2-UYUM

164 10 4
                                    

Biraz gecikti gibi oldu ama internetim gitmişti. Aslında hala yok ama bölümü yüklemek için annemin arkadaşının balkonunda gizlice bölüm yüklemeye çalışıyorum şuan jshjsg. Her neyse Çağan karakteri için birini düşünmüştüm ama sonra vazgeçtim. Şuan aklımda biri yok. Eğer sizin aklınızda birisi varsa söyleyin lütfen. Yüzü kemikli, sarışın mavi gözlü olabilir. Daha fazla uzatmadan iyi okumalar... Ha bir de bölüm şarkısı ne karar veremedim djh. Ama One Direction Story Of My Life ya da Selena Gomez Good For You dinleyebilirsiniz.

 Eğer bu işi kabul edersem babamın gözüne girerdim ve büyük bir mafyanın çökertilişinde parmağım olurdu, ki bu çok gurur verici bir şeydi. Gurur verici bir şeydi . Evet. Ama sanırım yaşarken kendimle daha çok gurur duyabilirdim. O mafyaya girdiğim an sırf nefes alabildiğim için de gurur duyabilme ihtimalim vardı. Bu ihtimaller beni o işi yapmamak için zorluyordu. Canımı çöpten bulmamıştım sonuçta. Canım benim için değerliydi. Bunların hepsini geçtim neler yapılacağı veya onların neler yaptığı hakkında en ufak bir fikrim bike yokken onlara nasıl ayak uyduracaktım cidden merak konusuydu. Ayrıca onlardan olmadığımı anladıkları an başıma tabancayı dayayıp saniyeler içinde beynimi dağıtabilirlerdi. Ya da işkence çektirirlerdi. Ya beni bir çöle götürselerdi? Orada saçlarımı kazıyıp kafama bir devenin derisini yüzüp koyabilirlerdi. Yakıcı güneşin altında devenin derisi ile benim kafa derim bütünleşirdi. Yeniden saçlarım çıkmaya başladığında ise deve derisi çok kalın olduğundan saç kılları ters istikamette yol alıp kafamın içine geri dönerdi.Beynime ulaştıklarında ilk başlarda sıklıkla geçici hafıza kaybı yaşardım daha sonra ise sonsuza dek hafızamı kaybederdim. Fazla Amerikan filmi izlediğimi farkedip bu düşünceleri savuşturdum. Kafamın içinde hala bir ikilem savaş verirken öğretmenin sesiyle bir anda irkildim. "Çağan derse dön!" Başımı koyduğum sıradan kaldırırken öğretmenin ateş saçan bakışlarıyla karşılaşıp bakışlarımı tahtaya çevirdim ve o an geometriden bir kez daha nefret ettim. Keşke eşit ağırlık yerine sözel seçseydim diye geçirdim içimden. Akşam yemeğinde babamla tekrar sofrada buluşmuştuk. Yemek de yemesek benim sınavım, babamın da işlerinin yoğunuğu dolayısıyla birbirimizin yüzünü unuturduk herhalde. Kafamda hala mafyayla ilgili düşünceler dönerken onları kovalamak istercesine başımı didiklediğim yemeğimden kaldırdım ve hiç kadın eli değmemiş olan evimizin mutfağında gözlerimi dolaştırmaya başladım. "Çağan" babamın sesi soru sorarcasına çıkmıştı. Mafyadan konu açacağına kalıbımı basabilirdim. Biraz beklese olmaz mıydı sanki? Kafamı karıştıracaktı ve istemediğim bir karar verecektim. Hep böyle olurdu ve eminim yine böyle olacaktı. "Çağan" babam bir kez daha sabırsızca ismimi söylediğinde bakışlarımı ona çevirmeden isteksiz bir şekilde cevap verdim. " Efendim." Yerler birkaç ay öncesine kadar fayanstı, fakat babam ilk defa bir şeylerle ilgilenip 18 yıldır oturduğumuz evimizin mutfağına sudan etkilenmeye parke yaptırmıştı. Bu evden çıkmamızın vakti gelmemiş miydi? "Mafya işini düşünmüşsündür herhalde." Duvarda ise meyve dekoratifleri bulunan daire şeklinde bir saat asılıydı. Ortamda seszilik hakim olunca bu saatin sesi pekala duyulabilirdi. Şimdi sıra mutfak dolaplarını incelemeye gelmişti. Ya da düşündüm de halının parkeyle uyumunu incelemek daha ilgi çekiciydi sanırım. "Çağan sana diyorum."Babamın sesinin altında gizli bir öfke baş göstermişti. Her ne kadar bunu saklamaya çalışsa da onu artık tanıyordum. Sesinin en ufak tınısında hangi duygu olduğunu sezebilecek kadar iyi tanıyordum hem de. Sonunda konuşmaya karar verdiğimde bakışlarımı halıdan yavaşça çekerek babama yönelttim. " Bu iş sence de çok riskli değil mi?" Bunu kaşlarımı çatarak sormuştum. Gayet ciddi olduğumu anlamasını umarak kaşlarımı daha çok çattım. Sakallarını kaşıdı. Bu hareketinden ne kadar düşünceli olduğu anlaşılıyordu. Sanırım o da bu işin ciddiyetinin farkındaydı. Ama bu mafyayı çökertmeyi her şeyden çok istediğini biliyordum. Benim yaşamamdan bile çok istiyordur belki. Kaybedecek tek şeyi ben değildim. Kariyeri ve parası söz konusuydu. Bunlara benden daha çok değer verdiğini daha önce de bana olan tutumundan gayet net bir şekilde anlamıştım ama içimde bir yer 'baban sana her şeyden çok değer veriyor' diyordu. Bu sese her ne kadar inanmak istesem de gerçekler açıktı ve her zaman acıtıyordu. Düşüncelirmden sıyrılmamı sağlayan babamın sesiydi. "Evet çok riskli bir iş. Hayatın söz konusu farkındayım fakat..." Gözlerini bana dikmişti. Ne kadar da rahat konuşuyordu öyle. Sanki söz konusu olan benim hayatım değilmiş gibiydi. Ben de yüzümü ifadesiz tutmaya çalışarak gözlerimi babamın kahverengi gözlerine diktim. Benim gözlerim maviydi. Babam göz rengimi annemden aldığımı söylemişti. "Fakat ne baba? Fakat ne? Hayatım söz konusu fakat kariyerin benim hayatım söz konusu olunca daha ağır basıyor değil mi? " Bunları tükürerek söylemiştim resmen. Hayatım bu kadar basit değildi. "Çağan kariyerim değil. Bak bu çok büyük bir mafya. Diğerleri gibi değil. Şimdiye kadar kaç çocuğu kaçırıp organlarını sattılar bir düşünsene. Kaç genci uyuşturucu bağımlısı yaptılar. Kaç kişiyi soydular. Kaç polisi öldürdüler. Kaç ailenin canı yandı bir düşün.Benim canım acımıyor mu sanıyorsun? Sadece daha fazla insanın canının yanmasını engellemek istiyorum. Yüzlerce hayata, yüzlerce can acısına karşılık senin hayatın ve benim canımın acısı. Bu dediğim de sadece bir ihtimal. Ölüme gitmiyorsun. Sadece ajan olarak onlara karışacaksın. Öleceksin diye bir şey yok. Mükemmel bir oyunculukla üstesinden gelebilirsin, bunun için de çalıştırlacaksın zaten." Gözlerini gözlerime dikip el kol hareketleriyle ve mimikleriyle harika ötesi bir ikna edici konuşma yapmıştı. Bence ajan kendisi olmalıydı. Mükemmel bir oyuncuydu sonuçta. Benim çalıştırılmama falan hiç gerek kalmazdı böylece. "Baba ne var biliyor musun? Ben yılın en başarılı erkek oyuncu ödülüne sahip değilim." Neden böyle biriydim ki sanki. Şuan üniversite sınavına bir ay kalmış bir öğrenci olarak sabahlara kadar çalışmam gerekiyordu. Peki ya ben ne yapıyordum? Mafyada yapılacaklar listesine çalışıyordum. Neden? Babam o lafımın üzerine ikna edici birkaç konuşma daha yapmıştı ve ben kabul etmiştim. Ama kabul etmemin sebebi kesinlikle babamın ikna edici konuşmaları değildi. Dinlememiştim bile. Bu işi yapmamın sebebi babamın aklını başına getirmek istememdi. Belki ölürsem değerimi anlardı. Bundan bile şüpheliydim ya neyse. Kabul etmiştim bir kere. Ha bir de bu işten kimsenin haberi olmamalıymış. Ajan olarak mafyaya katılmak için savcılık izni gerekliymiş ama savcılık böyle bir şeye izin vermeyeceği için bunu gizlice yapıyormuşuz. Babamdan daha düşünceli oldukları kesin. Eğer bu iş savcılığın kulağına giderse babam işinden olurmuş hatta hapse bile atılırmış. Bunun olmasını istemeyiz(!) değil mi? Babamın çok uğraştığı kariyeri bir son bulur böylece. "Baba nasıl daha önce onlarca insan öldürmüş bir seri katil gibi davranmamı bekliyorsun? Hadi davrandım diyelim. Buna inanmalarını cidden beklemiyorsundur umarım.""Seri katil değilsin sadece azılı bir suçlusun o kadar. Seri katil olamana en aptal bir insan bile inanmaz zaten. Şu tipine bir baksana. Fazla masum bir görünümün var." Babama gözlerimi devirip derin bir nefes aldım. "Baba masum bir görüntümün olması çok normal çünkü bırak insan öldürmeyi hiç sigara bile içmedim. Ayrıca nasıl silah tutulacağını bilmezken onlara nasıl uyum sağlayabilirim ki? Temizlikçi veya çaycı olarak girsem aralarına olmaz mı?" Bunda kesinlikle ciddi değildim. Bu yaşıma kadar en büyük hedefim başarılı bir polis olmaktı. Gidip bir mafyada çaycı olacak değildim sonuçta. "Aslında temizlikçi ve çaycı işini ben de düşündüm ama o zaman gerekli bilgi toplayamayacağını düşünüp vazgeçtim." Gözlerim iri iri olmuş babama bakarken başımı iki yana sallayıp "Cidden delisin" diye söylendim. Sadece omuz silkmekle yetindi. "Çağan daha önce hiç sigara içmedim demiştin değil mi?" Nefesimi sıkkın bir şekilde dışarı verip " Evet baba" dedim. "Sanırım sigara içmeye alışman gerek. Mafyada süt bebesi gibi görünemezsin." Tamam. Şimdi cidden sinirlenmeye başlamıştım. "Ben zaten süt bebesi değilim." Dedim sinirli bir şekilde. Bana süt bebesi diyemezdi. Ayrıca o bir babaydı değil mi? Benimle kötü alışkanlıklara bulaşmadığım için gurur duyması gerekirdi, dalga geçmesi değil. "Bir baba olarak oğluma bunu diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama gerçekten öylesin. Kötü çevren falan da mı olmadı senin?" Benimle şimdiye kadar hiç bu konuları konuşmadığı için bilmezdi tabi. " Baba benim çevrem falan yok, basit bir arkadaşım bile yok." Yani tamam biraz içine kapanık bir insan olabilirdim. Hatta baya içine kapanık bir insan olabirdim ama hiç arkadaşımın olmamasında sadece benim değil herkesin etkisi vardı. Arkadaşım olacak doğru düzgün bir insan bile yoktu. Zaten kimse de benim gibi biriyle arkadaş olmak için çaba göstermemişti. Bu konuda onları suçlayamam aslında. Ben olsam ben de kendimle arkadaş olmazdım.Aradan bir ay geçmişti. Bu bir ayda yaptığım tek şey sigara içmeyi, içkilerin tatlarına alışmayı, silah tutmayı öğrenmekle geçmişti ve dövme yaptırmıştım. Babam yüzümdeki masumluğu biraz kamufle edebileceğini söyledi. Masum bir yüzümün olması benim suçum değildi. Aslında o kadar da masum bir görüntüm yoktu tabi ama o kadar suçlunun içinde masum görüneceğime emindim. Yüzüm kemikliydi ve sert olmaya gayet müsait bir yapısı vardı ama bakışlarım her şeyi mahvediyordu. Çok yumuşak ve saf bakıyordum. Sanırım bakışlarım için de biraz çalışmam gerekliydi ama bunun için vaktimin olduğunu sanmıyordum. Evet yarın mafyada yer alacaktım. Tıpkı bir iş yeri gibi eleman aldıklarını düşündükçe şaşırmam normaldi sanırım. Yani tabiki oraya buraya ilan vermiyorladı, işlerini her şeyleri gibi gizli yürütüyorlardı ama resmen bir mülakat geçiriyormuşuz. Bu eleman alımı işi için ise babam mafyadan olduğunu öğrendiği 20 yaşındaki biriyle arkadaş olmamı istemişti. Yardımcı olduğu tek konu ise çocuğun resmini elime tutuşturmasıydı. Çocuğun bulunduğu ortamlarda takılmaya başlamıştım. Bir bard tezgahın önünde içki içerken yanına oturup ona içki ısmarlamıştım. Sanırım gay olduğumu düşünmüş olmalı ama konuşacak bir konu bulup onunla muhabbet açmıştım. Daha sonra da ara sıra birlikte takılmaya başladık derken arkadaşlığımız ilerlemişti ve sürekli birlikte takılmaya başlamıştık. Tabi takılmak derken masum bir takılmadan bahsetmiyordum. Her gece barlarda içki içmeye başlamıştık. Biraz benimle içtikten sonra gözüne bir kız kestirip ortadan yok oluyordu. İçmeye alışık olmadığımdan hemen sarhoş oluyordum ve beni sürekli ordan burdan toplamak zorunda kalıyordu. Bir kere üstüne kusmuştum ve beni dövmüştü ama o beni döverken kahaha atıyordum. Sanırım bana içmek hiç yaramıyordu ama zorunlu olduğumdan yapıyordum bunu. Her sabah kafamı patlatacak bir baş ağrısıyla kalkmak hiç de eğlenceli değildi. Katil olduğumu öğrenince mafyadan bahsetmişti ve bir şeyler ayarlayabileceğini söylemişti. Bir ayın sonunda takılmamız bir işe yaradığı için kalkıp dans edecek seviyeye gelmiştim ama böyle bir şey yapmamıştım tabiki. Ertesi gün tekrar buluştuğumuzda bana mafyada bir iş ayarladığını söylemişti. Sanırım mafyada sözü geçen birisiydi. O günden bu yana üç gün geçmişti ve yarın büyük gündü. Tarıkla takılırken de oyunculuk yeteneğimi oldukça geliştirmiştim. Heyecandan uyamayacağımı bilsem de kafamı yastığa gömüp karanlığın beni içine çekmesini bekledim.

Hikayeyle ilgili, görüşlerinizi ve eleştirilerinizi lütfen belirtin hikayeye ona göre bin yön katmaya çalışacağım. Okuyan herkese sevgiler. Öpüldüzünüz.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jul 06, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

MAFYA ANASI #Wattys2015Where stories live. Discover now