YOB 14.

5.9K 328 21
                                    

Doruğa bakamıyordum, şuan her iddaasına girerim sırıtıyordu. Ona baktığımda gözlerimiz birleşti. Herkes bizi yanlız bırakmak amacıyla yanımızdan ayrıldı. Doruk 2-3 adım atarak bana yaklaşıyordu. Bende geri geri giderken arkamda duvar olduğunu farketmemiştim, tam duvara çarparken Doruk bi hamleyle beni tuttu. Bana doğru eğilerek,

"Demek biz hala sevgiliyiz, beni özlediğin için odadan çıkmayıp kapının arkasına eşyalar koyup, kimsenin girmemesini istedin, öyle mi, bücür?"

İçimden bi ses şuan onun kafasına odunla vurup, hafıza kaybı geçirttirmek istiyordu, Doruğun bunları bilmesi, kötü, fazla kötüydü!

Ama tabikide kafasına odun vuramayacaktım ,- Onun en sonunda bana odunla işkence etmesini istemediğimden tabii, yoksa kesinlikle onu düşünmüyorum, yanlış anlamayın. ,-

"Yok canım sen yanlış anladın, ben sadece onları inandırmak amaçlı öyle yaptım gibi davrandım, yoksa tüm hafta uyuyordum, hem bilirsin uyumayı severim, bahanemde varken biraz yanlız kalmak istemiştim!"

"İnanmadım Doğa"

"Inonmodom Doğo"

"Beni taklit etme!"

"Bono toklot otmo!"

"Devam edersen seni öperim!"

"Tamam be ,-" diyerek tam yanından ayrılıyordum ki, bi ses bana bağırdı.

"Doğa!"

Arkamı dönüp baktığımda önce tanımadım tabii ama sonra markette kasada çalışan çocuğun olduğunu farkettim.

"Meraba Doğa"
"Meraba"
"Hatırladın mı?"
"Seni mi? Ah evet şey hatırladım, ismini söylememiştin sanırım?"
"Yiğit"
"Tekrar tanıştığıma memnun oldum, Yiğit"
"Bende, işin yoksa bir--"

Doruk sözünü keserek,

"İşi var!", dedi.
"Hayır yok!", diye üsteledim.

Doruk kulağıma eğilerek,
"Eğer o çocuğu tam burada öldürmemi istemiyorsan, onunla gitmeyeceksin, Doğa!"

"Senin kuralların yok artık, biz diye birşeyde yok, zaten yoktu, hepsi bi oyundu, yeter artık, ben, ilişkilerim, arkadaşlarım, benim hayatım, seni ilgilendirmez, Doruk Güngör!"

"Demek öyle?"

"Evet öyle!"

Birden beni kendine çekerek öpmeye başladı. Karşılık veriyordum, neden verdiğimi anlamayarak bi anda onu ittim.

"Sevmiyorsun, ama bana karşılık veriyorsun, öyle mi?"
"Vermedim bi kere!"
"Tam 10 sn öpüştük Doğa?"
"Sen, sen ciddi olamazsın, bide saydın mı Allahın öküzü!"
"Tabikide kızım, ama bizim rekorumuz 15 saniyeydi dimi bebeğim?"

Kızarmıştım, bahçedeki domatesler bile bu kadar kızarmıyo amk.
Sırıtıyordu haliyle, yiğit bizi şaşkın gözlerle izliyordu. Rezil olmuştum, kahretsin!

"Ee Yiğit, gitmeyi düşünmüyor musun?" dedi alaylı bi sesle.
"Gidiyorum, görüşürüz Doğa, yani belki".
"Görüşürüz Yiğit".
Arkadan Doruk da pis pis sırıtarak,

"Görüşürüüz",dedi.

Ona dönerek,
"Ya sen nasıl bi pisliksin? Çocuğu kovmaktan beter ettin!"
"Napayım, gitseydi oda, hem onun amacı başka, sen erkek milletini bilmezsin, çok konuşma da önüme düş"
"Yo ben senle gelmiyorum, ayrıca bana emir veremezsin!"
"Yo bon sonlo golmoyorom , oyroco bono omor voromozson!"
"Ya seni varya!"
"Yo sono voryo!"
"Beni taklit edersen seni-"
"Naparsın? Öper misin?" Diyerek alay edercesine güldü.

Ona en kötü bakışımı atarak ondan uzaklaşmaya başladım. Tabi kuyruk gibi peşimde, hiç gider mi ki?

"Doğa", cevap vermedim.
"Doğa", cevap vermedim.
"Doğa Anıl geliyor!" diyince korkudan elini tutmuştum.
"Ha şöyle, yola gel bücür"
"Ya sen varya-"
"Biliyorum çok yakışıklıyım sevgilim"
"Ya-"
"Evet fazla da romantiğim kabul ediyorum"
"Ulan seni-"
"Biliyorum öpmek istiyosun ama herkesin içinde olmaz bebeğim"

En iyisi susmak diye düşünüp yürümeye devam ettim.
Telefonum çalmıştı, açmamıştım, sürekli arayınca açmaya karar verdim. Telefonu kulağıma getirdim ve duyduğum sesle ağzım açık kalmıştı.
Olamazdı, doğru olmamalıydı.

YAZ OKULU BELASI.                                          #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin