15-Cİ BÖLÜM. SON BEŞ GÜN

Start from the beginning
                                    

"Benden on-yirmi santim küçük sıskaya benzeyen bir kadın beni 1.5 metre öteye nasıl fırlattı?"

Bence böyle düşünüyordur. Yanına vardığımda eğilip elimi kalkması için ona uzattım. Önce elime sonra yüzüme baktı. Gözlerimle elimi gösterip, tutması gerektiğini işaret ettim. Birkaç saniye düşünüp elimi tuttuğunda onu kaldırmaya çalıştım. Baya ağırdı. Güçlük çekmedim de değil. "Bunu sen mi yaptın?" Bu sefer baya şaşırmıştı. Ses tonundan da belliydi. "Evet ne olmuş? Bak ben vaktimin boşa harcanmasını hiç sevmem. İşim önemlidir. Kabul, pekte iyi başlangıç olmadı. Hadi bütün bu yaşananları unutup yeniden başlayalım." Elimi ona uzattım. "Ben Annie Walker. Sizinle iş yapmak için burda bulunuyorum. Benim Annie Walker olup olmadığıma inanmanız umrumda değil. Gerçekte kim olduğum umrumda. Ve buraya gelirken içimde en ufak bir korku yaşamadım. Ve sizden de korkmuyorum. Şimdi benimle iş yapmak istiyor musunuz? Ne yazık ki gereksiz güven testlerinizle uğraşamam. Bana kararınızı bildirin lütfen." Konuşmamdan sonra sessiz kaldı. Elim hala havada kalmıştı. Evet ya da hayır diyene kadar bekleyecektim. Devon Phoenix güvenini kazanmam gerektiğini söylemişti. Bu işi bu gün yapmak zorundaydım. Bir ona uzattığım elime bir de bana baktı. Ciddi ifadesi birden değişti. Hatta gülümsediğinde büyük heybetin içinde yer alan dudakların gülüşünü sevdim gibi hissettim. Delirmiş olmalıyım. Karşılık verip elimi sıktı. "Memnuniyet duydum, Annie Walker. Ne yazık ki, insanlara olan güvenimi kaybettiğim için bunları yapmak zorunda kaldım. Sizinle çalışmak benim için onur olacak. Ne yazık ki yüzünüzü tanımıyorum. Araştırmalar yaptım ancak fotoğraftaki kadına bezemiyorsunuz." Aslında haklı olduğu bir konu. "Kaza yaptığımdan dolayı estetik operasyonlar geçirmek zorunda kaldım."
"Hiç duymadım. Genellikle haberleri seyrederim. Doğru ya, siz gizliliği seviyorsunuz. Aynen benim gibi. Aslında çoğu karakterlerimiz baya tutuşuyor. Aynen ruh ikizleri gibi." Senin gibiler benimle aynı olamaz. Kadın katili. Seni şu an boğmak isterdim. "Ben de Adrian Fernandez. Hakkımda duymuş olmalısınız."
"Pek değil ne yazık ki."
"Boş verin. Zaten insanlar ifritalar atmayı ve yalanlar söylemeyi severler. Bir şey bilmeden insanı yargılıyorlar." Kendini nasıl da aklamaya çalışıyor? Aşağılık herif. Neden benim önüme hep şerefsiz erkek çıkıyor, anlamıyorum. Bu nasıl bir kader? Evet şimdilik bir şeyler yapmayı başarmıştım. Bundan sonrasının da iyi olması için gerekeni yapmalıyım ve bu adamın işini bitirmeliyim. Uzun sürecek ancak olacak. Ama bir şeylerin ters gideceğini de düşünüyorum. "Buyurun" diyip eliyle adamları ile birlikte geldikleri yeri gösterdi. Gülümseyip önden gösterdiği yere adımladım. Tam arkamdan geliyordu. Bense normal bir şekilde yürüyordum. Korktuğum tek şey üzerimdeki dinleme cihazının elbisemden düşmesi. Düzgün bağlanmamış bile. Eğer görürse, Annie Walker olsam bile bu herif beni ihanetten dolayı öldürür. Bende yerinde olsam yapardım. Güven benim için çok önemlidir. Ancak günahsız insanların canlarına kıyaması hiç doğru değil. Hele kadınların. İçimde ona iyice küfür ediyordum. Biraz önce çıkan garip sesler spor aletlerinden geliyormuş. Benim yanıma gelmeden önce spor yapıyormuş meğerse. Aletler eskimişe benziyordu. Bu yüzden garip sesler çıkıyormuş. Biraz da dümdüz gittikten sonra çıkmazda durdum. Arkamı dönüp ona baktım. Sağ tarafı gösterdi. Gösterdiği yere doğru ilerlediğimde burda bir yatak, masa ve üç sandalye vardı. Sandalyelerden birini çekip oturdu. Bende diğer sandalyeyi çekip karşısında oturdum. "Madem ki, siz güven amaçlı bir şeyler yaptınız, şimdi benim size güvenmem için birkaç soru sormalıyım. Umarım beni anlarsınız. Ne yazık ki, böyle durumlarda sizin gibi şiddete başvuramıyorum." Yaptığının doğru olmadığını anlamış gibi başını sallayıp dediklerimi kabullendi. "Sadece güven konusunda sürekli problem yaşıyorum. Bazı kişiler yüzünden. Neyse bunları boş verelim. Buyurun. Ne soracaksınız?" Ona anlayış göstermek amacıyla başımı salladım. "Haklısınız güven insanlar arasında çok önemlidir. Ancak bana göre bunu başka yöntemlerle denemelisiniz. Tabi siz bilirsiniz. Her neyse ben sorulara geçiyorum. Doğru cevaplar vermenizi öneririm. Sizin de dediğiniz gibi bir birimize güvenmek için. Öncelikle kendi güvenliğim açısından şunları sormak istiyorum: Mesela ne tür işlerle meşgulsünüz?"
"Aslında yıllardır aynı işle meşgulüm. Bu iş gizli. Rusya, Çin ve İran'da gizli örgütlerim var. Onları uzaktan yönetiyorum. Biraz zor olsa bile. Her örgütü çok güvendiğim kişiler yönetiyor. Bana her hafta ülke gündemlerine ait gizli bilgiler veririler. Bende Amerika'nın en iyi bilim insanlarıyla çalışıp yeni yarattıkları aletlerin, silahların ve ya ilaçların işe yarar ya da yaramaz olduğunu kontrol edip karar veriyorum. Yani onlara gönderip göndermeme kararını veriyorum."
"Hapishanede olmanıza rağmen işler yürütüyorsunuz. Peki yürüttüğünüz işinizin de hiç kaçakçılık operasyonu ve ya kanunsuz işler yaptınız mı yoksa yaptırmak teşebbüsünde bulundunuz mu?"
"Hiç bir şekilde bunu yapmadım. Yapmalarına da izin vermedim." Başımı salladım. Sanki sorgu odasında ben polis o da suçlu. Gerçi suçluya benzer bir yanı da yoktu. Ama konu görünüş değil, gerçekte yaşananlar. O bir katildi. Amerika'nın en iyi seri katillerden biri. Adrian Fernandez. Ellerini kadınların kanına bulayan adam. Gerçi Devon Phoenix Adams bana bunu söylediğinde sinirlensem bile, aklıma İvan Aleksandrov'un yaptıkları gelmişti: küçük kızların sünnet edilmesini sağlamıştı. Bu bir kadını silahla ya da bıçakla öldürmekten daha beter. Belki de ben yanılıyordum. Devon Phoenix haklıydı. Belki de kadınları ağır işkencelerle öldürmüştü. Bu hapishanede mi? Bu kadar korumaların içinde mi? Belki de bu yüzden onu herkesten uzak tutuyordular. Belki de ölüm onun için su içmek kadar kolaydı. "Soru mu düşünüyorsunuz, yoksa daldınız mı?" Yere diktiğim gözlerimi ona çevirdim. "Şey... Ben dalmışım. Neyse. Söylediklerinizi düşündüm. Peki ülkene bu kadar iyilik yapmana rağmen neden burda, Guantanamo hapishanesindesin?"
"Bilirsiniz, bu hapishaneye ya 2011 yılındakı olaylardan sorumlu El-Kaide teröristleri, ya da Amerika'ya büyük ihanette bulunan kişiler hapsedilir. Ancak ne yazık ki, beni devlete ihanetle suçladılar. Ne yaptım diye sorduğumda düşman ülkelere gizli bilgilerin verilmesinde suçlandığımı söylediler. 3.5 yıldır burdayım. Mahkeme bile kurulmadı. Kendimi savunmama izin vermediler. Ancak şu mesele var ki, ben burda işimi hala yönetiyorum, adamların yanıma geliyorlar ve devlet buna karşı çıkmıyor. Bana buranın misafiri ve en korkunç insanıymışım gibi davranıyor burdaki her kes. Bende birkaç aydır işin köküne inmeye çalıştım, ancak sonuç vermediği için bunlara sessiz kaldım. Hakkımda yalan haberler yayıldı ve her kes benden, hatta adımdan bile korkuyor. Bende ne kadar bundan nefret etsem de, bir şey yapamadım. Olanların önüne geçemedim. Dünyanın istediği gibi dönmesine izin verdim. Buradaki sakin hayata alıştım ancak suçlu değilim. Adıma leke sürüldü. Haksız yere suçlanmam beni kızdırıyor. Sorunun cevap dairesinden biraz kenara çıktım sanırım. Diğer sorunuz?"
"Benim prensiplerim var bay Adrian Fernandez. Eminim sizin de vardır. Ben dinime ve prensiplerime karşı saygılıyımdır. Ve şiddete karşıyımdır. Yanınıza birkaç kadın ve erkek gönderilmiş diye duymuştum. Hatta siz de dediniz ki, kadınlar benim adımı kullanarak gelmişler. Bana el kaldırmaya çalıştınız, olmadı. Direnç gösterebilirdim. Peki bunu başaramayan kadınlara ne yaptınız?"
"Öncelikle haklısınız. Dakik insanların prensipleri mutlaka vardır. Benim de var. Ancak kadına el kaldırma konusu benim çoktan ürettiğim savunma tekniğim." Kaşlarımı çatıldı. "Nasıl yani?"
"Şöyle başlayalım: ben buraya getirildikten iki ay sonra bir kadın geldi. Kendisini Annie Walker olduğunu söyledi. Evet ona inandım, ancak onun benden çok korktuğu belliydi. İlk başta bundan rahatsız olmuştum, ancak az sonra güvenlik geldi ve onu götürdü. Yaptığı suçlardan ve iş üzerindeki güvenliği aldatması yüzünden silahla öldürüldü. Birkaç ay sonra yine bir kadın gelip yine siz olduğunu söyledi. Ona da inandım. Çünkü bana ilk yanıma gelmiş kadının onun adını kullanıp beni rahatsız etmesinden dolayı benden özür dilemeye gelmişti. Onunla konuşmak için buraya davet ettim. Arkasından geldiğim için ikide bir arkasını dönüp korkuyla bana bakıyordu. Onunla konuştuğumuzda kekeliyor, hemde fazlasıyla yutkunuyordu. Ruj sürdüğü dudakları kurudu ve hatta çatladı. Bi' altına işemesi kalmıştı. 'Heyecanlanıyor' diye düşünüyordum. Sonra prensipler konusuna geçtiğimizde sandalyeden kalkıp her şeyi itiraf etti. Ben onu sakince dinledim. Bana Annie Walker olmadığını söyledi. Hatta cümlesini bitirip tekrar özür diledi ve kaçıp gitti. Onu durdurmadım bile. Çünkü ona bilgi vermemiştim. Önce kendisi hakkında bilgi vermesini beklemiştim. İyi ki de yapmıştım. Sonra iki ay geçti. Bir kadın daha geldi. O da Annie Walker olduğunu söyledi. Adamlarımla birlikte karşısındaydık. O da korkuyor gibiydi ancak bunu yok etmeye çalışıyordu. İki kadınında yaptığını yaparsa, onu dövüceğimi söyledim. Bundan daha çok korkmuştu. Sonra çantasından bir sprey çıkarıp yaklaşarak gözümüze sıktı. Gözümüz yanmıştı. Sport ayakkabısına tükürüp kaçmıştı. Sonra doktor geldi. Başta biber gazı olduğunu sanmıştım. Ancak doktor dedi ki, bu sinek öldürücü etkisi olan bir spreymiş. On beş gün boyunca gözlerimizi ne iyi aça bildik, ne de açsak bile etrafı görebildik. Kadın da başka bir hapishaneye götürdüler. Ondan sonra beden dili kitapları okumaya başladım. Kitablar ilgimi çeker. Ama kitap kurdu değilim. Hapishaneye gelmeden önce ayda iki kitab okurdum. Ya da bir. Okurken arada sigara, ardından içki içiyordum. İnanır mısınız, burda bana sigara veriyorlar. Hatta ne istersem. Her neyse, aradan beş ay ya da altı ay geçti, sonrada erkekler gelemeye başladı. Onları da önce kendim benzetip güvenliğe veriyordum. Aslında bakarsanız, suçlu olarak tutulmama rağmen güvenlik beni bir kere olsun dövmemişti. Buna hep şaşırmışımdır. Mesela karşı taraftaki adamların sesleri arada sırada kulaklarımda çınlar. Boğuk iniltileri ve ya güçlü sesleri. Onlara resmen işkence ediyorlar. Amerika'da nasıl işkenceler uygulandığını benden iyi biliyor olmalısınız." Onaylamak için başımı salladım. Haklıydı. Mesela bir çok ülkede ölüm cezasının kaldırılmasına rağmen Amerika'da ve bir çok ülkede bu hala devam ediyordu. Amerika her ne kadar 'özgüler ülkesi' olsa da, kanunlarda bir o kadar sert ve affedilmezdi. Okuduğum son haber dokuz yıl önceydi. Bir kadını taciz eden adam bunu en kötü şekilde yaptığı için ölüm cezasına çarptırılmıştı. Hatta önce yüz çubuk vurmuştular. En sonra vücuduna yüklü miktarda elektrik vererek öldürdüler. Oh, iyi olmuştu. "Erkeklerde anlamak kolaydı ancak biri hariç." Kim olduğunu söylemesini bekledim.
Ancak ondan bir cevap gelmemişti. Sanırım Devon Phoenix Adams'dan bahsediyor. Kendisi de söylemişti:

Phoenix'in (Feniks'in) Kuklası Where stories live. Discover now