A.O-2 (Kahve)

117K 3.6K 348
                                    

Medya Ali Ozansoy ^_^

Elimdeki üçüncü kahveyi dökmeden kapıya kadar getirebildiğim için kendimi tebrik ederek kapıyı çaldım ve içeri girdim. Ellerim hala titriyordu ve bu sinir bozucuydu, tabi akımdakiler kadar değil. Aklımda milyon tane düşünce vardı, hangisini düşüneceğimi bile şaşırmış durumdaydım Kısacası feleğim şaşmıştı.

Kahveyi masaya koyup karşısında dikildim. Bir dakika, iki dakika, üç dakika...

"Bir sorun mu var?" diye sordu sonunda başını kaldırmadan.

"Evet, bir şey söylemeyecek misiniz?" Ben ona amacımı söylediğimden beri söylediği tek şey kahve getir olmuştu, Allah'ın kırosu, garson muyum ben!

"Ne gibi?" kahveden bir yudum alıp yüzünü ekşitti.

"Ne var bunun içinde?" Gülümsememi bastırıp soruyu kulak ardı ettim.

"Diyorum ki, söylediklerim hakkında yorum yapmayacak mısın?"

"Hayır, ben sana bir soru sordum ve sende cevap verdin." Saçma, fazla düz.

"Ne? Bu kadar mı yani? Ah her neyse her şeyi denedim, olmayınca olmuyor, iyi günler!" son sözlerimi tıslayıp kapıya yöneldim. Fena kaybetmiştim, işin kötüsü kaybetmekle de kalmamıştım.

"Yarın sabah altıda burada olacaksın. Gecikmeye tahammülüm yok. Ayrıca kahvenin hesabını da vereceğini unutma. Şimdi çıkabilirsin."

Bir anlık şokla kıpırdayamasam da nihayet hareket edip kapıdan çıktım ve hiçbir yerde duraksamadan otelden çıkmak için koşturmaya başladım. Yarın gelmeyecektim. Gelemezdim. Bu defaki oyun sarpa sarmıştı ve hiçbir zevki olmayacaktı. Karar vermiştim evet, buraya geri gelmeyecektim.

***

Arabayı sağa park ettikten sonra inip markete girdim, üstümdekiler bana göre bir market için fazlaydı, hangimiz son moda defilesinden çıkmış gibi gezerdik ki marketlerde? Kafa dağıtmak içindi marketler, rafların hepsine elinizi atıp sonunda bir poşet abur cuburla kasaya giderdiniz. Bunu yaparken üstünüzde pijama olurdu!

Ne düşünmem gerektiğini bile şaşırmıştım artık. İlk defa böyle oluyordum ve bu normal değildi, hata yapmazdım ben. Hazal yapardı, kaybederdi ama ben... Ah, en kötü hatayı ben yapmıştım! Şimdi gidip elimdeki abur cuburlarla birlikte eve kapanacaktım ve depresif takılacaktım.

Kasadaki esmer kadın boş gözleriyle nimetlerimi kasada geçirip tutarını söylediğinde içimden bir yuh çekip paşa paşa ödedim. O kadar tutacak ne almıştım sanki soyuyorlardı resmen.

Ve sonra yalnızlığım, depresif tavırlarım çalan telefonumla bölündü. Poşetleri bir elime alıp telefonu zorlanarak açtım, tabi ki Hazal'dı.

"Efendim?"

"Sensin efendim! Neredesin sen ben nasıl döneceğim eve? Kızım bazen cidden sinirlerimi bozuyorsun!" Hepsini bir nefesle söylemişti, bu kız cidden fenaydı, ona kızmak istesem de suçu ona yıkamayacak bir durumda olduğumu hatırlayıp süt dökmüş kedi gibi davranmaya karar verdim.

"Hazal... Çok kötü bir şey oldu..." Ona anlatırsam bir çözüm bulmama yardım ederdi, başka kimsem yoktu ki zaten.

"Ne oldu?" diye sordu endişeyle ben cevap veremeden de arkasından gelen seslerle kapatması gerektiği sinyalini yaktı,

"Benim kapatmam gerek, akşam konuşuruz dikkat et. Ayrıca hala kızgınım." Telefon kapandı ve ben yine kafamın içindekilerle baş başa kaldım.

Evin kapısının önüne kadar elimdeki poşetlerle yürümek her zaman işkenceydi benim için. Ama bu defa fark etmemiştim bile. Tıpkı birinin bana seslendiğini fark etmediğim gibi. Kendi içinde duygusal takılıyordum ne diye beni çağırıyorlardı ki zaten?

Aşk Oyunu (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin