Yirminci Bölüm: Peşimize Takıldılar

ابدأ من البداية
                                    

Bennett kolaylıkla arabayı kafenin önündeki boş park yerine park etti. Pembe Volkswagen Beetle da durmak için hızla döndü ve arkamıza paralel şekilde park etmeye başladı. Birden bir çarpma sesi duyduğumuzda ileri doğru sendeledik. Bennett'ın gözleri büyüdü ve kafasını arkaya çevirdi.

"Onun benim arabama çarpmadığını söyle-"

"Üzgünüm Benny!" Tiz bir ses bağırdı.

Bennett iç çektikten sonra kafasını direksiyona vurmaya başladı. Hepimiz sırtını sıvazladıktan sonra arabadan indik. Bennett da arabasının aldığı zararı görmek isteyerek hızlıca arabadan çıktı. Kapısını çarparak kapatarak arabanın arkasına doğru ilerledi. Zararı gördüğünde derin bir nefes alıp verdi. Beyaz Subaru'sunda oldukça büyük bir göçük vardı ve plakasının tek tarafı koptuğundan havada sallanıyordu. Dudağımı ısırarak Bennett'a baktım, saç perçemleri gözünü kapattığından, gözlerini göremiyordum ama yumrukları bir şeye vurmak istercesine sıkılıydı.

Birden Abby koşarak geldi ve sarılmak için Bennett'a atladı. Bennett, Abby'nin sıkı sarılışı karşısında şaşkındı, kafasını eğerek ona ölümüne sarılan sarışına baktı. Abby'nin bedeni tehlikeli sayılacak kadar yakındı Bennett'ınkine. Bir eli Bennett'ın boynuna sarılıyken diğeri yanağına dokunuyordu ve bu Bennett'ın titremesine sebep oluyordu.

"Çok üzgünüm Benny," dedi Abby. "Bu bir kazaydı, yemin ederim. Söz veriyorum telafi edeceğim. Sadece-"

Bennett Abby'yi üzerinden yavaşça ittirdi ve ellerini cebine soktu. "Adım Bennett, sadece Bennett. Ve hiçbir şey yapmana gerek yok, lütfen." Resmen hiçbir şey yapmaması için yalvarıyordu.

Abby tam bir şey söyleyecekti ki Bennett lafı ağzına tıkadı ve cebinden telefonunu çıkartıp bir numarayı tuşlayarak kulağına götürdü.

"Hey, Roy? Evet, ben Bennett."dedi. "Evet, burada ufak bir kaza oldu da-" Kaza kısmını yarı hırıldayarak söyledi. "He he, aynen. Bu arabayı burdan alıp başka bir taneyle değiştirebilir misin? Çok iyi bir tane olmasın, favori arabalarımda daha fazla kaza istemiyorum. Bana Altima'yı getir. Hayır, maviyi değil, kırmızı olanı. Evet, onu. Tamam ben Sunset Bulvarı, 21. Caddedeyim. Anahtarlar kontakta olacak, sağ ol." Telefonu kapatarak bize döndü.

Yedimiz birden sokakta öylece dikiliyorduk. Sonunda Bennett boğazını beceriksizce temizledi ve sordu.

"Ee, burada böyle dikilecek miyiz yoksa içeri giriyor muyuz?"

Aynı anda hepimiz kafeye baktık, adı The Mad Hatter'dı ve adının yanında bir aşçı şapkası vardı. Açıkçası basit bir kafeydi, ama güzel olanlardan. Çocuklara baktım. Yüzlerinde sanırım beğendiklerini ifade eden küçük gülümsemeler oluşmuştu. Ama kızlara baktığımda, tam tersi kararsız ifadeleri vardı ve mükemmel alınmış kaşları şüpheyle çatılmıştı. Acıkmış midelerimiz ve meraklı gözlerimizle teker teker içeri girdik.

Abby yüzünü buruşturdu, "Burası çok... sıkıcı."

Ona katılmadığımı söyleyecek cesaretim yoktu. Bana göre, burası sıkıcıdan başka her şey olabilirdi. Duvarları beyaz ve parlak kırmızıydı ve yeri de siyah ve beyaz seramik taşlarıyla oluşturulmuş dama desenindeydi. İki ya da dört kişilik ahşap masaları vardı. Duvarda asılı olan tabloların, Lewis Carroll'ın yazdığı Alice Harikalar Diyarında kitabında tanımlanan tablolar olduğunu fark etmiştim. Işık geçiren kırmızı perdeli camlar yerden tavana kadar uzanıyordu. Kafede birkaç çift, birkaç yalnız insan ve bir arkadaş grubu vardı. Ama birkaç tanecik müşterisi olmasına rağmen kafe çok canlı görünüyordu. Müşteriler karşılıklı olarak kafe çalışanlarıyla sohbet ediyorlardı. Burası hem sade hem harikaydı. Gerçekten aşık olmuştum.

The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن