Bunları düşünürken Bayan Cassei'nin kapısına gelmiştim. Kapıyı tıklattım. "Giriniz," dedi Bayan Cassei'nin şefkat dolu sesi.

İçeri girdiğimde Bayan Cassei'nin yalnız olmadığını farkettim. Geçip boş olan tekli koltuğa oturdum.

Ben oturur oturmaz Bayan Cassei söze başladı, "Senle Luke'a söylemem gerekenler var. Buria, sen ailenin kim olduğunu bilmediğin için kayıtlara baktım ve sana ait bir kayıt bulamadım, ya seni başka bir isimle kaydetmişler ki bu düşük bir ihtimal ya da hiç kayıtlara almamışlar. Bu durum çok dikkat çekebilir, bu yüzden senin aileni bulana kadar kimseye birşey söyleyemeyiz. Sana ailenle ilgili birşey sorulursa hafızanı yitirdiğini söyleyeceğiz. Bizim dışımızda kimseyle ailen ile ilgili birşey konuştun mu?" diye sordu.

"Hayır," dedim.

"İyi, soran olursa hafızanı yitirdiğin için ailene dair birşey hatırlamıyorsun, Luke seni tesadüfen buldu, buraya getirdi. Anlaşıldı mı?" dedi.

"Tamam," dedim.

"Sen gidebilirsin Buria," dedi.

Odadan çıkıp yukarı doğru yol aldım. Kendi koridoruma vardığımda Ally'nin bana baktığını gördüm. Hiç aldırmadan hızla odama gittim.

İçeri girdiğimde Austini kestirirken buldum. Kapıyı kilitleyip sessice dolabıma gittim. Telefonumda bildirim ışığı yanıyordu. Tylerdan cevap gelmişti, 'Buria, numara yapmana gerek yok. Numaranı sen yokken gizlice çadıra girdiğimde almıştım. Neredesin? Neden gittin?' diye yazmıştı.

'Nereye gittiğimi hiç sorma, ben de bilmiyorum. Ama merak etme ben iyiyim.' diyerek cevapladım.

Telefonu geri yerine bıraktım ve kendime giyecek birşeyler aldım. Banyoya gidip kot şortum ile geniş tişörtlerimden birini giydim. Kirlileride sepete attım.

İçeri girdiğimde Austin hala kestiriyordu. Ben de eski kitabımı alıp göz gezdirdim. Birçoğunuza göre sıkıcı bir kitap olabilir ama ben bu kitabı çok seviyorum. O kadar çok okudum ki her kelimesini ezberlenmiş durumdayım.

***

"Ne okuyorsun?" diye sordu Austin yaklaşık bir saat uyuduktan sonra.

"Önemli birşey değil," dedim ve kitabı kapattım. "İyi uyuyabildin mi?" diye sordum gülümseyerek.

"Uzun bir yoldan geldim, çok yorgundum. Sen de geç kalınca biraz kestirdim." dedi mahçup bir tavırla.

"Aslına bakarsan en fazla 5 dakika sonra geri döndüm," dedim hafifçe gülerek. Sonra ayağı kalkıp kitabı masanın üzerine bıraktım.

"Neden çağırmış seni?" diye sordu.

"Birşey hatırlatıp, hatırlamadığımı sordu." dedim. Ve geri gidip yatağımın üzerine oturdum.

"Ne konuda?" dedi.

"Ailem hakkında," dedim sakince.

"Ailen mi?!" şaşırmıştı.

"Ben buraya gelmeden önce hafıza mı kaybettim." dedim sakince.

"Gerçekten mi?! Çok üzüldüm." dedi samimiyetle.

Başımı eğip üzgün numarası yaptım. Bu erkeklerde hep işe yaradı, böylece bir daha ailem konusunda bana soru sormayacaktı. Kalkıp yanıma oturdu. Bir eliyle başımı havaya kaldırarak, "Eğer birşeye ihtiyacın olursa ilk beni bul, tamam mı?" dedi.

Cevap olarak başımı hafifçe sallamakla yetindim. Ama bir sorun vardı, hala eli yüzümdeydi ve çekmeyede hiç niyeti varmış gibi durmuyordu. Ve gözlerinde anormal bir bakış vardı.

Ortam iyice garip bir havaya girmişken kapı tıkladı. Fırsat bu fırsat ayağa kalktım. Austin de kalktı ve bir kaç adım ötemden geldi. Kapıyı açtığımda Luke ile arkasına dizilmiş 10 tane iri adamla karşılaştım.

"Evet?" dedim kapıyı sadece benim görüneceğim şekilde açık tutarak.

"Odadaki fazla eşyaları almaya geldik," dedi.

"Neden? Yanıma bir oda arkadaşı gelmeyecek mi?" diye sordum.

"Hafızan yerinde olmadığı için seni zorlayacak durumlardan uzak durman gerekir, bu yüzden sana sakin bir ortam hazırlıyoruz." diye açıkladı.

Geri çekilerek kapıyı sonuna kadar açtım. Luke, masaya yaslanmış ve kollarını önünde bağlamış halde duran Austini görünce biran duraksadı ama hemen kendine gelerek içeri girdi. Arkasından gelen adamlara yol verdi.

Adamlar boş yatağı bölerek dışarı taşımaya başladılar. Geri kalanlardan ikisi boş masayı götürdü, biride sandalyeyi. Odada götürülmesi gereken sadece bir dolap ile komidinlerden biri kalmıştı. İlk gidenler geri dönerek boş dolap ile komidini de götürdüler.

Eşyalar gidince oda gözüme devasa büyük göründü. Adamlar işini yaparken camın önünde sessizce bekleyen Luke aramıza katılmaya karar vermişti.

"Selam Austin, nasılsın?" diye sordu iğneleyici bir tonda. Bu söylediklerinin 'Burada ne arıyorsun?' anlamına geldiğini anlamak için akıl okuma yeteğine gerek yoktu.

Ama Austin umursamaz bir tavırla, "Gayet iyiyim, sen nasılsın?" dedi.

"İyi," dedi sertçe. "Ben gidiyorum, sende geliyor musun yoksa burada yapman gereken başka birşey var mı?" dedi iğneleyeci sesiyle.

"Imm, ben de senle geliyorum. Buria biraz başını dinlesin." dedi ve bana dönüp elini omzuma koyarak, "Sonra görüşürüz, birşeye ihtiyacın olursa nereye gelmen gerektiğini biliyorsun." dedi ve bana tatlı tatlı gülümsedi.

"Hadi, ben gidiyorum." dedi Luke sinirle ve odadan çıktı.

Austin bana son birkez bakıp odadan çıktı.

Druid AkademisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin