24. bölüm: tuzlu deniz kokusu

Start from the beginning
                                    

"Bu halde eve girmek istemeyeceğini düşündüm," diye açıklamada bulundu. "Annenin sorgulamalarına maruz kalmamak için elini yüzünü yıkamak isteyebilirsin."

Uzanıp arabanın güneşliğini indirip küçük aynasından kendime bakmaya çalıştım. "Ne kadar kötü görünüyorum?"

Kendimi tam anlamıyla inceleyemeden Seth hızlıca güneşliği geri kapattı. "Kötü değil, sadece biraz dağılmış görünüyorsun. Hadi gel."

"Ama annen..." dedim çekinerek. "O da beni böyle görmemeli."

"Merak etme, evde değil."

Daha fazla konuşmadan arabadan indi ve benim oturduğum tarafa geçip kapımı açarak bana elini uzattı. Ondan gelecek herhangi bir yardımı geri çevirme niyetim olmadığından elini tuttum. Beni arabadan indirip kapıyı kapattı. Kısa bir süre sonra evlerine girmiş, bütün ışıkları yakmıştık. Nerede olduğunu bilmeme rağmen beni banyoya yönlendirdi. İçeri girdiğimizde ise yalnız kalmama müsaade etmedi. Ben aynada kendi yansımamı incelerken banyo dolaplarını kurcalamakla meşguldü.

Aynadaki aksime bakarken Seth'in kötü görünmediğimi söylerken bana hiç de dürüst davranmadığını düşünüyordum. Çünkü sadece kötü değil, aynı zamanda berbat görünüyordum. Rimelim akmış, parlatıcım silinmiş, gözlerim şişmişti. Saçlarımın dağınıklığıyla birleşince oldukça korkunç bir görüntü çıkıyordu ortaya. Seth'e beni doğrudan eve götürmediği için teşekkür etmeliydim.

"Bunlar işimize yarar sanırım," dedi Seth ve bakışlarımı ona çevirdim. Elinde temiz bir havlu, makyaj temizleme suyu ve pamuğu tutuyordu. Malzemeleri lavabonun kenarına bıraktıktan sonra, "Senin için yapayım ister misin?" diye sordu.

"Ne yapmanı ister miyim?"

"Makyajını temizlememi."

Sorusu beni güldürdü. "Makyajımı temizlemek mi istiyorsun?"

Omuz silkti. "Neden olmasın?"

"Teşekkür ederim, ama gerek yok," diye nazikçe reddettim onu. Ardından pamuğa temizleme suyunu sıkıp yüzümü rimelden arındırmaya başladım. Seth bir süre beni seyrettikten sonra banyodan çıktı ve kendimle baş başa kaldım. Kendimle baş başa kalmak berbattı açıkçası, çünkü bütün korkunç düşünceler aynı anda üstüme çullandı.

Luke'un hayatında yeni bir vardı. O güzel dudakları başka birini öpüyor, kim bilir hangi sevgi sözcüklerini mırıldanıyordu? Ona da Fransızca cümleler kuruyordu belki de. Kitaplar hakkında sohbet ediyor, çoğu vaktini onunla geçiriyordu.

Yaşlar gözlerimden akmak için yalvardı, ama bu sefer bunun olmasına müsaade etmeyecektim. Yüzümde çok fazla makyaj olmamasına rağmen pamuğu cildime bastırarak, neredeyse kendimden intikam alırcasına canımı acıtarak bütün makyajdan kurtuldum. Yüzümü bol suyla yıkayıp havluyla sildikten sonra aynaya tekrar baktım. Eh, oldukça derbeder gözüktüğümü söyleyebilirdim. Gözlerimin içi ve etrafı kıpkırmızıydı, ama akmış rimelle olduğumdan çok daha iyi görünüyordum.

Kendime bakmaya daha fazla tahammül edemeyeceğimi anladığımda banyodan çıktım. Mutfaktan birtakım sesler geliyordu. Yavaş adımlarla mutfağa yöneldim ve Seth'i kollarını sıvamış bir şekilde ocağın önünde buldum. Sos tenceresinde karıştırdığı her neyse, etrafa tatlı bir çikolata kokusu yayılmıştı.

Bakışların tencereden kaldırıp bana çevirdi. Gözleri yüzümün her çizgisinde yavaşça dolandıktan sonra, "Geçip otursana," diye arkasında kalan, salondaki koltukları işaret etti.

Sözünü dinleyip küçük adımlarla koltuklara doğru ilerledim. Yüzüm onun sırtına dönük olacak şekilde ikili koltuğa oturduğumda Seth dolaptan büyük bir kupa çıkarıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 03 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Prudence, just like an étoileWhere stories live. Discover now