"Bunu çok yakında sende anlayacaksın... Sevgili nişanlım!" Sakin adımlarla beyaz koltuklara gidip oturdu. Ben sinirimden kıvranırken beyimiz o kadar rahattı ki !

"Ben senin nişanlın falan değilim. Arkadaşımın yanında ne kadar küçük düştüm haberin var mı senin !"

"Haklısın, nişanlım değilsin belki ama bu bir hafta sonra nişanımız olacağının gerçeğini değiştirmez." Söyledikleri bedenimde şok dalgası yaratırken sinirimin duracak noktası yoktu artık.

"Sen ne adi, ne şerefsiz birisin ! Sen buymuşsun işte emirlerin ile herşeyi yaptırabiliyorsun ama sen kendin bir halta yarayamıyorsun Ezra Erdem. Türkiyenin en güçlü mafyası olmuşsun ama adam olamamışsın." Söylediklerim ile oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi hızla. Kolumu elleri arasına esir alıp beni kendine çekti. Kolumu esir alan eller canımı yakıyordu ama o acıyı düşünecek durumda değildim.

"Söylediklerine, hareketlerine ve davranışlarına dikkat et ! Ayrıca bir daha o herifle değil görüşüp konuştuğunu, adını ağzına aldığını duyarsam sonu kötü olur. Üzülen taraf sen olmak istemezsin, emin ol! Bu seni Son uyarışım Hira. Bir daha ki sefere uyarmam, icraata geçerim." Söyledikleri zihnimin duvarlarında paketlenip raflara yerleştirilirken gözlerim dolmuştu. Sonunda kaybettiğim sesimi bulup kendime geldiğimde gözlerimi gözlerinden çektim.

"Canımı yakıyorsun..." Bu hem ruhen hem de bedenendi. Esir aldığı kolumu elleri arasından kurtarırken, hayatımı esir alan varlığı hâla hüküm sürmekteydi. Yüzüne bile bakmadan çıkışa yöneldiğimde sesini duydum.

"Bir hafta sonra nişanımız var. Kendini ufaktan ufaktan hazırlasan iyi olur, sevgili müstakbel karıcığım." Hızlı adımlarla merdiveni çıkıp odama girdim. Büyük bir gürültü ile kapıyı kapattığımda göz yaşlarım serbest kalmıştı. Anneme verdiğim sözleri yine tutamıyordum. Ağlatmak yerine her fırsat bulduğumda ben ağlıyordum. Ya ben çok güçsüzdüm ya da Ezra çok güçlüydü.

Beynimin içinde düşüncelerim birbirleri ile tartışmaya girmişti. Her düşüncem kendini haklı çıkarmak için uğraşırken aralarından biri hepsini susturdu.' Benim buradan çıkışım yok!' Gerçek buydu. Ben bu gerçekle yüzleşirken artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Göz yaşlarım kendini çığlıklarla arttırırken makyaj masamın üzerinde duran parfümü alıp büyük cama fırlattım. Cam büyük bir yankı ile parçalara ayrılırken bulduğum herşeyi bir yerlere fırlatıyordum. Odamın kapısı hızla çalınırken Fatma hanım ve diğer hizmetlilerin adımı ve kapıyı açmam gerektiğini söylediklerini duyuyordum. Lakin bedenim transa geçmiş gibi hiçbirini gerçekleştirmiyordu.

Banyoya girdiğimde çekmecelerin birinde bulduğum makası aldım elime. Odaya tekrar döndüğümde kapı hâla son hızla çalınıyordu. Hıçkırıklarım bile bastıramıyordu bu çığlıkları. Duvara basılan fotoğrafıma baktım. Haberim olmadan çekilen bu fotoğrafta gülümsüyordum. Gerçekten gülümsüyordum. Okulumun kafeteryasında oturmuştum elimde bir kitap vardı. Biliyordum o kitabı. Miranın doğum günüme aldığı kitaptı. Pek benim tarzım olmasada Mira için okumuştum. Komik ve deli dolu bir kitaptı. Şimdi ise değil gerçekten gülümsemek, yalandan bile gülemiyordum. Makası elimde sıkıca tutup duvardaki resime sapladım. Makası aşağı doğru kaydırıp gülüşümün silinmesini sağladım. Resim boydan boya yırtılırken bunu tüm resime yaptım.

Bitkin düşüp dizlerimin üzerine oturduğumda odada ki herşey kırılmış ve dağılmış, duvardaki resmim param parça olmuş, yastıklarımın tüyleri odanın her köşesine dağılmıştı. Tıpkı benim gibi, beden ve ruhum gibi.

Geriye doğru yatıp gözlerimi kapadım. Bedenimin yanında yorgun olan ruhumu da d.nlendirmek istiyordum.

***
Gözlerimi açtığımda tanımadığım bir odada, tanımadığım bir yataktaydım. Gözlerimi odada gezdirdiğimde her şeyin bembeyaz olması tuhafıma gitmişti. Beyaz yatak, beyaz dolap, beyaz halı. Bu odada tek renk saçlarım ve ten rengimdi galiba. Bir de üzerimdeki pijamalar. Pijamalar ? En son üzerimde alış verişe giderken giydiğim kıyafetler vardı ama şimdi pembe, şort be askılı bir pijama vardı.

ŞebefruzWhere stories live. Discover now