0.6

381 18 18
                                    

Ellerim gökyüzüne uzandı, bedenim rüzgarla sallandı. Gözlerim kulaklarımda çalan melodi başladığından beri kapalı kalmış, kafamda geçen her arbedenin kalıcı sonunu görene dek de açılmamıştı. Acı.. dedi fısıldar gibi kalbim, kollarımdan başlayıp bacaklarıma dek ilerleyen bu soğuk sızı mı, yoksa çok daha büyük intiharlar tanıklık etmediğim için her anımı ansızın ziyaret etmeyi sürdüren zayıflık mı? Hissediyorum, yüreğimdeki yangınlar durmuyor karın boşluğuma fütursuzca ilerliyor işte. Görüyorum, önüm fazlasıyla karanlık, inanabiliyor musun bu dünyanın en kudretli yaratıcısı, çok sevgili Tanrı.. üstelik beyazın içinde bütün renkler var demişlerdi fakat bu siyah kabul edilebilir bir hırsızlık yapmış. Adını bile bilmediğim renkler bana bağırıyor zaten, fısıldıyorlar sürekli, zaman zaman terk ediyorlar. duyuyorum, notalar hissettiğim zaman dilimi içindeyken hırsla geçmişe itiyor beni. Ondandır yanaklarımdaki bu kararsız nem, bazen kılcal nehirler geçer bazen çölde serap görmeye benzer. Görüyorum, duyuyorum ve istemediğim kadar içten hissediyorum. Güç dedi beynim, sen hep böyleydin. Küçük ellerin şimdikine benzer bir alanda madalya kaldırırken, biraz büyüdüğünde aldığın hediyelerde poz verirken.. söyle, bu denli acıtmasıydı hayat seni..

Görebilir miydin bu imrenilen günlerini.

O an, gözlerimden bir yaş yere hızla düştü. Gözlerimi açtım. Bedenim öylesine üşümüştü, kollarım nasıl buz tutmuştu ki ben fark edememiştim. Her zaman ki o tanıdık panik dalgası yayıldı bedenime, sertçe yutkundum ama ürktüklerim takılmıştı boğazıma. Saatler, yıllar ve bu anıma dek. Yaşamın kirli bedenime uzattığı yardım eline tutunmanın tek nedeni de buydu belki, rekabeti seviyordum. Karşımda benim gibi biri olmalıydı, yada benden çok daha güçlü biri.. ve görünen o ki kendisinden beslendiğim aciz acı, üzerimde taşıdığım tatlı umudu yanına almaya pek bir meraklıydı. Heyecan verici değil mi? kazananın tahmin edilemeyeceği bir yarışı tatminsizlikle izlemek ve sıkılsan bile sona olan merakın yüzünden kalmayı seçmek.

Sıradışı normal maddesel bir yaşantı,cennet ve cehennemin heyecan verici manevi tarafı.

Gözlerim yerdeki zemine öylece odaklanıp kalmışken hocanın sert sesi hafif bir eko yarattı. Kolumdaki saate bakacağım sırada açılan birkaç ışık ile gözlerim kamaştı.buz gibi soğuk olan zemin çıplak ayaklarımı tir tir titretmeye yetiyordu.
Boğazımı güzelce temizlediğime emin olduğumda bir adım ileriye giderek mikrofona yetişmem için önüme koyulan tahtanın üzerine çıktım. Sırayla dizilen bütün koltuklar, konuşan kişiyi pür dikkatle dinliyormuş gibi rol yapıp kurtulduktan iki dakika sonra duyduklarını sikine bile takmayacak insanlar ile dolup taşmıştı. Tam şuan da karşılarına çıkıp ölen insan için kağıtta satırlarca yazılı cümleleri haykırsam, beni gerçekten anlayabilecekler miydi?
Empatiden yoksun bu insanlar Sudenin ölümü için empati kurabilecekler mi? hiç zannetmiyorum.
Ona rağmen zorunlu olarak tutulduğum bu yerde, karşılarında duvara anlatmaktan farksız olan insanlar için binlerce kelime sarf edecektim. Ne hâlde olduğum onlar için önemli bile değildi. İnsan oğlu ne zaman kendini düşünmek yerine bir başkasını düşünmeyi tercih etmişti?

Zorunlu olarak konuşma yapmak için tutulduğum bu yerde durmayı bir gün bile istemedim.

Tahtanın üzerinde durmaya cesaret bulsam bile, tek bir cümle kurmaya çok korkuyordum. Uzun uzun konuşma yapmak istiyordum fakat karşımda oturup beni bıkkınlıkla dinleyen insanların son cümlemi bitirene kadar beni pür dikkatle dinlemeyeceklerini biliyordum. Elimde Sudenin hayatını kısaca özetleyen bir kağıt parçası
belirdi. Bakıldığında 3 cümle satırı geçmeyen kısa kelimeler kullanılmıştı ancak o kısa cümleler teker teker ağzımdan çıkdıktan sonra gülen yüzlerin kaçıncı solduruluşuydu sayamıyordum.

Alpoy | HisWhere stories live. Discover now