Barış, 25 yaşında bir basketbol yıldızı. NBA hayalleriyle dolu, geçmişinde kadınlarla yaşadığı ilişkilerle kendine çizdiği "normal" bir yol var. Ama hiçbir şey göründüğü kadar net değil.
Semih ise 20 yaşında, ailesi tarafından reddedilmiş, hayatta t...
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Barış, İstanbul'da bir basketbol sahasında gecenin sessizliğini delen tek şey olan topun sesiyle antrenman yapıyordu. Ayakkabıları parkeye her çarptığında, kendi içindeki yankıları da biraz daha çoğalıyordu. NBA scoutlarının geleceği turnuva yaklaşmıştı. Herkes onun parlayacağına emindi. Oysa Barış kendini, gitgide içine kapanan bir karanlıkta kaybolmuş gibi hissediyordu. Topu potaya attı. İsabet. Ama hâlâ yetersizlik hissi hakimdi.
Barış, yorulduğunu hissetti. Son kez yerdeki topa bakıp kenara doğru ilerledi. Kenarda olan havluyu omuzlarına alarak soyunma odasına ilerledi. Soyunma odasına girdiğinde biraz soluklanmak için oturdu. Çantasından saati kontrol etmek için telefonu çıkaracağı sırada boş olan odada bildirim sesi yakalandı. Eski sevgilisi Betül, yeni nişanlısıyla bir fotoğraf paylaşmıştı. Barış ekranı kapattı. Gözleri aynada kendi yansımasına kaydı. "Sen ne istiyorsun gerçekten?" Kendi kendine sorduğu bu soruya yine cevap veremedi.
--- Semih, bir kafenin arka masasında, Mustafa ve Arda ile oturuyordu. Sırtında eski bir jean ceket, gözlerinde belli belirsiz bir hüzün vardı. Ailesi onu aylar önce evden kovmuştu. "Bu evde sapkınlara yer yok!" babasının son sözleri olmuştu. O günden beri Arda'nın yanında kalıyordu. Arda'ya yük olduğunu düşünüyordu.
"Bugün yine aynı kabusu gördüm" dedi Semih sessizce.
Mustafa kaşlarını çattı. "O herif seni sevseydi böyle yapmazdı."
"Ben kimseyi suçlamıyorum" dedi Semih. "Belki de fazla açık oldum. Herkes kaldıramaz."
Mustafa cevap vermedi. Arda göz ucuyla Semih'e baktı. Yüzünde biriken yorgunluk, çok şey anlatıyordu.
Semih üstündeki bakışları sezdi. Oturduğu yerde dikleşti ve gülümsedi. "Ben bu akşam Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in en iyi oyuncularının olduğu bir basket çekimine gideceğim."
Arda ile Mustafa birbirlerine bakıp gülümsediler. Arkadaşlarının mutlu olması, biraz da olsa işlerinin yolunda gitmesine seviniyorlardı.
"Çok mutlu oldum kardeşim. Zaten Türkiye'de Ara Güler'den sonra sen geleceksin rakibin yok." Mustafa abartı hareketlerle Semih'i överken diğer ikili ona gözlerini devirerek baktı. Yine de ona gülmeyi eksik etmediler.
Arda, Mustafa'nın saçma haraketlerine devam edeceğini bildiği için eliyle ağzını kapattı. "Bu işi staj yaptığın yer mi ayarladı."
Mustafa ağzının kapanması ile birlikte daha abartılı tepkiler verirken çevrelerindeki bazı insanların onlara bakmasını sağlamıştı. Semih'de ikiliye gülerken cevap verdi.
"Aslında profesörle konuşmuşlar. O da sağ olsun iyi şeyler söylemiş zaten biliyorsunuz stajı da o ayarlamıştı. Öyle arada da biraz torpil var diyelim."
"Semih inanılamaz mutlu oldum." Arda daha lafını bitirmeden Mustafa'nın elini ısırması ile elini hızlıca çekip ağzının içinde küfür mırıldandı.
"Eve gidelim senin ağzına sıçıcam Mustafa."
--- Semih çekimin yapılacağı stüdyoya gelmişti. Oldukça heyecanlıydı iki takım da ülkenin en iyisiydi. İkisinin de Avrupa Şampiyonluğu vardı bu Semih'i daha da heyecanlandırıyordu. Oyuncuların makyajı yapılırken içeriden hızlı adımlarla bir kız geldi. Elindeki allık fırçasını hızlıca masaya bıraktı. Kendi kendine konuşmaya başladı.
"İnanmıyorum ya! Ben sanki ona makyaj yapmaya çok meraklıyım. Bu sporcuların toksik maskülenliği beni gerçekten çıldırtıyor."
Kendi kendine konuşurken kafasını kaldırıp Semih'e baktı.
Kız bunu duyduğu gibi yaşadığı şeyleri tekrar hatırlayıp ellerini başına koydu.
"Makyaj yapacağım bana gelmiş diyor ki 'şu kadınların sürdüğü pembe şeyi abartma' çıldırdım resmen." Kız taklit ederek konuşmasıyla Semih hafifçe güldü.
"Diyorum ki bu gerekli sürmem gerekiyor çekimde zaten belli olmayacak." Soluklanıp devam etti. "Ben bununla çalışmak istemiyorum diyor. Seninle kimse çalışmak istemez!"
Semih, kızın yanına gidip elini omzuna koydu. "Sakin ol. Eminim ki işinde çok iyisindir. İki-üç egolu oyuncu için kendini yıpratma."
Kız kafasını kaldırıp gülümsedi. Hafifçe Semih'in omzuna vurdu. "Sevdim seni sarı." Geri çekilip masadaki fırçayı aldı. Geri geri kapıya doğru giderken elindeki fırçayı Semih'e uzattı.
"Çakma sarı olan basketçiye dikkat et."
Kızın kapıdan çıkmasıyla birlikte Semih sanki kız duyacakmış gibi "tamam" dedi.
İçeriden gelen hareketlilikle kendini düzeltip fotoğraf makinesini ayarladı. Tam o sırada da içeriye fener forması ile sarı saçlı birisi girdi. 'Bu olamaz' diye düşündü Semih. Saç rengi doğaldı.
Gelen kişiye gülümsedi.
"Nereye geçmem gerekiyor." Bozuk Türkçesi ile koşusan genç oğlana daha çok gülümsedi.
"Basketbol topunun oraya geçin lütfen. Birkaç poz isteyeceğim sizden."
×××
Semih artık yorulduğunu hissediyordu. Bir çok sporcunun fotoğrafını çekmişti. Kısa bir mola vermişlerdi, dışarıda oturuyordu. Kolundaki saati kontrol etti. Molanın bitmesine iki dakika vardı. Oturduğu yerden kalkıp hızlı adımlarla stüdyoya ilerledi. İçeriye girdiğinde ayakta bekleyen saçları "çakma sarı" olan kişiyi gördü.
"Biraz daha geç gelseydiniz. Gece fotoğraf çekimini bitirirdik."
Karşısındaki kişinin alayla konuşması ile Semih gülümsedi, fotoğraf makinesine ilerledi.
"Molamın bitmesine daha bir dakika var siz erken gelmişsiniz. Yine de kusura bakmayın."
Semih makineyi ayarlarken cevap vermeyen oyuncuya bakıyordu. Oldukça yakışıklıydı, vücudunda farklı hisler uyandırmıştı. Kafasındaki düşünceleri atması gerekiyordu. Hızlıca kafasını salladı.
"Yere oturup bacaklarınızı açar mısınız? Topu da bacaklarınızın arasına alıp ellerinizi üstüne koyacaksınız."
Çakma sarı oğlan dediklerini hemen yaptı. Bir an önce çekimin bitmesini bekliyordu, nefret ediyordu çekimlerden.
"Şimdi topu elinize alır mısınız?"
--- Bir çok pozdan sonra çekimi sonunda bitirmişlerdi. Herkes evlerine dağılmıştı. Semih çekimden sonra boğazın karşısında bir banka oturmuştu. Çakma sarı basketçinin etkisi altına girmişti. Daha önce ilk görüşte bu kadar etkilendiği kimse olmamıştı. Çakma sarışın, Semih'te farklı duygular uyandırmıştı.
Hemen cebinden telefonunu çıkarıp İnstagram'a girdi. Anadolu Efes hesabına girerek gözünün önünden gitmeyen basketçiyi gözleriyle aradı. Bulduğunda hızlıca resme tıkladı. Hesabını etiketlemiş lerdir hemen ona girdi.
Barış Alper Yılmaz.
Ne kadar takipçisi vardı öyle... Demek ki baya popülerdi. Hesabında biraz gezindi. Daha önce Fenerbahçe'de ondan önce de Tofaş'da oynadığını gördü. Fotoğraflara baktıkça içinde anlamadığı duygular canlanmıştı. Sanki uzun zamandır onu tanıyor gibiydi.
Barış'da evine geldiğinde fotoğrafını çeken sarışını düşünüyordu. Çocuk ona ne kadar da değişik bakmıştı öyle! 'Belki de beni sevmiyor' diye düşündü. İçindeki anlamsız duyguları hemen atıp balkonda müzik eşliğinde müzik dinlemeye devam etti.
Aynı şehirde, aynı gökyüzünün altında... Birisi kaçıyordu, diğeri bekliyordu. Henüz birbirlerini tanımıyorlardı. Ama hayat, onları çoktan aynı hikâyeye yazmıştı.