V. Bölüm [DÜZENLENMİŞ]

92 17 41
                                    

"Bunun olduğuna inanamıyorum."

Kemal derin bir nefes aldı. "Son iki günde gerçekten olduğuna inandığın bir şey oldu mu?"

Alfred kafasını iki yana salladı. Olmamıştı. Şu anın bile gerçek olduğuna inanası gelmiyordu. Ahmet Ali yatağına uzanmış uyuyordu. Arada bir acıyla inlemese çok huzurlu göründüğü söylenebilirdi. Kemal ise Alfred'in yanında, koltukta oturuyordu. Perdelerden içeri giren ay ışığı haricinde odada başka ışık kaynağı yoktu.

Oda koyu kırmızı kadifeyle dekore edilmişti. Biraz klişeydi ama dekorasyonun kendine has bir çekiciliği vardı. Duvarlarda ünlü manzara resimleri ve çoktan ölmüş aristokratların portreleri asılıydı. Mobilyaların tamamı kalın meşeden yapılmıştı ve şömine kalın bir kül tabakasıyla kaplanmıştı. Köşede kağıtlar ve kitaplarla dolu bir masa vardı ama Alfred'in ilgisi şu anda çok da üzerlerindeymiş gibi görünmüyordu.

Alfred başını hafifçe çevirerek Kemal'e baktı. Çocuğun saçları, kafasını koltukta dayadığı yerde dağılmıştı. Gözleri kapalıydı. Alfred hafifçe gülümsedi. Kendi gömleğinin düğmelerinin de birkaçı açıktı. Üçü de perişan görünüyordu.

"Olmadı." dedi. "Hayatımın en kötü haftalarından biri ve daha iki gün oldu."

Kemal gülüp eliyle Alfred'in omzuna hafifçe yumruk attı.

"Ama..." diye devam etti Alfred. "Sadece kötü şeylerin olduğunu söylesem yalan söylemiş olurum."

Kemal önce tek gözünü açıp Alfred'i inceledikten sonra kafasını kaldırıp sağ elinin üstüne yasladı. Vücudunu Alfred'e doğru döndürmüştü. "Rica ederim beni aydınlatın."

Alfred'de hafifçe ona doğru döndü. Ay ışığı Kemal'in kuzguni saçlarına vuruyordu. Alfred elini uzatıp saçlarını okşamamak için kendini durdurmak zorunda kaldı. "Seninle-" duraksadı. "sizinle tanıştım."

"Eh, ben de benimle tanışsaydım memnun olurdum emimin."

İkisi de sessizce güldü. Kemal tekrar Alfred'in gözlerinin içine bakıp devam etti. "Daha önce hayatımda hiç cinayetle suçlanmamıştım. Hiç en yakın arkadaşımın gözlerimin önünde öldürülesiye dövüldüğüne şahit olmamıştım." Gözlerini kaçırıp elinin üstüyle burnunu kaşıdı. "Ama yine de seninle tanıştığıma memnun oldum."

Bunun üzerine odaya bir sessizlik çöktü. Saat geç olmamasına rağmen dışarıdan gelen sesler de kesilmişti. Herkes evine, sevdikleri, değer verdikleri insanların yanına dönmüştü. Mevsim yaz olmasına rağmen İstanbul'da geceleri sakin geçerdi. Kimse kimsenin etlisine sütlüsüne karışmazdı. Ama bayramlar gibi özel günlerde şehir kendisine gelir, gören herkesi kendisine hayran bırakacak bir varlığa dönüşürdü. Alfred bu şehre yaptığı yolculuğu düşünmeden edemedi. Sadece birkaç yıl önce gelmişti ama sanki yüzlerce yıldır oradaymış gibi hissediyordu. Şehir her ara sokağa, her köşeye nefes veren bir hayat gibiydi. Hava baharat kokusu, odun dumanı ve Boğaz'dan gelen tuzlu esinti ile ağırdı. Binalar eski ve yeninin bir karışımıydı; çatıların üzerinde yükselen minareler ve hilal şeklindeki ay gece gökyüzünde parlak bir şekilde parıldardı. Kim ne derse desin buraya gelmek verdiği en iyi karardı.

Alfred derin bir nefes aldı. "Senin gibi bir arkadaşı olduğu için çok şanslı."

"Ben onun gibi bir arkadaşım olduğu için çok şanslıyım."

Alfred hafifçe başını iki yana salladı. "Seni çok önemsiyor."

"Nereden biliyorsun?"

"Sen evime gelmeden önce kapıda muhabbet etmiştik. Hep senden bahsetti."

18. Sone [bxb] [DÜZENLENECEK]Where stories live. Discover now