•0.8•

232 33 56
                                        

"Pişt, Gözde, hadi markete git la."

"Neden ben gidiyorum ya?"

"Evin küçüğü değil misin, görevini yap."

"Ben senden büyüğüm aptal! Üç saniye üç saniyedir."

"Hay senin-"

Seslice oflayarak elimdeki konsolu bırakıp ayağa kalktım. "Ben giderim yeter ki susun."

"Hayır sen gitme." dedi Özkan -Gözde'nin kardeşi, ya da abisi,- gözlerini büyük ekran televizyondan ayırmazken. "Oyuna çıkacağız lazımsın, bunların kolu yok."

"Ayrıca doğum günü kızını markete mi yollayacağız?" diye ona arka çıktı Zeynep. Omuzlarımdan bastırıp beni koltuğa oturttu.

Omuzlarımı silkerek dudağımı büzdüm. Bıraktığım konsola doğru yönelmiştim. "İyi bana bi kola alın bari."

Özkan çoktan transa geçmiş gibi takımını ayarlıyordu.

"Kalk prenses, markete gidiyoruz."

Konuşan Burak'tı ve onlara bakmasam da Zeynep'in sızlanarak ayaklandığını duyabiliyordum. Özkan'a söyleniyordu ama Özkan'ın kıçının kulağı duymamıştı. Hayır, pes oynuyor olmasıyla alakası yoktu. Vurdumduymaz bir tipti genel olarak, Gözde'yi de çok çıldırtırdı ama ben onunla iyi anlaşıyordum. Eğlenceli ve komikti.

"Hay sokayım ya!"

İkinci defa Özkan'ı 2-0 yendikten sonra konsolu hafifçe koltuğa attırdım.

İkidir ben kazanıyordum, ilk maçı o kazanmıştı.

Parmağımın dışıyla burnumu dürtüp bir nefes aldım. Üstten üstten suratı mahkeme duvarına dönmüş çocuğa bakıyordum keyifle.

"Bence dördüncüye gitmeyelim kanka ya, yine de sen bilirsin."

Bana göz ucuyla bakmadan oyunu kapatıp YouTube'dan rastgele bir şarkı açtı.

"Kol bozuk."

Biz de yedik.

Dakikalardır sesi çıkmayan Gözde elindeki telefonu koltuğa atıp, "Senin kendi kolun bozuk enayi, babam yeni aldı onu." diyerek mevzuya dahil olduğunda gülüp yerden kalktım. Masadaki cipslerden bir iki tane alıp ağzıma tıkarken Gözde'nin yanındaki boş yere yayılmıştım. O sırada zil çaldı.

Telefonda tiktok kaydırmakla meşguldüm bu yüzden çevremde olan şeylerle ilgilenmeyi reddediyordum. Burak ve Zeynep gelmiş, önüme bir kutu kola bırakmışlardı. Poşetin içinde bir kaç şişe bira ve çerez de görmüştüm ama sallamadan soğuk kolamdan büyük bir yudum aldım. Asiti boğazımı yakmıştı.

Geçen bir iki saat içinde masada üç dört tane boş bira şişesi vardı, Burak ve Zeynep bu sefer de şarkı kavgası yapmıştı. Özkan bir kaç kez rövanş maçında diretmişti ama yok demiştim. Başım ağrımaya başlamıştı ve bunalıyordum.

Ayaklandım. "Nereye?" diye sordu Gözde.

"Tuvalete. Gelcen mi?" Yüzü aydınlandı.

"Oluur!"

Gülen suratına kıkırdamaktan başka bir şey yapmadan kapıya doğru ilerledim. Ben çıkarken içerden Burak'ın sesi geliyordu.

"Oğlum bu kızlar çok acayip. Özkan sen de benimle tuvalete gelir misin lan?"

"Hee. Bir tur da ağzıma verirsin."

Gözdelerin anne babasının yaylaya gitmesi sebebiyle kızlar doğum günüm bahanesine bir şeyler yapmak istemişlerdi. Havamda değildim ama kızları kırmak istememiştim.

the heart wants what it wantsWhere stories live. Discover now