"Alya anahtarı ver."

"Hayır."

"Alya anahtarı ver."

"Hayır!"

"Sen vermezsen ben alırım. Ve koyduğun yer iyi değil." Dediğinde sırıtışını hayal edebiliyordum. Göğsümü ellemesi seçeneğini göze alıp anahtarı çıkarıp verdim. Kulübeye girip kapıyı kapatıp beni yere bıraktı ve dolabımın önüne geçip kıyafet seçmeye başladı. Bense kendimi yatağa atmıştım. Beş dakikanın ardından Uraz "bitti." Dediğinde kalktım ve seçtiklerine baktım. Siyah tayt ve üstüne yarım kollu siyah tişört. Bu sıcakta bunları giymem!

"Uraz. Saçmalama. Dışarıda cehennem sıcağı var. Hayatta giymem."

"Peki giydiririm bende." Deyip sırıttığında bende sırıttım.

"Denesene." Dedim ve ayağa kalktım. Bu hareketim karşısında biraz şaşırmış olsa da tekrar sırıtıp bana doğru geldi ve düğüm attığım gömleği çözmeye başladı. Ellerimi omzuna koyduğumda destek aldığımı düşünmüş olmalı ki bana bakmadı bile. Bende fırsattan istifade omzunu ısırdım ve küçük Uraz'a tekme attım. Bu yaptığımı çok ağır bir şekilde ödeteceğini bildiğimden o bağırıp dizlerinin üstüne çökerken ben çoktan kapıyı açıp koşmaya başlamıştım.

Şimdi hemen Kutay'ı bulmam gerekti. Çünkü o şakalarıyla bana zaman kazandırabilirdi. Koşmaya devam ederken telefonumu çıkardım ve Kutay'ı aradım.

"Alo, Kutay ben çok berbat birşey yaptım. Beni sadece sen kurtarabilirsin. Nerdesin?"

"Ben mi kurtarırım? Aaaa. Uyuz kahramanına ayıp olmasın. Ya da namusluna." Deyip gülmeye başladı.

"Kutay! Başlatma şimdi uyuza. Zaten ona yaptım. Bana kıyafetimi çıkarmamı söyledi sonra beni kulübeye götürdü. Gömleği çözerken şeyine dizimi vurdum ve omzunu ısırdım. Kesin sinirden köpürüyordur. Nerdesin?!" Dediğimde daha fazla güldü. Bende telefonu kapattım ve koşmaya başladım...

Kaçmamdan kırkbeş dakika geçmişti. Biraz koştuktan sonra nefes nefese kalmıştım ve yürümeye başlamıştım. Ardından tekrar koşmaya başladım. Hala koşuyordum. Taa ki bu manzarayı görene kadar. Şuan aşağıda deniz vardı. Ben ise yukarıdan bakıyordum. Mükemmel bir manzarası vardı. Burayı kimse keşfetmediyse iki ay boyunca burası benim mekanım olacaktı. Yolu ezberlemiştim zaten. Sağ, sağ ve sol. Çok basit. Aslında Uraz beni bulurdu ama...bir umut işte. Şimdi anın tadını çıkarmam gerek.

Yemyeşil çimenlere oturup ayaklarımı aşağı sarkıttım ve denizi izlemeye başladım. Denizin kayaya vurması hem güzel bir ses hemde güzel bir manzara sunuyordu. Koşmaktan çok yorulmuştum. Ayrıca susamıştım ama yapacak birşey yoktu. Acıkmak daha kötüydü çünkü bu sefer akıllanmıştım ve hiçbirşey yemem.

Burası gerçekten çok güzeldi. Fazla güzel. Kayaya vuran dalga sesi insanı sakinleştiriyordu. Sesi daha güzeldi. O yüzden ayaklarımı zemine koydum ve dizlerimin üstünde durup gömleğimi belimden çözüp giydim. Burası güzel olduğu kadar aynı zamanda yüksek olduğu için serindi. Gömleği giyip biraz geri gittim ve yere uzanıp ayaklarımı kendime çekerek dalga seslerini dinledim...

