1.5. Quidquid Erit, Erit

Start from the beginning
                                        

Başımı salladım. Ancak içime zerre sinmemişti. Zerre.

"Bu fırsatın sizi nerelere götüreceğini düşünmek önemli." Dedi. Derdi konuyu değiştirmek miydi, yoksa sahiden yoluma ışık tutmak mıydı, bunu asla bilemezdim.

Gülümseyecek motivasyonu kendimde bulamadım. Yine başımı salladım. Usulca. Gözlerim hala önünde duran kağıtlara gitti.

"Raporda ne yazacaksınız?" Diye sordum. Normalde böyle bir şeyi son ana dek sormazdım. Bu, başka bir insanın işine burnunu sokmak olurdu. Ancak nedense... Umursamadım. "Kayra'nın hastaneden çıkmasına izin verecek misiniz?"

Kollarını önünde bağlayıp arkasına yaslandı. "Ya siz?"

Birbirimize baktık. Birkaç saniye boyunca. Ne cevap vermem gerektiğini düşündüm, uzun uzun.

"Kişisel fikrimi mi soruyorsunuz, profesyonel fikrimi mi?"

"Her ikisini de soruyorum."

Tekrar bekledim. İçimi sıkan, rahatsız eden ve doğru gelmeyen bütün bu şeyler arasında ne kadar dürüst davranmam gerektiğini çözemiyordum.

"Profesyonel fikrim, Kayra'nın hastanede daha uzun süre tedavi olmasından yana olur." Dedim.

Başını salladı.

"Kişisel fikrim... Kayra en başından hastaneye yatırılmamalıydı."

Kaşları şaşkınca havalandı. Bu cevabı duymayı kesinlikle beklemiyormuş gibi gözlerini gözlerime kilitledi. Ardından konuştu.

"Katılıyorum." Dedi. "Benim kişisel fikrim de bu yönde."

Elbette bu raporda ne yazacağının cevabı değildi. Ya da neyi, neden sakladığının. Esasında hiçbir bokun cevabını alabilmiş değildim. O yüzden uzanıp masasına koyduğum notlarımı geri aldım.

"O halde... İletişimde kalırız." Dedim notları çantama geri yerleştirirken. "Yetişmem gereken bir yer var."

Bu bir yalandı. Nedense bunun bir yalan olduğunu fark edip etmemesiyle dahi ilgilenmedim. Bana açıkça yalanlar söylediğinin farkında olduğumu anlamasının bir zararı yoktu.

"Tabii." Tebessüm etti. "Tanıştığıma memnun oldum, Bade Hanım. Belki bir dahaki sefere kahvenizi bitirirsiniz."

Hiç dokunmadığım kahve bardağıma bakıp başımı salladım. Tam ayağa kalkmadan evvel, ne bu diyaloğun ne de eksik dosyaların içime zerre sinmediğini söyleyecektim ki, sustum.

Tezimi riske atamazdım. Raporu birlikte çalışacağım doktora böyle bir imada bulunamazdım. İçimdeki mantıklı sesimle her an kendini içeriden çıkarmaya hazır o öfke dolu sesi aynı anda duyuyordum.

"Bunun için özür dilerim." Dedim ayağa kalkınca. "Zaten anlaşılan... Sizinle daha sık görüşeceğiz."

Bundan büyük şüphe duyuyordum. İçimden bir ses Çetin Bey'in bana ayıracak beş dakika bile yaratmaktan kaçınacağını söylüyordu. Nedenini asla çözemiyor olsam bile.

Odadan çıkmak için elimi kapı koluna uzattığımda tekrar duraksadım. Buraya geldiğimden çok daha fazla soru işaretine sahip olmuş bir halde çıkacak olmak beni daha fazla çıldırtacaktı.

Ancak söyleyecek ya da yapacak hiçbir şey aklıma gelmeyince kapıyı açtım. "İyi günler, Çetin Bey."

Duraksadığımı fark etmiş olsa da hiçbir şey demedi. Tebessüm ederek başını salladı.

"İyi günler Bade Hanım."

•••

Eve gider gitmez yaptığım ilk iş Emir'i ve Verda'yı eve çağırmak olmuştu. Aklımı tamamen boşaltıp, bambaşka şeylerle ilgilenmek istiyordum.

Yıkım Güncesi Where stories live. Discover now