sallayıp gülücük saçtı. Bir an benim olduğum tarafa döndü ve el salladı. Sonra oteline girdi. Şu bir gecesi için 5 bin lira ödenen otele. Ben buranın kapısına adım atamazdım be!

21. Yüzyılın prensi de bu kadar olurdu işte! Üçüncü veliaht olsa bile zenginliğin tadını çıkarırdı! Hayat garipti.

İstediğini alan kalabalık dağılınca üst geçide ulaşabildim. Haber başlıklarını şimdiden biliyordum.

"Prens en lüks otele girişini yaptı. Özdoğanlar gruba ait otelin neredeyse her yerinin altın olduğu biliniyor. İngiltere oldukça cömert."

-----------

Sosyal Medya Hesaplarım

Youtube : TTikizler


Bookstagram: ikizlerinsatirlari

21.Yüzyıl PrensiWhere stories live. Discover now