Kendimi bir anda yüksekte bulunca gözlerimi açıp nerde olduğuma baktım. Aynı yerdeydim. En son Uraz'dan kaçmak için geldiğim yerde, dalga sesleriyle uyuya kalmışım. Diğer tarafa bakıp Uraz'ı gördüğümde ellerimle gözlerimi ovuşturdum ve uyku mahmurluğu ile çıkan sesim ile "Uraz?" Dedim. O tatlı gülümsemesiyle bana baktı "Alya?" Dedi. Birşey demedim ve ellerimi onun boynuna dolayıp kafamı göğsüne koydum ve gözlerimi kapattım. Uyumuyordum. Sadece...ne bileyim. Hani uyandığınızda yataktan çıkmak istemezsiniz ve her nekadar uykunuzu almış olsanızda gözlerinizi kapatıp öylece beklersiniz ya amaçsızca. İşte tam da o his. Bu an hiç bitmesin istiyordum. Ama bitmişti işte. Kulübeye geldiğimizi anahtar sesinden anladım ama gözlerimi açmadım. Bu da misafirlikten dönerken babanızın sizi taşıması için uyuyor numarası yapmanız gibiydi. Uraz beni yatağa yatırdığında gözlerimi açıp etrafa baktım. Burası benim değil Uraz'ın kulübesiydi.

"Uraz-"

"Şşşt." Dedi ve dolabından uzun krem rengi tülleri olan bir elbise çıkardı.

"Bunu giy."

"Uraz-" dediğimde yine sözümü kesti ve elbiseyle beni başbaşa bıraktı.

Hızlıca elbiseyi giydiğimde yerde, elbiseyle aynı renkteki topuklu ayakkabıları gördüm. Benim ayak numaramı nereden biliyordu?

Ayakkabıları giyince etrafa baktım ve kenardaki minik kutuyu gördüm. Elime alıp açtığımda krem ve gümüş rengindeki sallantılı küpeleri gördüm. Aynanın karşısına geçip onları da taktım. Kolye takmak için uygun bir elbise olmadığından başka takı yoktu. Bileklik olabilirdi veya çanta. Ama şuan bunlar önemli değildi. Ben neden hazırlandım?

Kapı açıldı ve içeriye siyah takım elbisesiyle Uraz girdi. Ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Ayrıca bu çocuk nerde giyindi?

"Uraz?" Dediğimde bana baktı ve yine o tatlı gülümsemesini takındı.

"Neden hazırlandım? Hazırlandık?"

"Çünkü..." dedi ve kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma. "Burdan farklı bir yere gideceğiz."

"Neden?"

"Çünkü..." dedi ve yine az önceki gibi öptü beni. Şimdi neden yaptı ki bunu? Hayır neden yani?

Daha fazla soru sormadım ve Uraz'ın koluna girip yürümeye -ona ayak uydurmaya- başladım.

Bir süre yürüyüp sahile geldiğimizde şaşırmıştım. Ben bu topuklularla kumda- haa kumlara dizilen ve denize giden taşlardan gidecektik. Bu adam gerçekten akıllı.

Taşların üstünden geçip denizin yakınlarında durduk. Uraz tam karşımda duruyordu ve gözlerimin içine bakıyordu. Şuan far görmüş tavşan gibi baktığıma emindim. Bunun içine ne girdi de romantik oldu bu?

"Uraz-" dediğimde yine ve yine sözümü kesti.

"Şşşt sus ve beni dinle...Sen zaten baştan beri benimdin. İlk gördüğüm andan beri benimdin. Başka bir şansın da yoktu zaten. Bundan sonrasıyla geçmiş arasında olucak tek fark sana diyeceğim olan iki kelime. Kararın ne olursa olsun saygı duyarım ama...kararın ne olursa olsun sen sadece benimsin. Benim Yaramaz Bücürüm, Miniğimsin ve öyle kalacaksın. Alya...gözlerinin mavisine, gülüşüne, ağladığında gözünden düşen her damlaya aşık olduğum kadın. Seni seviyorum."

"Uraz..." dedim ve sustum. İşte şimdi ben susmuştum. Çünkü diyecek hiçbirşeyim yoktu. Duyduklarım karşısında şok olmuş bir şekilde duruyordum.

Ben doğru mu duydum?

Uraz Çağlar Alya Gürsoy'a aşık mıydı?

Kalp çarpıntısıdır o, aşk değildir demek istesemde yine sustum...

*****

Sizce nasıl bir bölüm oldu? Şimdi Kutsi'nin İlan-ı Aşk şarkısını açabilirsiniz sjjsjs
*forever doktorlar, forever levent-ela aşkı* Yazarlar kafayı buldu hadi görüşürük.

Pınar&Görkem

POYRAZWhere stories live. Discover now