** 2 GÜN SONRA **

Kapının çalması ile koşarak salondan çıktım. Heyecanla kapıyı açtığımda annemin boynuna atladım. Kokusunu içime çeke çeke sarıldığımda onu ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Geri çekildiğimde ikimizinde gözleri doluydu ama Erdem malikanesinin sınırları içinde ağlamayacağımıza söz vermiştik. Salona geçip tekli koltuklardan birine ben diğerine annem oturdu.

"Babam nerede ? Mira gelmedi mi ?" Sormak istediğim o kadar çok şey vardı ki. Hangisinden başlayacağımı bilmiyordum.

"Baban şirketi bırakıp gelemedi, bir ihale üzerinde çalışıyor. Ama nişana kesinlikle gelecek. Onu ikna etmem ve sinirini yatıştırmam zor oldu tabi. Miranın sınavı yaklaşıyor biliyorsun. O da babanla birlikte nişana gelecek. " başımı onayladım sessizce. Annemi o kadar özlemiştim ki bir an bile olsun yanından ayrılmak istemiyordum.

"Burada kalmak istemediğine emin misin ? Boş odalardan birini hazırlatabilirim."

"Ah, hayır! Kesinlike hayır! O herifin asla ama asla evinde kalmam. Sen beni merak etme. Babanın liseden bir arkadaşının oteli var. Gayet şık ve rahat bir yer. Orada suit bir oda ayırttım. Hatta eşyalarım şu anda orada, dolabıma yerleşiyor olmalı."

"Ne inatçı kadınsın." Dedim dudak büzerek.

"Senin annenim sonuçta. İnatçı bir kadın olmasam seni,babanı ve Mirayı nasıl avucumda, kontrol içinde tutabilecektim." İşte bu konuda haklıydı. Yaptığımız doğruları, yanlışları, her şeyi onun kontrolündeydi. Kendimizi özgür sandığımızda bile annemin iplerine bağlıydık. Ama bundan şikayetimiz yoktu çünkü ne yaptıysa bizim için yapıyordu. Her anne ve baba gibi.

"Bari akşam yemeğine kal. Lütfen anne !" Kaşlarımı çatıp dudağımı büzmem üzerine bıkkınlıkla nefes verip kabul etti. Sıkıca boynuna sarılıp yanaklarından öptüm.

Ezra eve geldiğinde olabildiğince sorun yokmuş gibi davranıyordum. Annem Ezraya nefret dolu bakışlarını gönderirken Ezra gayet rahattı. Yemek masasında kopmasını beklediğim fırtına kopmadı. Annem Ezra ile olabildiğince muhattap olmamaya çalışıyordu. Tek diyalogları arada bir laf atışına girmeleriydi. O da büyük bir saygı çerçevesinde gerçekleşiyordu. Yemeklerimizi ve tatlılarımızı yedikten sonra kahve serüveni için bahçede ki çardaklara geçmiştik. Hava hafiften de olsa esiyordu. Yumuşak rüzgar saçlarımı okşarken elimdeki kahve bardağını sıkıca kavradım.

"Nişan hazırlıkları için organizasyon şirketi yarın eve gelecek. Tatlı, yemek ve içecekleri seçip mekan için dışarı çıkacaksınız. Ayhanlarla gidip, Ayhanlarla döneceksiniz." Ezra Erdem ve emirleri. Atasözleri gibi kalıplaşmıştı resmen. Ayrılmaz bir parçasıydı yağdırdığı emirler.

"Pardon ama kızım senin evcil hayvanın mı ?" Ağzım açık anneme baktığımda Ezra güldü.

"Hayır, değil tabi ki." dedi Ezra. Annem bunun üzerine savaşa hazırlanan bir asker misalı silahlarını donandı.

"Öyleyse, neden onu yönetmeye çalışıyorsun. Kızım on sekiz yaşını çoktan doldurdu. Özgür bir ülkede özgür iradeye sahip. Ne zaman nere gidip ne yapmak isterse yapar. Ben kızımı bu şekilde büyüttüm ve bir herifin gelip bunu elinden almasına da izin vermem !" Kopmasını beklediğim fırtına yavaştan yavaştan esmeye başlamıştı. Tek dileğim fazla hasar vermeden esip geçmesiydi.

"Bu konuda sizinle tartışmayacağım. Biz... Hira ile bu konuya çözüm getirdik. Demi ?" Yüzündeki sırıtışı ile cevap bekleyen Ezraya, ardından anneme baktım. Zorla gülümsemeye çalışarak annemin gözlerine baktım.

"Evet, şey biz anlaştık bu konuda. Geçerli bir sebebi var. Neyse bu konu burada kapansın lütfen." Geçerli tek sebep ben herşeyimle Ezra Erdeme aittim. Bu bir kural, bir gerçekti.

ŞebefruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin