3. Bölüm: Bir daha böyle bekleme

91.4K 2.9K 69
                                    

Kadir'i şah mat etmişti ama, lafını bitirirken Burak'a bir bakış attı. Adamsa daha fazla dayanamayıp patlattı kahkahasını. "Bir keresinde Londra'da adamın teki onu ellemeye kalkmıştı. Olaya el atamadan burnunu dağıtmıştı bile herifin!"
Herkes güldü, Kadir Bey hariç. Şekeri alınmış çocuk gibiydi. "Çok sportif görünüyorsun."dedi Ali.
Burak lafa girişti. "Lisanslı voleybolcu, atlet ve kickboxcudur."
"Sen bizi de döversin."dedi Mert.
Çağla çocuk azarlar gibi parmağını salladı. "Hııııı uslu durun da ablanıza kırdırtmayın ağzınızı burnunuzu."
Kahkahayı bastılar. Üstelik bu sefer Kadir de gülmüştü.

İkinci suyu açarken "On km koştum ölüyorum susuzluktan."dedi.
"Oha be kızım kendine zorun mu var?"dedi Kerem.
Ona sımsıcak bir gülümseme yolladı. "Valla sizler birkaç seneye otuz olacak. O Türk kaslarını salınca göreceğim ben sizi!"dedi kıkırdayarak.
Aslında sadece Kadir'e dikkat etmişti. Ve onun da yakında otuz olacağını biliyordu. Otuz yaşındaki bir adam için fazla yakışıklı ve diriydi. Bok herif! Sinirlerini bozuyordu.

"Türkiye'ye ne zaman geldin?"dedi Mert aklındaki düşünceleri dağıtarak.
"Daha bir hafta oldu."
"Elimizden bir şey gelirse ara bizi. Yerleştin mi?"
"Çok teşekkür ederim Bekir. Evim var burada. Yıllardır yazları gelirim. O yüzden aynı düzen devam." 
Kerem ona baktı. Sıcacık, mutluluk dolu bir kızdı. Şu ciddi, suratsız adamları hemencecik muma çevirmiş, kendine hayran bırakıp, kahkahalara boğmuştu.
"Yuvana hoş geldin o zaman. Burak hafta sonu planını Çağla'ya anlattın mı?"
"Hoşbulduk. Ne planı?"
"Yorgunluktan aklımdan çıkmış güzelim. Çabucak karar vermen gerekiyor. Cuma akşamı Antalya'ya gideceğiz hep beraber. Çocukların kardeşleri de gelecek. Tanışıp kaynaşmanız için iyi bir fırsat olabilir. Zaten artık buradasın. İki günlük. Pazar akşamı döneceğiz. Ya da isterseniz pazartesi çok erkenden, iner inmez de şirkete geçeriz."
Çağla'nın kaşları çatıldı. "Hepiniz geliyorsunuz yani?"
"Ben hariç."dedi Kadir. Yani sende gitme...
Çağla ona dönüp tüm gün masadaki herkese gönderdiği o mükemmel gülücüklerden bin kat daha parlak ve huzur dolu bir gülücük bahşetti.

Kadir'in gözleri kamaştı ama o da kendine hakim olamadan sırıttı. Çağla üçüncü şişeyi açarken Burak'a döndü. "O zaman ben geliyorum!"
Herkese Kadir'in olmadığı yer bana cennet mesajı veriyordu. Kadir başta olmak üzere masadakilerde bunun farkındaydı.
"Abi bıktım işten güçten ya, ne zaman şöyle uzun bir kaç gün Antalya'ya kaçacağız?!" Ali oldukça dertliydi anlaşılan.
"Ayarlarız oğlum."dedi Kadir. "Rahat olun."
Çağla, Burak'a baktı." İki hafta sonra köye gidiyorum."
"Köy mü?!"diye anırarak kahkaha atmaya başladı Mert salağı.
Kadir'in ve Çağla'nın kaşları çatılmıştı. "Evet köy. Senelerce maceralarınızı dinlemiş biri olarak sizi düşünebilen birileri sandığım içim sanırım kendimden özür dilemem gerekiyor. Sanırsınız dedeleriniz saraydan inip şirket kurmuş! Ailemden kalan insanlar yaşlı kişiler ve..." Sesi git gide kısılırken zorlayarak devam etti."...kimsesiz kalmayınca değer bilemiyor insan."

Çatık kaşlarının altında gözlerinin dolduğunu görebiliyordu Kadir. Yalnızca o.
Ve Mert ona bunu yaptığı için ağzını burnunu dağıtmak istiyordu!
Kız ayaklandı ama Mert aslında şaka yapmak istemişti, şakayı da kaka yapmıştı. "B-ben özür.."
"Zahmet etme, kabul etmeyeceğim. Doydum. Size afiyet olsun." Kadir'in lafıyla deli olduğunu da belirtmeden edememişti.
Arkasına bakmadan kasaya yöneldi. Neyseki kasanın yanındayken masadan onu görmeleri imkansızdı.
"29 numaralı masanın hesabı lütfen." Restoran gerçekten mükemmel dizayn edilmişti ve içerideki kokulardan son derece lezzetli yemekler yaptığı anlaşılabiliyordu.

"683 lira efendim."
Kredi kartını uzattı, yalnızca üç şişe su içmişti. Ama o adamları deli etmek istiyordu.
Şifreyi girdi, para çekilince fişi ve kartı cüzdanına koyarken kendisine gülümseyerek su getiren garsona birkaç yüz lira bahşiş verdi.
Adam paraya üzülse mi sevinse mi bilememişti. Kız o kadar güzeldi ki yanında olmayı istememek mümkün değildi. Çağla onun bu halini fark edip üzülmüştü.

Ulan her şey para değildi be! Bir ailesinin olması için tüm mal varlığını verirdi.

Masada bıraktığı lanet adamlar gibi zenginlikten gelmişti ama para olmadan yaşayabilir hatta köye bile yerleşebilirdi. Hele bir de bu aşk için olursa... Sevdiği adam için yapmayacağı şey yoktu. Yurt dışında okurken de Kazım amca kuruşuna dokunmadan onun adına kazandığı parayı hesabına yatırmıştı. Çağla'ysa çok azıcık harcamıştı ve iş tutabilecek yaşa geldiğinde hesabından çekmeyi bırakıp işe girmiş, kazandığı parasıyla okumuştu. Şimdiyse hesaplarında dolup taşan parayla istediğini yapabilirdi.

Garsonun omzunu tutup sıktı. "Her şey para değil, bundan emin ol. Her şey kalptir. Ben sana gülümsedim diye şu masada topuğuna sıkmakla beni tehdit eden altı adama kafa tuttum. Bir şey istiyorsan git ve onu al çünkü belki ulaşmak istediğin şey zaten gelmeni bekliyordur. Bi daha böyle bekleme."
Garson güldü.
Çağla gitti.

Kadir onu düşünüyordu.
Yalnızdı.
Gerçekten yalnız ve zıtlıklarla dolu bir kadındı. En havalı mekanda boy gösteren aynı zamanda el öpen ve köye gitmekten bahseden biriydi. Görünümünün maske olduğunu anlamıştı. Kalpsiz ve sert görünüyordu ki aynı zamanda soğuk. Ama gözlerinin dolduğunu ve bir garsona gülümsediğini görmüştü işte.
Mert'e döndü. "Oğlum sen gerizekalı mısın? Yurt dışında olsa bokunu yersiniz ha köyün. Kızı ne hale soktun! Hanginiz böyle o kadar tek başınızaydı? Biraz anlayış be."

Burak'ta burnundan soluyordu. "Ailesinin ölümüne bile ağlayamadı biliyor musunuz, neler yaşıyor Allah bilir. Beni kardeş katili etmeyin gözünüzü seveyim. O kızın bende ki yerini anlayın yeter!"
"Ne yap et ona kendini affettir."dedi Bekir.
"Ulan ne Çağla'ymış be!"dedi Mert sesini yükselterek.
Kadir sandalyesini ittirerek gürültülü bir biçimde ayağa kalktı. "Ağzının suyu akarken böyle düşünmüyordun ama!"yumruğunu masaya geçirdi. "Biz o şerefsizleri senin kardeşini üzdüler diye dövüp hastanelik ettiysek sen Çağla'nın gönlünü almadığın sürece Burak'a ve bize bunu sana yapma hakkı vermiş olursun!"

Sen Bu Yüreğe Hapissinحيث تعيش القصص. اكتشف الآن