PROLOG

109 13 0
                                        

Tür: Romantizm - Yetişkin içerik

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Tür: Romantizm - Yetişkin içerik

Hastaneden yorgun argın şekilde çıktığı sırada telefonu çalmaya başlayınca omzundaki çantanın içerisinde çantasını aramaya başladı Devrin Asya. Çantasının içinde bulamadıkça da içinin sıkıldığını, bunaldığını hissetmiş ve derin bir nefes almıştı ki telefonunu bulup ekrana baktığında babasının aradığını fark etti. Kaşları merakla çatılırken, aramaya yanıt verip telefonu kulağına yasladı. "Efendim baba?"

Sabahın yedisinde... Hayırdır inşallah!

Babası emekli oldu olalı fazla erken kalkmıyordu. Ondan dolayı da onun bu saatlerde kalkmadığını biliyordu. Yılların yorgunluğunu kendince böyle atıyordu adam. "Devrin Asya, çıktın mı kızım?",

"Evet baba, bir şey mi oldu?",

"Hemen eve gel." Telefon kapandığında ne olduğunu anlamaya çalışırcasına şaşkın bir bakış atarken telefonunu çantasına koyarak savruk adımlarla yürümeye başladı. Neler olduğunu merak ediyordu; içi de daha bir sıkılmıştı artık!

Bir şey oldu mutlaka ama ne olduğu anlayamıyorum. Allah'ım sen koru!

Arabasına bindiği gibi ailesinin evine sürmeye başladı arabasını. Bir an evvel evde olup neler olup bittiğini öğrenmeye ihtiyacı vardı. Ev ile hastane arasındaki yol baya uzun olduğu için daha bir bitmek bilmemişti Devrin Asya'ya. Normalde de zaten uzak olduğundan dolayı kendisine hastaneye yakın bir ev ayarlamış ve orada yaşamaya başlamıştı. Boş zamanlarında ise soluğu ailesinin yanında alıyor, onlarla vakit geçiriyordu. Nihayet evin önüne gelebildiğinde yorgunca arabayı durdurup eve doğru bir bakış attı. Nöbetten çıktıktan sonra tek istediği evine geçtiği gibi yatağına atlamak oluyordu ancak belli ki bugün bunu yapamayacaktı. "Of çok da yorgunum" dedi kendi kendisine evin kapısına yöneldiği sırada!

Elini zile götürüp parmağıyla tuşa bastıktan sonra evdeki yardımcıları Hanzade ablasının kapıyı açmasını beklerken, iki gözü iki çeşme ağlayan annesini karşısında görünce endişe içerisinde kavisli kaşları çatıldı güzel kadının. "Anne!"

Sonrasında "anne ne oluyor" demeden edemedi. Olağanın dışında bir şeylerin olduğunun farkına varması annesinin bu halde oluşuyla sağlanmıştı. "Anneanneme mi bir şey oldu ha?"

Aklına gelen ilk şey buydu genç kadının çünkü anneannesinin yaşı bayağıca ilerlemişti. Yaşlılıktan dolayı kalbi, tansiyonu ve şekeri vardı yaşlı kadının. Annesi içeriye girmesini söylerken hızlı adımlarla içeriye girdiğinde salonda dört tane tanımadığı adamı, babasını ve kardeşini aynı zamanda da kardeşinin yanındaki genç kızı görmüştü. Kaşlarını çatarak bakarken salondaki adamların bakışları kendisine döndü. "Ne oluyor burada?"

Artık kafayı yiyebilecek gibi hissediyordu kendisini. Babasıyla göz göze geldikleri sırada, "bu insanlar kim" demişti ki adamlardan birisi - en yaşlı olan - konuşmaya başladı. "Hoş gördük demek isterdik amma pek hoş gelmedik zaten sende hoş geldin demeyi öğrenmemişsin zağar kızım."

Adamın sinirli çıkan sesine karşılık yutkundu Devrin Asya. "Hoş gelmediğiniz belliyken gerek görmedim." Diye homurdandı dişlerinin arasından güzeller güzeli kız. Babası, "Devrin otur şuraya, seninle konuşacağız" dediğinde gözlerini kırparak adama onay verdi. "Kardeşin, Ozan kız kaçırmış."

Zümrüt yeşili gözleri kocaman büyürken dudaklarının arasından "ne" nidası koptu genç kadının. Ozan böyle bir şey yapmış olabilir miydi? "Ozan babam ne diyor Allah aşkına?",

"Biz birbirimizi seviyoruz abla." Deyip yanındaki kızın elini sıkı sıkıya tutan kardeşine çevirdi gözlerini bu sırada genç kadın. Diğer adamlarında bu sırada bu mesele yüzünden burada olduklarını anlamak pek güç değildi. Ozan ne ara bu kızı görüp sevmişti?

"Sevemezsin benim kardeşimi, nişanlı kızı ne hakla kaçırırsın lan?!" Öfkeli duran, sarışın iri kalıplı adam ayağa kalktığında yanındaki yaşlı adamlar onu tutmaya çalışıyorlardı. Onun bu halinden eve geldiklerindeki halini tahmin edebildi.

"Birbirimizi seviyoruz diyor." Devrin Asya kendisini tutamayarak araya girdiğinde adamın ateş saçan hareleri kadına yönelmişti şimdi. Burnundan soludu adam, kardeşine çok kızgındı. Karşısına geçip, "bir sevdiğin var mı" diye sorduğunda ölüm sessizliğine bürünmüştü kız ancak şimdi ise İstanbullardan memleketlerine gelen doktorla kaçmıştı!

Ardil Ağa Donde viven las historias. Descúbrelo ahora