Bölüm: 2

1.9K 205 54
                                        

Herkese merhabalar, nasılsınız?

İyi olduğunuzu temenni ediyorum, ben de iyiyim çok şükür.


Sizinle başladığımız kaçıncı kurgu oldu bu, bilmiyorum. Yolumuz uzun ve meşakkatli olsa da umuyorum ki bu kitabı da güzellikle bitiririz. Üzerimde Dire ve Alaca Kızı'nın finaline gelmiş olmanın burukluğu var, o yüzden böyle duygusal konuşuyorum bakmayın bana :))

Kurguyu sevdiniz mi?

Sevdiyseniz yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın canlar, motivasyon kaynağım onlar çünkü;))

Keyifli okumalar dilerim <333


***

RUHEFZA

Bölüm:2

İki Hafta Sonra:

"Çocuğunu kaybetmiş bir anne, yeryüzünde yapraklarını yitirmiş bir ağaç gibidir; ayakta durur ama içi boştur," der Khalil Gibran.

Yirmi iki yıldır kocasının yasını tutan Gülefşan Hanım evlat acısını tattığında anlamıştı ki ne eş ne de anne ve baba, hiçbir acı evlat acısıyla mukayese edilmezmiş.

Gece Kenan'ı damatlığıyla uğurlarken sabaha tabutuyla karşılayacağını bilmiyordu. O gecenin sabahını hiç sevmemişti, bir ömür o geceden de sabahından da nefret edecekti.

Oğlunun düğününde içindeki baş gösteren sıkıntıyı anlamlandıramamıştı, aksi gibi bırakır mıydı hiç oğlunu?

Oturduğu yerde taş kesilmişken içi cayır cayır yanıyordu. Oğlu oradaydı, zerre kadar yakıştıramadığı toprağın altındaydı. Ne sesini duyabiliyordu ne de kokusunu soluyabiliyordu.

Bu acıyla nasıl baş edecekti?

Yan yana yatan kocasıyla oğluna bakarken "Cahit," dedi ezasıyla. Sesindeki kahır duyan kulaklara sağır olmayı diletiyordu.

Elli iki yıllık ömrüne ne çok acı yazılmıştı böyle!

"Cahit de hele bana, nasıl dayanacağım ben şimdi?"

Sesi kırıldı, avuç içine doldurduğu toprağı sıkabildiği kadar sıktı. Elini, yüzünü sevmeye kıyamadığı oğlunun toprağını seviyordu. Kokusuna doyamadığı evladının toprağında arıyordu kokusunu.

Sıcaklığını özlediği evladı, toprağın altında üşüyordu.

"Ben evladıma doyamadım Cahit." Acıyla iki büklüm olurken alnını henüz nemli olan toprağa bastırdı. "Ben oğluma doyamadım Cahit... Sen bizi bırakıp nereye gittin? Cahit... Cahit benim içim yanıyor... Benim ciğerim yanıyor Cahit... Söyle bana ben nerelere gideyim? Evime sığamıyorum Cahit... Oğlum damatlığıyla yanında yatıyor Cahit... Benim oğluma düğün gecesinde kıydılar Cahit..."

Saat sabahın yedisinde evden habersiz çıkan annesini kardeşinin mezarında bulan Behzat ağır aksak adımlarla yanına vardı. Arada birkaç adımlık mesafe bırakarak durdu. Kardeşinin mezar taşına bakmaya cesaret edemiyordu.

Gece gülerek yolcu ettiği kardeşinin ölüm haberini aldığında ne hissettiyse aynıydı, içi aynı şekilde yanıyordu.

"Anne," dese de dokunmaya cesaret edemedi, bir metre uzağında arkasındaki mezarın mermerine çökerken bakışlarını iki büklüm olmuş ağlayan annesine dikti. Babasının yokluğuna alışamayan annesine, kardeşinin öldüğünü nasıl kabul ettirecekti?

RUHEFZAWhere stories live. Discover now