13. Bölüm ''Emir''

Start from the beginning
                                    

Siyahın en koyu tonu benimle özdeşleşmişti, başka bir insanda buna yakın bir ton bulamayacaktım. Ki yüksek ihtimalle bundan sonra Aren hariç başka hiçbir insanla iletişime girmek için çabalamayacaktım. Zaten, en başında da benimle konuşmaya çalışan kişi Aren olmuştu, ona da ben gitmemiştim. Gelmeseydi de, gitmeyecektim. O benim için her zaman okula birkaç ay için gelmiş olan bir çocuk olacaktı.

Aren Çağılcı değil de, Erdem Günay olarak kalacaktı. Ve belki de öyle kalsaydı iki taraf için de daha doğrusu olurdu.

''Ağlama artık.''

Ne kadar uzun bir süre olduğunu saymadığım bir zamanın sonunda konuşmayı ilk seçen kişi Aren olunca yerimde huzursuzca kıpırdandım. Bu, aramızda yeni bir gelişmenin olacağının çağrısıydı. Gerçi, benim konuşmamı bekleyecek olsaydı evin yolunu unutabilirdik, sadece bir cümle söyledikten sonra kendimden daha büyük bir performans beklemiyordum ama o sonrasında direttiği birkaç soruyla benden fazlasını beklediğini belli etmişti.

Hala çığlık çığlığa, tam bir enkaz halinde olduğum halde dahi bunu önemsemeden neden konuşamadığımı söylemem için fazla ısrarcı davranmıştı. Ve ben bunun sonucunda çok daha fazla ağlamaya başlamıştım. Daha sonrasını takip eden cümlelerinin tamamı ise, ''Neden?'' sorusuyla başlamıştı.

Hiçbirine cevap vermemeyi tercih etmiştim. Sadece ellerim yumruk halini almış, göğsünün üstünde güçsüz bir savunmanın göstergesi olarak titrek bir şekilde ona tutunmuştu.

''Kayra,'' dedi beni düşüncelerimin ortasında kesip. ''Artık ağlama.''

İnatçı bir şekilde omuzlarımı silkip yüzümü daha fazla boynuna gömdüm. Güzel kokuyordu. Hafif ter kokusuyla kombinlenmiş olan teninin esas parfümü, belki de kokladığım en güzel şeydi. Ve açıkçası bunu kendime itiraf edebiliyor olmak beni korkutuyordu.

Ondan hoşlanmadığımı biliyordum, hoşlanmayacaktım da. Erkeklere karşı geliştirdiğim kalkan bundan daha güçlüydü ama düşündüğüm gibi belki de en yakın arkadaşım olabilirdi. Kendimi Işıl'dan sonra çok yalnız hissetmeye başlamıştım.

Bunlar üzerine bir kez daha hıçkırınca Aren'in derin bir nefes aldığını duydum. Belimi kavramış olan elleri yavaşça kollarıma kayarken beni heyecanlandırmıştı. Birbirimize dokunuyorduk. İdrak etmemin bu kadar uzun sürmesi şaşırtıcı, üstelik saçmaydı.

''Güzelim,'' dedi Aren beni şaşırtarak. Tek eliyle çenemi kavrayıp yüzümü kendi yüzüne çevirmişti. ''Sakin olman lazım, anlaştık mı?''

Hipnotize edilmiş gibi kafamı hafifçe salladım ve sonrasında hıçkırıklarım nedeniyle kontrol edilemez birkaç derin nefesin kurbanı oldum.

''Tekrar konuşabilecek misin? Denemek ister misin, Kayra?''

Tereddütle kafamı iki yana salladım. Konuşmayı denemek... Bu anlık krizle gelen, talihsiz bir olay olmuştu benim için. Rızamla bir şeyler söylememiştim ki. Tekrar dudaklarımı zorlamak beni hangi yola çıkarırdı bunun sözünü veremezdim.

''Bir denesen?'' diyerek diretti Aren. ''Kayra, sana güveniyorum. Sadece denemen lazım. Belki bu ikimizin sırrı olur, he? Başka kimseye söylemeyiz konuşabildiğini.'' Tepkisiz kaldığımı fark edince eliyle yanağımda kurumaya yüz tutmuş olan yaşları sildi.

''Bana güveniyor musun?'' Yavaşça kafamı salladım. ''O zaman bunda da güvenmen lazım. Emin ol bunu kendim için değil, senin için istiyorum. Birkaç ufak kelime, Kayra. Fazlası değil.''

BATAKLIKWhere stories live. Discover now