~PSİKOPAT~

83 6 0
                                    

(3.Bölüm)

(Multimedia/Fatih Hazar)

Fatih'in altına sermesi için verdiğim pudra rengi olan çarşafı üstüne örtmüş ve üstünü örtmesi için verdiğim pikeyi de altına sermişti.

Yüzüne gözlerim takıldığında ise şaşırmıştım.Yüzü kasılmıştı ve kaşları her zamanki gibi çatık bir 'v' harfini andırıyordu. Yeni çıkmış sakalları kahverengi ve siyah arasında kaybolmuştu.

Gülmemek için elimi ağzıma götürerek kapattım. Ağzımdan kaçan küçük hıçkırıklara bir son vermek amaçlı mutfağa girdim.

Onu böyle görmek tuhaf gelmişti. Acaba annesi hiçbir şey öğretmemiş miydi? Ya da öğretecek bir annesi var mıydı?

"Bunlardan sana ne Esila!" Diyerek bana sitem eden iç sesime 'Haklısın' diyerek kafamı salladım.

Su ısıtıcıya kahve için yeterli miktarda su koydum ve fişe takarak kırmızı düğmeyi aşağı indirdim. Yüksek sayılamayacak ses çıkaran su ısıtıcıya bakarak yüzümü buruşturdum.

Buzdolabından iki gün önce kolayca bulduğum küçük bir mahalle marketinden aldığım ve akşamında da servis tabaklarına yerleştirdiğim kahvaltılıkları yemek masasına dizdim. Ardından dolaptan çok derin sayılamayacak küçük bir tencere çıkarttım ve içine üç tane yumurta attım. Bir tanesi bana geriye kalan iki tanesi ise içerde uyuyan Bay Ukala'ya, malum o kolundaki kasları sadece spora giderek yapmıyordur diye düşünerek acaba bir tane daha mı atsam demekten kendimi alamadım.

"İki tane yeter." Diye yemek masasının sandalyesini çekerek oturan Fatih'e korku dolu gözlerle baktım.

Sürekli beni duygu seline sürüklüyordu. Dibime girerek bana bir sivilce kadar yakın dudakları ve nefesi ile heyecanlandırıyor, ben bir şey düşünürken ya da bir işle meşgulken arkamdan sessizce gelip korkutuyordu ve bana sürekli emir verip, ona mecburmuşum gibi bana emirler yağdırıyordu.

"Rafadan olsun!" Diye konuşunca ses tonundaki bıkkınlık cümleyi ikinci defa tekrar ettiğini gösteriyordu. Sanırım dalmıştım.

"Ha?" Diye sorunca, saçlarını karıştıran eli durdu ve bana sinirli demekten bile öte bir bakış atıp iki elini de masaya vurdu.

"Yumurtalar rafadan olacak!" Diye bağırması ile olduğum yerde zıplamam ve ağzımdan çıkan korku dolu "Hıh" sesine mani olmamıştım.

Bu yaşıma kadar hiç kimse bana öfke ile bağırmamıştı. Yetimhanedeki müdüre hep bize anne şefkati ile yaklaşmıştı ama bu öfke dolu kükremeyi ilk defa duymuştum hem de bana karşı gelen bir tepkiydi.

Korku ile elimden ek olarak koyacağım yumurtayı yere düşürmüştüm ki yere düştüğü anda gözümden akan bir damla yaşı saklayamamıştım.

Sıkıntıyla nefesini dışarı veren Fatih hışımla kalkıp, vurduğu masaya tekme atarak ağıza alınmayacak küfürleri savuruyoruydu. Ben ise donmuş gözlerle,heyecanla hazırladığım kahvaltılıkların yere serilmelerini izliyordum.

Ne yapmıştım ki ben? Lafını tekrarlattığım için miydi bu yaptıkları.

Ayak baş parmağımdaki ince sızıyla kafamı binbir çeşit şeyle bezenmiş fayansa çevirdim.

Parmağımdan yavaşça yere süzülen uğursuz renk, ayağımın kesilmesine neden olan kırık cam parçasına bulanmıştı. Acıyı bedenimde o kadar yoğun hissetmesem de kırılan şevkim ve ilk korkunun bana verdiği duygusallık ile gözlerimden yuvarlanan yaşları artık gizleme gereği duymuyordum.

Tanımadığım bir adamdandan korkmuş, çekinmiş ve emirler almıştım...

Ben daha dün tanıdığım bir adama itaat etmiş, sözünden çıkmayacağımı açıkça belirtmiştim.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin