optimus primela rakı balık
beomgyu: bugün dersi olnayanlardan nefret ediyorum
çok hem de
winter: götünü yakmışız
hueningkai: sadece senin dersin var zaten amk hepimizden nefret ediyosun yani kısacası
yeonjun: bohçalı karınca gibi gitti okula işte
ezik tam
beomgyu: amınakoyim
AKLIMI OYNATICAM
sabah hava günlük güneşlikti dimi hepimiz gördük HEPIMIZ GORDUK YANI
BI ANDA NASIL FIRTINA KOPABILIR
jay: inan gülmicem
başarıcam bunu
beomgyu: MAHSUR KALDIM KIMSE DE YOK
winter: amk gerçek bi bohçalı karınca anı yaşıyo
onun bu ezikoluğu yenemeyiz ki
beomgyu: çok kötü insanlarsınız
çok hem de.
bu yağmur durmaz
gelmişimi geçmişimi sikeyim diyerekten atıcam şimdi kendimi dışarı
hueningkai: dikkat et boğulma canım
beomgyu: o kadar da olmaz herhalde abartma
**
Hueningkai abartmıyordu. Bunun farkına daha hoş şekillerde varmak isterdi ancak ne yazık ki en acı şekilde öğrenmişti. Etrafta göz gözü görmüyor, hiçbir araç durup da yolcu almıyordu. Yağmurun delicesine yağıyor oluşu yetmiyormuş gibi rüzgar da peşi sıra onu takip ediyordu. "Ağzıma da gir tamam mı?" diye söylendi sinirle yüzüne düşen damlalara karşı. Ayakkabılarının içi neredeyse su doluydu. "Ayakkabılarımı sallasam tsunami çıkacak amına koyayım."
Baştan aşağıya sanki havuza girip çıkmış gibi görünüyordu. Utanmasa yağmurun sadece kendi üzerine yağdığını düşünecekti. Birkaç dakika rüzgara karşı savaş vererek ve yağmurda boğulmamaya çalışarak geçti. Hemen cebindeki telefonunun ısrarla çaldığını duyabiliyordu ancak onu cebinden çıkarmak bunca yıllık hayatında yapacağı en büyük aptallık olurdu. Hoş, cebinden çıkarmasa da telefonunun içeride yüzmeyi öğrendiğine emindi.
Yanından geçen otobüse anlık bir heyecan ve istekle el salladı ancak araba yanından öylece geçip gitti. Pes etmek ve yere çöküp kendini su birikintisine bırakmak istiyordu. Bu fikir dakikalar geçtikçe aklına daha çok yatar olmuştu.
Huysuzluk akan yüzüne yapışan saçlarını kenara çekti ve görüş açısını netleştirmeye çalıştı. Islandıkça kıyafetleri daha da ağırlık yapıyordu bu yüzden kendini bir yandan da yorgun hissediyordu. Fark edilmeyeceğini bildiği için ağlamaya çalıştı ancak tüm bu stresin içinde ağlamak bile cazip gelmiyordu.
Adımlarını yavaşlattı ve derin bir nefes aldı. Ona göre hızlı gitmenin hiçbir mantığı yoktu. Zaten insanların yağmur yağdığında neden koşuşturmaya başladıklarını da pek anlamazdı. Varmak istedikleri yere gidene kadar her türlü ıslanıyorlardı. Bu çaba enerji israfından başka bir şey değildi.
Çatık kaşları, birbirine girmiş ıslak saçları ve iki kat ağırlık yapmaya başlayan kıyafetleriyle kaldırımda yürüdü. Caddeden geçen arabalara ve motorlara bakıyordu. Her yerde ayrı bir curcuna vardı. Kabul etmeliydi ki kaotik anları ve curcunaları içten içe de olsa seviyordu. Hayatın monotonluğundan ve bıkmışlık hissinden arınıyordu.
Kendi kendine düşündüğü sırada, arkasından bir korna sesi geldi. İstemese de dönüp baktı ancak hiçbir şey tanıdık gelmeyince gerisin geri önüne döndü ve yürümeye devam etti. Garipti ki, araba da onu takip ediyordu. "Sapık mıdır nedir bu da." diye söylendi bıkkınlıkla. Adımlarını hızlandırdı ve araba da onunla beraber hızlandı. Bir yandan kornaya basmaya da devam ediyordu.
Her korna sesinde sinir kat sayısı biraz daha yükseliyordu. Aldırış etmeden yürümeye devam etti. Bir yandan da cebinde titretip duran telefonunu görmezden gelmeye çalışıyordu. Korna, telefon, yağmur, korna, telefon, yağmur...
Kornaya bir kez daha basıldığında hepsi birden kafayı yiyecekmiş gibi hissetmesine neden oldu ve deyim yerindeyse sinirden kafasında şimşekler çakıyormuş gibi öfkeyle arkasını dönüp arabaya ilerledi. Araba kaldırım kenarında durduğunda Beomgyu ona yetişti ve sinirle kapalı cama vurdu.
"Sapık mısın lan sen? Zaten donumuza kadar ıslandık sinirden stresten geberiyoruz bir de öttürüp duruyorsun şunu. Sokarım sana o direksiyonu bak."
Öyle sinirli bağırıyordu ki, kendi söylediklerini bile daha sonra idrak etti. Arabanın camı yavaşça açıldı ve tanıdık yüzü görmesiyle beynine çekiçle vuruyorlarmış gibi acıyla yüzünü buruşturdu.
"Hyung?"
Sesindeki utanç ve acı karşısındaki kişiyi keyiflendirmiş olacak ki, Taehyun sırıttı ve elini salladı. "Selam." Beomgyu ne diyeceğini ya da yapacağını bilmiyordu. "Ne duruyorsun öyle? Atla hadi." Taehyun uzanıp Beomgyu'nun tarafındaki kapıyı açtı. Beomgyu'nun bunu yapmasını bekleseydi yüzyıllar geçerdi.
Beomgyu şaşkınlık ve utançla açılan kapıya baktı ve içeri girdi. Sıcağı özlediğini hiç bu kadar net fark etmemişti. "Arabanı da ıslatacağım." dedi sessizce. "Bir şey olmaz, ölmem bundan."
Taehyun arka koltukta bir şeyler aramaya başladı. Beomgyu ise kucağındaki ellerine odaklanmıştı. Kafasını kaldırmak istemiyordu. "Al bakalım." üzerine bırakılan yumuşak battaniyeyle saniyesinde kafasını kaldırdı ve şaşkınca Taehyun'a baktı. "Arabanda neden battaniye var?"
"Soobin sadece evimde değil canı sıkıldığında arabamda da yaşıyor."
Taehyun'un gülmesiyle ister istemez kendisi de güldü ve çok geçmeden utandığı için dudaklarını birbirine bastırdı. "Ben şey," dedi gözlerini zar zor Taehyun'a çıkarırken. "Camı şey ettim, vurdum özür dilerim o yüzden." hızlıca kendini açıklamaya çalıştığı için cümlelerini düzgün seçemiyordu. "Bir de direksiyon falan kötü şeyler söyledim. Sapık sandım seni ondan."
Taehyun tekrar gülmeye başladı. "Ya hyung." Beomgyu mızmızlandığında Taehyun kendini durdurdu ve gülümsedi. "Sorun yok olur böyle."
"Olur böyle mi? Sen tam olarak kaç kere sapık sanıldın da arabanın camına vuruldu?"
"Senin yaptığın şeyleri artık garipseyemiyorum Beomgyu, ondan." dedi Taehyun sırıtarak. Beomgyu daha da utandı. "Ben yüzerek giderim ya ineyim mi?" Taehyun bir anda kahkaha atmaya başladığında Beomgyu sarkıttığı dudaklarıyla susmasını bekledi. "Gül gül bir sen gülebiliyorsun zaten şu an."
Dediği her şey Taehyun'u bir öncekinden daha da fazla güldürmek dışında bir şey yapmıyordu. Birkaç saniyenin ardından Taehyun nefessiz kaldığı için durdu ve Beomgyu'ya baktı. "Aç mısın?" dedi koca gözlerini üzerinde gezdirirken. "Evet ama bir on kilo su yuttum zaten doyurdu o beni. Sonra evde yerim." Taehyun bu cevaba karşın tekrar kahkaha atarken bir yandan da arabayı çalıştırdı. "Evde kendin yersin, şimdi benimle ye."
Beomgyu şaşkınlıkla Taehyun'a baktı. "Kesinlikle bu arabadan inip bir yerde yemek yemem, dünyanın en çirkin insanıyım şu anda."
"Yemeği alır arabaya getiririm o zaman."
Taehyun'un ısrarını ne yaparsa yapsın kıramayacağını tam olarak o an anlamıştı. Şaşkınca bakmaya devam etti. "Çirkin olduğumu kabul ettin yani?" dedi huysuzca. Sadece buna takılmış olması Taehyun'u yeniden güldürdü. "Hala karşı çıkmıyorsun pes hyung. İndir beni yüzeceğim ben. İndirsene. Hyung solda indirsene beni."
Beomgyu mızmızlanmayı sürdürse de Taehyun gülmeye ve arabayı sürmeye devam etti. Neden bilmiyordu ama eğleniyordu.
KAMU SEDANG MEMBACA
glue song • taegyu
Fiksi Penggemarbeomgyu: az önce mekanda ikizimi bi kızla öpüşürken gördüm bana diyo ki anneme söyleme olur mu...usta asıl sen anneme benim bi oğlanın ağzından tekila shotladığımı söyleme
